Bankamatik Dilenciler

   Sokaklar, köşe başları, kalabalık alanlar dilenciler tarafından kuşatılmış durumda. Zor yürüyebildiğimiz kaldırımlarda bir de dilenci engeliyle karşılaşıyoruz. En yakınlarımızdan duymadığımız güzel dualarla dikkatimizi çekiyorlar. Ettikleri hassas dualarla bizi can evimizden vuruyor, elimizi cebimize attırıyorlar.

   Bela savanlar diyoruz onlara. Para verince ettikleri dualardan çok az para verince veya hiç vermeyince okudukları beddualar daha etkili oluyordur belki. Bilemiyoruz. Dilenmeyi meslek edinmiş insanlar var. Dilendiriliyorlar. Sabahın erken saatlerinde bırakılıp akşamın alacakaranlığında alınıyorlar. Bu işte de bir Ergenekon sinsiliği var. İyi niyetler suistimal ediliyor. Çetenin çığırtkan üyeleri yalvarıp yakarmalarla, insanların hassas duygularını kötüye kullanarak yapılması gereken yardımın yönünü değiştiriyorlar. Asıl yardıma muhtaç olanlar da unutuluyor. Onlar da çareyi sokaklara çıkmakta buluyorlar. Ezile büzüle yardım dileniyorlar. Sesleri çıkmıyor. Ben dilenci değilim, diyorlar. Bunlar diğerlerinden çok farklı. Diğerleri gibi insanı taciz etmiyorlar. Kula el açmaktan utanıyorlar.  

   Herkes kendi yakınındakileri gözetse mesele halledilecek. Ama öyle olmuyor. İhtiyaç sahibi olan yan komşusunu bir anda adam sokakta karşısında buluyor. Komşu utanıyor. Komşusuna yardım etmeyen beyefendi utanıyor. Evinde gizlice yardım edilmesi gerekenlere sokağın ortasında yardım edilmek zorunda kalınıyor. Gerek ihtiyaçtan gerek alışkanlıktan gerekse zorunluluktan insanlar yardım alabilmek için sokaklarda köşe başlarını mesken tutuyor.

   Pek çok insan da onlarla yüz yüze gelmemek için yolunu değiştiriyor. Sokaklarda garipsenecek bir durum var. Gencecik, sapasağlam adamları dilenirken görebiliyoruz. Bir şey deseniz yumruğu kafanıza yersiniz. Durum bu kadar vahim. Dilenenler arasında genç, gelinlik kızlar da azımsanamaz. Soğuk kış günlerinde küçük bebeleriyle kaldırım taşlarında sere serpe oturanlara ne demeli? O çocuklar üşümez mi? Hasta olmaz mı? Üç kuruş yardım için bu bebekleri bu kadar duygu sömürüsü malzemesi yapmak hangi insanlığa sığar? Her ne olursa olsun bunu dışarıya nasıl anlatırsınız?

   Hızlı bir değişim ve gelişim içerisindeyiz. Dilenciler de bu gelişime ayak uydurmuşlar. Çağ atlamışlar(!). Ayın 15. günlerinde bankamatiklerin yanlarında konuşlanıyorlar. Parayı çekenlere melül melül bakmaları yetiyor. Ağlayanın gördüğü para adama ne kadar fayda getirir? Gerçi bu alet öyle dilencilik küçük paralar da vermiyor ya! Bir tomar parayı cebe atarken iki keskin gözün o paralara kilitlendiğini görüyor insan. Bunalıyor. Çelişki yaşıyor. Bir, iki lira versem ne çıkar, diyor. Verdiği bir, iki lira bu mesleğin(!) devam etmesini sağlıyor. Haberi alan diğer meslektaşlar da yeni mekânlarını seçiyorlar. Yeni mekân bankamatik yanları. Ben de işte bu dilencilere yeni binyılın kurnaz BANKAMATİK DİLENCİLERİ diyorum.  

   Allah kimseyi dilenmek zorunda bırakmasın! Dilenmeyi meslek edinenlerden Allah korusun! Yapacağımız yardımların gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaşmasını istiyoruz. Kim muhtaç, kim hovarda bilemiyoruz. Dilenciliği körükleyen bizleriz aslında. Her önümüze çıkana ne olur diyerek bir, iki lira verip almaya alıştırırsak bu, toplumumuzda içinden çıkılmaz bir hâl alır. Çalışmadan almaya alıştırmamalıyız insanları. Çalışanları sevip çalışmayı, üretmeyi teşvik etmeliyiz. Allah yolunuza bir dilenci değil de ihtiyaç sahibi bir insan çıkarsın! Dilencinin yapacağı sahte dua yerine ihtiyaç sahibinden içten dua alınız. Kabul olacak duaya âmin deyip muradınıza eriniz. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsa Abanoz Arşivi
SON YAZILAR