Bazı yanlış anlaşılmalar
Türkiye Cumhuriyetinin son hükümetleri döneminde şeffaflaşma, sosyal devlete ağırlık verme, kendini ifade etme açısından bazı etnik gruplara bazı kolaylıkların sağlanması, demokratikleşme vb yaşanmaktadır. Bu tür açılımlar, hem Avrupa Birliğine üyelik sürecini hızlandırabileceği gibi, hatırı sayılan ülkeler ve uygarlıklar nezdinde de Türkiye"nin itibarını artırmaktadır.
Şimdi Türkiye ve dünya büyük bir salgının; domuz salgını hastalığının etki alanına girmiş; devletin ilgili kurumları dünya çapında önlemlerini almaktadır ve aşı ithal etmektedir. İthal edilen aşı üzerinde kuşkular yoğunlaşmaktadır. Sağlık Bakanımız aşı yaptıracağını kamuoyu nezdinde ilan etmesine rağmen Başbakanımız aşı olmayacağını ilan etmektedir. Böylece hükümetin tepesinden birbirine uymayan sesler duyulmaktadır. Acaba gerçek nedeni nedir? Neden bu konuda anlaşamıyor ve vatandaşın da kafasını aşı konusunda neden bulandırmaktadırlar?
Başbakanımız: Bakanımla aynı düşünmüyorum. Aşı olmak konusunda vatandaşım kendi isteğine bağlı olarak böyle bir yolu tercih ederse, eyvallah. Ama etmiyorsa "muhakkak yaptırmanız gerekir" diye böyle bir kampanyanın sürdürülmesi doğru değildir, yanlıştır dedi. Zaten ikilemde olanlar için ilgi çekici bir hale gelen konu Zaten insanların inisiyatifi dahilinde olsa bile şüpheli ya da kararsız kalanlar için aşı olmayacakları yönünde bir karara sebep olacak gibi duruyor.
Dünya sağlık yetkilileri henüz domuz gribi aşısı konusunda anlaşmış değildir. Amerikalı ve Avustralyalı bilim adamları, yeni domuz gribi aşısının tek dozunun yetişkinleri hastalıktan korumak için yeterince güçlü olduğunu bildirdi.
Aşı üreticisi şirket, etkisini 8 ila 10 günde gösteren ve deneme aşamasındaki aşının bir doz olarak uygulandığı insanların yüzde 75 ila 96'sının hastalıktan korunduğunun tespit edildiğini belirtti. Bilim adamlarının yeni domuz gribi aşısıyla elde ettiği veriler aşının insanları hızla korumaya başladığını gösteriyor. Yeni aşı kullanıma hazır hale geldiği kaydediliyor. Dünya çapında genelde çoğu hastada ağır seyretmeyen hastalık, bugüne kadar 4 bin 500 kişinin ölümüne yol açtı. İlk büyük çaplı aşı programını eylül sonunda Çin başlattı, ardından Avustralya ve ABD kendi aşı programlarına başladı.
WHO, ilaç firmalarına ve zengin ülkelere, kendileri aşıyı alamayacak durumdaki tahmini 3 milyar kişi için daha fazla aşı bağışı yapmaları çağrısını sürdürüyor. Sağlık Bakanı Recep Akdağ, 35-40 milyon doz domuz gribi aşısı almayı planladıklarını, aşısının ilk partisinin Ekim ayının 3. haftasında Türkiye'ye getirildiğini, bu aşıların sağlık çalışanları başta olmak üzere bütün risk gruplarına, stratejik çalışma alanlarında görev yapanlara, çocuklar ve gençlere aşı yapılacağını söyledi.
Anne sütünün bebekleri hastalıklardan koruyucu etkisi oldukça fazladır. Anne sütü bebeğin bağışıklık sistemini güçlendireceğinden gribin daha ağır seyretmesini de engelleyebilir.
İsteyen kişiler, aşı olmalıdır veya kendisinde risk gören kişiler öncelikli aşı malıdır. Elbette hastalığı vere de sağlığa kavuşturan da Allah"tır. Ancak Hz Ömer"in RA söylediği gibi Allah"ın kaderinden kazasına kaçıyorum demeliyiz. Eğer bu kaza gelecekse onu engellememiz imkanı yok. Ancak biz önlemleri almak zorundayız.
