Bu coğrafyada oynan oyunlar,ihanet, kan, göz yaşı ile medeniyet, sevgi ve inanç insanlık tarihi kadar eskidir. Bu topraklarda her duygu çok güçlü ve derin yaşanır. Leyla ile Mecnun'dan, Ferhat'la Şirin'e kadar en destansı aşklar burada yaşanmıştır. Aynı zaman da Bedir'den Truva'ya, Malazgirt'ten Çanakkale'ye en büyük ve onurlu savaşlarda bu topraklarda ve bu topraklarda yaşamış insanlar tarafından yapılmıştır.

Allah ehli kitabında açıkça vahiy ettiği üzere, İlk insanı kilden yaratmış ve tüm meleklerine, insanoğlu önünde secde etmelerini emretmiştir. Fakat iblis ateşten yaratıldığı için kibrine yenik düşüp Yaradan'ın emrine karşı gelip secde etmemiştir. Bunun üzerine büyük sınav yeri için Allah, Dünyayı ve evreni altı günde yaratmıştır. Yolumuzu şaşırmamamız için dağları ve yönümüzü kaybetmememiz için yıldızları yaratmıştır. İlk insan ve peygamber olan Hz. Adem ve Hz Havva'yı bu coğrafyaya göndermiş ve kıyamete kadar olan sınav ve mücadele başlamıştır. İlginç olan, Allah'ın bizi yarattıktan sonra tüm meleklere önümüzde secde etmeleri emrini vermesidir. Neden Yaradan insanoğlu önünde meleklerin secde etmesini istemiştir? Bunun en mantıklı cevabı, Allah bizi yaratırken, diğer yarattıklarından farklı olarak bazı sıfatlarını kısıtlıda olsa insanoğluna bahşetmiştir. İşte bu nedenle insan,diğer yaratılanların üstündedir. İnsanoğlunun yaratılışından gelen bu yüksek değer ve özellikler geçmişten bu güne büyük medeniyetler kurmasına vesile olmuştur. Fakat bu üstün yaradılış biçimi ve özgür irade çoğu zaman insanoğluna büyük felaket ve savaşları da beraberinde getirmiştir. Allah insanların sürekli yoldan çıkmaları nedeniyle yüzlerce peygamber göndermiştir.Bazen durum o kadar kötüye gitmiş ki, Firavun gibi, insan kendisini yaratıcı olarak ilan etme cüretini bile göstermiştir. İnsanlık tarihi boyunca, ilk klan ve kavimlerden modern devletin oluşmasına kadar geçen sürede, monark ve yöneticiler tebaasını yönetmek için halkın dini inançlarını, kültürlerini, zaaflarını ve de kaba kuvveti hep kullanmıştır. En son örneği 2. Dünya savaşında Adolf Hitler'in yaptığı gibi halkını propaganda ile kandırıp desteğini alarak büyük bir yıkıma, acı ve felakete sürüklemiştir. Buna benzer o kadar çok örnek vardır ki tarihte saymakla bitmez. Burada devleti günü elinde bulunduran yöneticiler, her zaman kötü niyetli hareket ederek kasten halklarını felakete sürüklememişlerdir. Çoğu zaman hata yaptıklarını kabul etmeyip basiretsizce kararlar aldıkları için sonuç felaket olmuştur. Gücü elinde bulunduran herkesin, onu kötüye kullanma ihtimali her zaman vardır ve yüksektir. Bu gün Devletimizi yöneten AKP iktidarı aynı basiretsizlikle hareket ederek ülkemizi ve halkımızı açıkça bir felakete sürüklemektedirler. Kendileri ve yandaşları sürekli ''demokrasi'' kelimesini telaffuz etseler de, tıpkı tarihte olduğu gibi, kendileri gibi düşünmeyenleri çok kolay ötekileştirmektedirler. Demokrasi, keskin bir bıçağa benzer; iyi kişinin elinde hayatı kolaylaştırıp, refahı sağlar, kötü, basiretsiz veya başkalarının maşası olan kimselerin elinde ölüme sebep olan bir suç aletidir. Bu sebeple demokrasi kelimesinin telaffuzundan çok, kimin telaffuz ettiği benim için daha önemlidir. Biz millet olarak kaygımız, bu toprakları vatan yapmak için çok bedel ödedik. Gerekirse yine öderiz. Ancak birilerinin basiretsizliğini de bize bedel olarak ödetmesinler. Şuna adım kadar eminim ki; İyi ile Kötünün savaşı kıyamete kadar sürecek ve muhakkak iyiler kazanacak. Yitirmememiz gerek tek şey umudumuz.

Muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda zaten mevcuttur….

Sağlıcakla Kalın…….