Bilek Güreşi
Bilek güreşi önce bireyin kendi bileğinin günücü
denemesiyle başlar. İlk bilek güreşinde bilinçsizliğinden dolayı
yenilmiş ve bu yenilgiyi kabul etmiş olan birey yaşamak istediği
gibi yaşayacağını güçle ilgisinin olmadığını kabullenmiş
demektir. O kişi sadece kendisi için yaşar. Tam tersini
düşünürsek; ilk bilek güreşinde kendinde olmayan güçle değil,
karşısındaki bileğin yaşam tarzı ile ilgili ise işte yanıltıcı güç bu
değil midir? Kişinin devamlı bileği ayakta kendisi ile bilek güreşi etmek isteyenleri yenme hırsı ile dolu olmaz mı? İlk bilek güreşinde ister istemez moral ve güç toplamıştır. Karşısına rakip olarak gelecek olanlar psikolojik olarak bilek güreşine 10 yenik başlarlar. Ta ki büyük bir mücadele ile yenene kadar.
Bilek güreşinde kollar dirseğe kadar sıvanır, güç gösterisi yapılır, oturacak olunan koltuk sağlamlaştırılır ve ayaklar tabana sağlam basar. İşte bu bütünlük ve inanç insana galibiyet getirir. Bilek güreşçisinin bastığı taban sağlam değilse yani kum ve çakıllıysa oturduğun koltuk sağlam değilse veya sağlam oturamamışsan seni taşıyamıyorsa tam bilek güreşinin orta yerinde koltuktan çıkan en ufak bir ses bütün dikkat ve konsantrasyonunun bozulmasına neden olur. Masanın üzerinde kollarını dirseğine kadar sıvaman güç gösterisi yapman hiçbir işe yaramaz. Bastığın toprağı bilmeden oturduğun koltuğu tanımadan yapılan bilek güreşi sadece seyirci tezahüratları ile sonuçlanabilir mi? İki bileğin mücadelesi ta ki karşı bileğin masanın üzerine vuruluncaya kadar, yani avuç tam yukarı bakacak şekilde düzelmedikçe hiçbir bilek güreşçisi yendim veya yenildim diyemez. Bu arada da seyirci her zaman tezahürat yapar. Ve sonuç belli oluncaya kadar an ve an bilek güreşçisinin seyircisi karar değiştirir. Ta ki sonuç belli oluncaya kadar. Sonucun belli olduğu zamanda hiç aklından dahi geçirmediği bileğin sahibine Ben senin yeneceğini biliyordum zaten, seni destekliyordum. Demez mi? Yani 1.paragraftaki yenilgiyi kabul etmiş olan kendi gücünün değil güçlünün yanında olan bizler değil miyiz?