Genetiği bozulmuş ürünler Türkiye`ye denetimsiz giriyor. Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selim Çetiner, patates tohumunun bile ithal edildiğini, başta İsrail olmak üzere yurtdışından gelen tohumların gümrüklerden çok rahat geçtiğini, genetikleriyle oynanıp oynanmadığının bilinmediğini vurguluyor.
TÜBİTAK"tan Emrullah Gökhan da, tohum sektöründeki dışa bağımlılımız, Türkiye`de 300 milyon dolarlık tohum pazarının 70 milyon dolarının ithal olduğu bilgisini veriyor. Doç. Dr. Ahmet Zeybek ise analiz yapabilmek için akredite laboratuvarlara ulaşılamadığının altını çiziyor.
Dünyanın en büyük altı tohum firmasından dördü Avrupa menşeli İsrail"deki GDO araştırma projelerinde, ortaklık kurduğu biyoteknoloji firması... Bunlar bizim ektiğimiz ve biçtiğimiz ürünlerin tohumlarını tekellerinde bulunduruyorlar. Canlıların genleriyle oynayan şirketlerden biri ziraat mühendisliği öğrencilerimizi "yarıştırarak" yerli tohumlarımızı ele geçirmek istiyor. İsrail tohum şirketi Hazera: Yerel tohumlarını getir, bilgisayarı götür şeklinde özetlenebilecek projesiyle, Türkiye gen varlıkları için tehlikeli yeni bir gelişmenin ipucunu sunuyor. Bu genetik varlıkların korsanlaştırılmaması için Akdeniz Üniversitemiz ile Hazera arasında yapılan protokolün ya da sözleşmenin bir an önce açıklanmasını bekliyoruz.
İnsanlar, besin ürünlerinin genleri üzerinde oynamaktadırlar. Avrupa"daki tarım ürünlerine ilişkin denemelerin üçte biri Almanya"da gerçekleştiriliyor. Alman Üniversitesi"nde sürdürülen mısır ürünlerinin genlerindeki denemeleri ve ürünlerin ekili olduğu alanlar halktan gelen yoğun baskı üzerine durduruldu.
İthalatına izin verilen GDO ürünlerin başında hayvan yemi olarak kullanılan tohumlar ve endüstriyel amaçlara biyoyakıt gibi hizmet eden tohumlar geliyor.
Deme ki çok gizli ve sinsi sürdürülen bu çalışma, hammadde olarak birçok üründe kullanılan inek sütünü etkilemektedir.
Yönetmeliğin topluma yanlış aktarıldığını savunan Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker genetiği değiştirilmiş organizmalı ürünlerle ilgili yönetmeliğin ithalatı kolaylaştırmak için değil zorlaştırmak ve kontrol altına almak için çıkarıldığını bildirdi.
Bakan Eker, halen 27-28 ülkenin GDO ile ilgili üretim yaptığını, bunun iki üç katı kadar ülkenin de üretilen bu ürünleri tükettiğini söyledi. Eker yönetmeliğin AB standartlarıyla uyumlu olduğunu da kaydederek şöyle konuştu: GDO'lu ürünlerin bebek mamaları ve formülleri, bebek ve küçük çocuk ek besinlerinde kullanılması kesinlikle yasak. AB'de bu yasak değil. Bizim yönetmeliğimiz AB'nin mevcut yönetmeliğinden daha ileri. Bugünden sonra vatandaş herhangi bir gıda maddesini getirdi diyelim, kesinlikle analize tabi tutuyoruz. Eğer içinde herhangi bir GDO varsa, bunun ithalatına izin vermiyoruz. Üç alanda; insan sağlığı, çevre sağlığı ve hayvan sağlığıyla ilgili en küçük bir risk gördüğü takdirde buna izin verilmeyecek. Bu yönetmelikle birlikte Türkiye'ye GDO'lu ürünün ithal edilmesi fiilen mümkün değildir. Bakan Eker "Ne uluslararası kuruluşlar, ne başka devletler ne de hiç bir kişi ve kuruluş için asla ve kata böyle bir uygulamanın içerisinde olmadık, bundan sonra da olmayacağız" dedi. (ANKA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.