AJANLARIN ARENASI
Jeopolitik ve jeostratejik konumdaki, kıskanılacak biçimde medeniyet ve kültüre sahip bu ülkenin, dünya emperyal güçlerince eritilmek isteği bir türlü bitmiyor ve dinmiyor. Jeostratejik bilindiği gibi Jeopolitik duruşun alt versiyonudur.
Cihana 623 yıl hükmetmiş, adaleti ve medeniyeti taşıyıp, bu kültürle yaşattığı dış güçlerin bize karşı olan ihaneti ve kini söneceğine, trendi yükselmeye devam etmektedir.
Bu Cihan Devletini silahla yıkamayacaklarını anlayan haricî düşmanlar, ırkçılık fitnesi ile koca Osmanlı’yı parçalamaya muvaffak olmuşlarsa da halen geriye kalan son devletimize bile tahammülleri yoktur.
İçte ve dışta barış sloganı üzerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti, gerçekten de bu ilkesine azamî riayeti göstermektedir. Ancak; çevremiz bilhassa Ortadoğu, ateşi sönmeyen bir cadı kazanı, ölüm ve felaket coğrafyasıdır. İşte biz bu konumdaki dinmeyen ateşle, havale geçiren devletler arasındayız. Kendimizi ve kültürel akrabalık bağımız olan komşu ülke halklarını da korumak kollamak durumundayız.
Açmazımız; biri birimize gerçekten samimî bir bağımızın henüz tesis edilememesidir. Kendi Birleşmiş devletimizi kuramamışız. Rahmetli Erbakan hocamızın olmazsa olmazlarından biriydi, bu birleşme ve kaynaşmalar. Kendi birleşmiş devletimizi, kendi birleşik silahlı kuvvetlerimizi ve içinde kendi paramızın da olduğu kendi ekonomimizi kurarak, yaşanabilir bir Türkiye ve yaşanabilir güçlüden yana değil Haklıdan yana, savaş değil barışı üstün tutan düşüncenin dünyaya hakim olma isteğidir.
Bu yazıyı pazartesi günü kaleme aldığımda, başkent Ankara’da yani; Türkiye’nin beyninde beş ay içinde üçüncü bombalı intiharlarla sarsıldık. 10 Ekim 2015’te Gar saldırısıyla cumhuriyet tarihinin en büyük terör eylemiyle 103 ölü vererek sarsılan Ankara, 17 Şubat günü Merasim Sokak’ta askeri servis araçlarına yönelik, 29 kişinin yaşamını yitirdiği ikinci bombalı saldırının üzerinden 1 ay bile geçmeden, yeni bir terör saldırısı daha yaşadı. Ankara pazar akşamı saat 18.45 sıralarında son 5 ay içindeki 3. büyük canlı bomba saldırısında Kızılay da son rakamlara göre 37 kişi can vermiş, 15 ağır yaralı, 71 de yaralı var. Sağlık Bakanımız da yaralı yerine “hastalarımız” diye ifade edecek kadar bu makamdan ayrılması gerektiği sinyalini vermiş bulunmaktadır. Tıpkı durmadan yönetmelik, statü değiştiren maşallah gür bıyıklarından üst dudağı görünmeyen M. Eğitim bakanının çoktan değişmesi gerektiği gibi.
Tüm medya Pazar günü bu son dakika olaylarını verirken çoğu televizyon müzik programlarını durdururken, maalesef TRT müzik televizyon kanalımız vur patlasın çal oynasın müzik programına devam etmesi anlaşılır gibi değildi!. RTÜK yayın yasağı getirirken, dünya medyası patlama olayını tüm detayları ile vermekte idi. Gel de şaşırma. Şaşırılacak bir durum daha gözümüze çarptı, hayret ki hayret!. O da şu; bizim yetkililer ve medyamız, “henüz ölü ve yaralı sayısı belli değil” demesine rağmen, patlamanın üzerinden daha yarım saat geçmişti ki İsrail medyası, çok sayıda ölü ve yaralı olduğunu açıklıyordu. Bu nasıl İsrail ajansı? Demek ki içimizdeki ajanları bizden çok iyi çalışıyor ve bilinçli. Yalnız İsrail’ mi? Diğer dış güçlerin de muhabir ve ajanları sanırım bu arenada cirit atmaktadırlar. Tıpkı, Güneydoğuda ve güney sınırlarımızın altında ateist örgüt ile sarmaş dolaş her türlü lojistik ve istihbarî destek sağlamalarında olduğu gibi. Patlamaya dayalı olarak, internet ağımız çok ağırlaşmıştır, vay halimize vay.
Evet, memleketimizin düşmanı çok. Biz halk olarak millete dönüşebilmemiz için devletimize her türlü istihbarat ve diğer konularda desteğimizi kuvvetlendirmeliyiz. Biri birimizi sevmeye kollamaya devam ettiğimizde bu arenada ajanlar cirit atamayacaktır. Bundan öncekinde olduğu gibi bu son patlamada suçsuz günahsız yere ölenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifa, yakınlarına ve yüce Devletimize sabırlar diliyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.