Ah ..! Şu AB (lll)
Avrupa Birliği AB- ile ilgili gözlemlediklerimi yazmaya devam ediyorum.
Frankfurt havalimanına indikten sonra, Almanya"da projeye rehberlik edecek görevli bizi aldı.Karayoluyla 70 km mesafedeki komşu il Mannheim"a geçtik.Samsun İstanbul ve Frankfurt"a hava yolculuğu bizi yormuş olacak ki, etrafı inceleme fırsatı gözlemeden, kalacağımız yere Ludwigshafen"e vardık.Oda başka bir il ama Mannheim ile 5 km"lık mesafede. Bitişik iki ilçe gibi.
Dinlenip, kendimize geldikten sonra, geldiğimiz şehir nasıl, bir bakalım dedik.
Haydaaa.! Sanki Almanya değil de Türkiye"deyiz. Mannheim"ın ortalarında bir meydandayız.İlk göze çarpan tabelalar; İstanbul restaurant, paşa pastanesi,urfa kebapçısı, çarşı camii vs. Mesleki Eğitim Merkezi müdürü ve proje koordinatörü Uğur KUTLU hocama takıldım. Hocam, sen bizi Almanya diye Samsun"dan İstanbul"a mı getirdin.Olmaz böyle bir şey! Nereye girerseniz girin; mutlak satıcılardan, tezgahtarlardan veya kasada duranlardan biri Türk. Dil bilmenize gerek yok.Şöyle mağazaya bir göz gezdirin, simalar ben Türküm diye haykırıyor.
Tüm Alman şehirlerinde bu böylede, Fransa ve Hollanda"da farklımı.Yoo..! Oralarda aynı.AB"liği diye diye bizim ağzımızda tüy bitti, onlarınkinde de yok diye diye. Şimdi soruyorum, onlar mı bize entegre olacak, biz mi onlara. Zaten AB"lığı ülkeleri yabancılara entegre olmuşta, haberleri yok veya yok gibi davranıyorlar.
AB"liğine girince, Türklerin akın akın oralara koşacağını zannederdim. Şimdi ise koşacaklarını zannetmiyorum. Çünkü AB"lığı ülkelerinde ne varsa, bizde de var.Belki de daha gelişmişi var.Teknoloji hızla her yere ulaşıyor.
Sakin yaşamın dışında, hemen hemen her şeyimiz aynı.Lüks mağazalardan, ne alırsan bir Euro dükkanlara, park yeri bulamamaktan kahvehanelere, kiliselerden camilere.Hatta kullanılmış malların satıldığı pazar yerlerine kadar çakışan bir çok nokta.
Tek benzemeyen yönümüz, çok sakin sokaklar.Korna sesi yok.Sokaklarda çocuklarına bağıran anneler yok.Çok ama çok sakin akşam ve geceleri.Bize gelmez(!) Rahat hareket etmeye alışmış bir toplum olarak, ordaki sıkıcı yaşam bizi açmaz, sıkıya gelemeyiz ve de alışamayız. Arkadaşını görünce kornanın sonuna kadar basıp, selam vermedikçe. Fatma bacının gırtlağı yırtılırcasına pencereden oğluna Koşma, terler hasta olursun, bağırtısını duymadıkça, geçen minibüse ıslık çalıp durdurmadıkça, niye bakıyorsun ulan diye, gözün üstüne yumruğu vurmadıkça, hayatın tadı çıkar mı(!)
Her toplum; kendi adet ve görenekleriyle yaşadıkça, mutlu ve huzurlu olur. MUTLU ve HUZURLU bir yaşamda, BOL KAZANÇLI YARINLARA.
Her şey gönlünüzce olsun.
SEVGİLERİMLE.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.