Çaresiz misiniz? Çare, siz misiniz?
Geçen gün elektronik posta adresime, eski bir arkadaşımdan bir ileti gönderilmiş. Çok etkilendim ve kendi ifadelerimle, onu sizinle paylaşmak istedim.
Türk millleti olarak doğarken yorgun, yaşadıkça tembel bir milletiz, bu aşikar... Elimizi attığımız bir işte pek başarılı olamayız, çabuk pes ederiz. Bir dolu engelimiz vardır başarısızlık için: Paramız hiç olmamıştır mesela. Sağlığımız bozuktur. Çevremizde bizi çekemeyenler hep olmuştur. Yakın arkadaşlarımız bizi arkamızdan vurmuştur. Babadan kalma malımız mülkümüz de yoktur. Amirlerimiz hep hakkımızı yer. Beceriksiz ama hırslı insanlar bizden daha hızlı yükselip bize amirlik yapmıştır. Bazı girişimlerimizde başarısızlığa uğradığımız için kolumuz kanadımız kırılmıştır. Çevremizde kimse bize destek olmamaktadır...
Tıpkı hayatı "çare-siz"liklerle dolu şu adamın hikayesindeki gibi...
7 yaşındayken babasını kaybetmiş. Yalnız ve içine kapanık biri olarak yaşamaya, oradan oraya sürüklenmeye başlamış.
8 yaşında okulundan alınmış ve köyde yaşamaya başlamış. Zamanını tarlada sinek ve kuş avlayarak geçirmiş.
10 yaşında hayalindeki okulun istediği bölümü için gerekli not ortalamasını tutturamamış.
24 yaşında tutuklanmış, günlerce sorguya çekilmiş ve 2 ay tek başına bir hücrede hapis yatmış.
25 yaşında sürgüne gönderilmiş.
27 yaşında, kendisinden bir yaş büyük meslektaşı kendisinin de üyesi bulunduğu derneğin çalışmaları ile kahraman ilan edilirken, kendisi hiç önemsenmemiş.
Doğduğu şehrin merkezinde, rakibi törenlerle karşılanırken, o kalabalık arasında yalnız başına onları izliyormuş.
30 yaşında inandığı dava uğruna savaş verirken, doğduğu şehir düşmanların eline geçmiş.
Bu arada amiri onu kendisinden uzaklaştırmak için başka bir göreve atanmasını sağlamış ve yeni göreviyle fiilen işsiz kalmış.
37 yaşında böbrek hastalığından Viyana'da 2 ay hasta ve yalnız bir halde yatmış.
Yine 37 yaşında yeni atandığı görev yeri ve emrine verilen insanlar dağıtılmış.
38 yaşında Savunma Bakanı tarafından görevinden alınmış.
38 yaşında bir toplantıda giyebileceği bir tek sivil elbisesi bile yokmuş ve başkasından bir redingot ödünç almış. Cebinde de sadece 80 lirası varmış.
En yakın beş arkadaşından üçü, onun kongre temsil heyetine üye olmaması için oy kullanmış.
39 yaşında idam cezasına çarptırılmış!..
Peki sonra ne olmuş?
42 yaşında, yokluklar içinden bir ülke kurmuş ve bu ülkenin ilk Cumhurbaşkanı olmuş:
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal ATATÜRK
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.