Şakir KABAKÇIOĞLU

Şakir KABAKÇIOĞLU

AFAK

Tarih 1957, dönemin Başbakan'ı Adnan Menderes ve Hükümeti, ailesi Konyalı bir Türk olan Suriye Cumhurbaşkanı Şükrü El Kuvvetli ile ilişkiler savaş noktasına gelmiştir. Birinci Dünya Savaşından sonra Fransız mandası altına giren Suriye, 1936 yılında Cumhuriyet, 1941 de bağımsızlığını ilan etmiştir. 1946 da kalan Fransız askerleri de çekilmiştir. 30 Mart 1949 da Albay Hüsnü Zaim' in yaptığı bir darbe ile Cumhurbaşkanı Şükrü El Kuvvetli devrilmiştir. Suriye Hüsnü Zaim' in darbe ile iktidara geldiği 1949' dan 1955' e kadar arka arkaya gelen darbelerle 1955' e kadar tam 8 Cumhurbaşkanı iktidara gelmiştir. Bu dönemde Türkiye ile Suriye arasında çok sıkı ilişki ve ittifaklar söz konusu olmuştur. 1955 Eylül' ünde yeniden iktidara Şükrü El kuvvetli gelmiştir. Bu arada 1952' de Mısır krallığı devrilip Devlet Başkanlığına Cemal Abdülnasır gelmiştir.

Abdülnasır Arap Milliyetçiliğini körüklemiş, Süveyş kanalını millileştirip Orta Doğu da tek bir Arap devleti kurma hevesiyle hareket etmiştir. Bu sırada Türkiye, İran, Irak, Pakistan ve İngiltere' nin katılımıyla Bağdat Paktı kurulmuştur. Atağa geçen Mısır Devlet başkanı Abdülnasır Suriye' yide yanına çekerek Rusya' dan aldığı desteği arttırmıştır. Hatta 1958-1961 arası Mısır ve Suriye tek devlet çatısı altında birleşmiştir.

Rusya' nın, Mısır ve Suriye' ye desteği, başta ABD ve Batı devletlerini harekete geçirmiştir çünkü; Başta Süveyş kanalının kontrolü ve petrol yatakları sebebi ile Komünist Rusya'nın bölgeye hükmetmesi, ABD ve Batılı devletlerce, istenilmemektedir. Adnan Menderes hükümeti Amerika' nın baskısı ile ''Suriye' deki Sovyet etkisinin Türkiye' nin aleyhine olacağı ve önlenmesi gerektiğini'' duyurur. Dönemin Suriye Dış İşleri Bakanı Salah Bitar da ''Komünistlerden silah aldıklarını, muhtemel Türk saldırısına karşı sınıra elli bin asker yığdıkları'' açıklamasını yapar. Karşılıklı suçlamalar 1957 Ağustosunda zirveye çıkar özellikle Suriye' ye binlerce Rus gönüllüsünün gitmeye başlaması Sovyetlerin çok miktarda Suriye' ye silah yardımında bulunması buna bağlı olarak Akdeniz deki Amerikan 6. Filo, İngiliz ve Türk savaş uçakları Suriye sınırda uçmaya başlarlar. Son karar için dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar , Başbakan Adnan Menderes, Irak Kralı İkinci Faysal ve Ürdün Kralı Hüseyin ile Amerikan Dış İşleri Bakanı ve İngiliz temsilcileri, Suriye sorununa nihai karar için iki gün süren '' İstanbul Konferansı'' yapılır. Bu sırada İngiliz Savaş Gemileri' nin Lübnan' a gönderilmesi üzerine Ruslarda Savunma Bakanlarını Şam'a göndereceklerini duyurur.

Adnan Menderes hükümeti ve iktidar yanlısı Türk basınının yoğun çabalarına rağmen İstanbul Konferansı'nda Askeri müdahale kararı çıkmaz. Son anda ABD ve İngiltere, Rusya ile anlaşma sağlamışlardır. 1957 sonrası AKP Hükümetine kadar Suriye ile Türkiye'nin arası hiç düzelmemiştir. AKP döneminde de bu ancak bir iki yıl sürmüştür.

Yukarıda aktardığım altmış yıl önceki Suriye gerilimi ile bugün ki, Suriye meselesinin nasıl benzeştiği açıkça ortadadır. O dönem ABD ve Batılı devletler Ortadoğu'daki çıkarları için Adnan Menderes ve Demokrat Parti hükümetini kullanmışlardır. O dönemde ''İstanbul Konferansı'' vardı, bugün ''Cenevre Konferansı'' var. Bu sorunla ilgili taraflarda aynı, düşünmeden dış politika üretmeye çalışan Ülkemiz ve rahmetli Menderesi yere-göğe sığdıramayan AKP hükümeti de.. 1950'li yıllardan farklı olarak Ülkemizin, PKK iç sorunu, İran ekseninde tırmandırılan Mezhep çatışmaları, başı boş ve bölünmüş bir Irak halkı ve Esad yanlısı Hizbullah, El kaide sorunu mevcuttur. Esad, 50 yıllık bir diktatörlüğün şimdiki varisidir. Dolayısıyla geçmişi ve siyaseti AKP hükümetinden iyi bildiği ortadadır. Rusya'nın tutumundan ötürü geçmişte olduğu gibi Cenevre'den de askeri bir müdahale kararı çıkmayacağını çok iyi bilmektedir. Başta İsrail olmak üzere Suriye'de, bildikleri Esad'ı, öngöremedikleri yeni diktatöre tercih etmişlerdir. Bu durum Lübnan içinde geçerlidir. ABD ve Batılı müttefikleri, Rusya ve Çin ile bölgedeki çıkarları için, tıpkı altmış yıl önce olduğu gibi, AKP hükümetini dolayısıyla da ülkemizi kullanmışlardır. Bu durumun ne uluslar arası hukukta nede diplomaside başka bir izahı yoktur.

Görüldüğü üzere ' Tarih tekerrürden ibarettir.' atasözü güncelliğini korumaktadır. Umarım AKP hükümeti ve sayın başbakanımız gerekli dersleri çıkarmışlardır. Aksi halde ülkemizi ciddi terör sorunları beklemektedir. İlgililere altı çizilerek duyurulur….


Sağlıcakla kalın...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şakir KABAKÇIOĞLU Arşivi

AFAK

20 Nisan 2013 Cumartesi 12:45

AFAK

13 Nisan 2013 Cumartesi 13:17

AFAK

06 Nisan 2013 Cumartesi 13:26
SON YAZILAR