Çin Zulmü

En basit bir kitabı bile anlayamayanlar bugün yazıyorlar. Böyle bir şey yok. Cahil cesareti bile bu durumu yumuşatmaya, hafifletmeye yetmez. Biz haber yazarı değiliz. Yorumlarımızla, sanatlı dilimizle yazılarımızı süslemeliyiz. Bir üslubumuz olmalı. Okurları doyurmalıyız. O uzun, yüklemi, öznesi mısır unu gibi birbirinden kopuk cümleler yok mu? Öldürüyorlar beni. Yazının ne başı belli ne sonu. Övgü yazısı mı yergi yazısı mı belli değil. Böyle olmaz dostlar. Bu işi beceremiyorsunuz. Becereceğiniz de yok. Ümidimi kestim sizden. Yazılarınızdan alıntılar yaparak büyük hatalarınızı belirtmeme rağmen hiçbiriniz bizden bahsediyor, demediniz. Üstünüze alınmadınız. Hatalarınızı düzeltme yoluna gitmediniz. Daha acı bir şey söyleyeceğim. Siz bilmediğinizi de bilmiyorsunuz galiba. Yanlışı doğruyu ayırt edemiyorsunuz. Bırakın bu işi. Gidin koyun güdün. Kavun, karpuz yetiştirin. Böylece topluma daha faydalı bir iş yapmış olursunuz.

   Üstad! Siz böyle iddialısınız. Size sorarız, deyip beni eleştirebilirsiniz. Eleştirmelisiniz. Adınızı saklamadan eleştirin. Ancak eleştiriniz de doğru düzgün olsun. Kıskançlıktan yapmayın bu işi. Kaldı ki ben de hatasızım demiyorum. Eleştirileri dikkate alıyorum. Okuyarak, araştırarak kendimi geliştiriyorum. Ben bir eğitimciyim. Topluma yön vermenin, gündemi belirlemenin mücadelesini veriyorum. Bundan dolayı çok olumlu iletiler alıyorum. Bir yerlere kolay gelinmiyor.

   Bu yazıyı da ikiye bölmek zorunda kaldım. Çünkü gazetenin dizilişine göre yazı uzun olursa yazı boyu küçük veriliyor. Yazı okunamıyor. Amacınıza ulaşamıyorsunuz. Murat Kaan Yurttürk"ün de işini kolaylaştırıyorum böylelikle.

   Yukarıdaki sözlerim daha önce yazılar yazdığım Haber gazetesini, Halk gazetesini, Denge gazetesini, Samsunili.net"i… diğer yerel gazeteleri ve internet sitelerini ilgilendiriyor. Önce kendi söküğümüzü dikmeliyiz.

   Biz dönelim Çin"in işine. Zulmüne, haksızlığına, katliamına. Çin polisi, Urumçi sokaklarında Türklere şiddet uyguluyor ve bu durum kaydediliyor. Pekin, ölenlerin pek çoğunun Han Çinlisi olduğunu ileri sürüyor. Olayı normal bir şeymiş gibi sunmaya çalışıyor. Çinliler, 26 Haziran"da başlayan gerginliklerin arkasında Türklerin planlar kurduğunu savunuyor. Suç bastırarak zeytinyağı gibi suyun üzerine çıkmaya çalışıyor. Buradan hareketle: “Bak bize karşı ayaklandılar bunlar.” diyorlar.  Bunları sindirelim, biz mağduruz durumunda gösteriyorlar kendilerini. Urumçi"den dünyaya yayılan haberlerde durumun normalleştiği bildiriliyor. Bankalar hizmet vermeye başlamış, otobüs seferleri başlamış. Hayat normalleşmeye başlamış. Bu haberlerle güven sağlama çabaları devam ederken diğer taraftan kötü haberler geliyor. Ölüm haberleri geliyor. Sonra da işi siz kaşındınıza getiriyorlar. Suçlu Türkler oluyor.

   Ateş olmayan yerden duman çıkmaz. Burada bir zulüm var. Hem şimdi iletişim yaygın olduğu için bir şeyi saklamak öyle kolay olmuyor. Pekin; adaletli davranmıyor, hedef saptırıyor. Kafalar karıştırılarak zaman kazanılıyor, zulümlerine alkış istiyorlar adeta. Han Çinlileri öldürülmüş(!). Türkler değil. Çinlilerin ağzıyla konuşup öldürülenlerin Çin Hanlısı olduğunu söyleyenler var aramızda.                       

Bunu bu çağda selim akıllı kimseye yutturamazsınız. Maalesef yutturduklarınız da çıkmış. Ama onlar azınlıkta. Muhalefetiyle iktidarıyla dış sorunlarda en azından bir yakınlaşma görmek isteriz. Böyle durumlarda da birbirine cevap vereceklerse, atışacaklarsa bu iş olmaz. Böyle, bir adım ileriye gidilmez. Sorunlar halledilemez. Sorunun yaşandığı bölgenin ziyarete açılması ve gözaltına alınanların idam edilmemesi için çalışmalıyız. Büyüklerimiz çalışmalı. Pasif kalınmamalı, etkisiz eleman olunmamalı. Osmanlı"nın torunları sorunları yiğitçe çözmelidir. Her geri adım atışta üzerimize gelirler. Bunu unutmamalıyız. Hele de aramızda sen ben kavgasına girersek vay hâlimize! O zaman öldüğümüzün resmidir. Böyle olaylarda da kenetlenemiyorsak durumumuz çok acıdır. İktidarı desteklemek, yönlendirmek yerine yıpratmak hiç kimseye bir şey kazandırmaz. Kanayan yaralara neşter vurmak gibi elim bir duruma düşeriz. Bu tür olaylar siyasi emeller için kullanılmamalıdır. Kenetlenip kendimize gelmek için bize gelen bir fırsat olarak görmeliyiz bu durumları. Gücümüzü gösterecek zamanlardır bu zamanlar. Çin oyununa gelmemeliyiz. Çin"in işleri kafalarımızı karıştırmamalıdır. Çalışıp üretmezsek Çin mallarına mahkûm oluruz. Çin tespihiyle sübhanellah, Çin takkesiyle en büyük Allah, Çin malı bilgisayarlarla haydi yazalım, Çin telefonuyla alo… diyoruz. Bu ne yaman çelişkidir böyle. Çok acı bir durumdur. Özetle etrafımızı Çin malları (Made in China) kuşatmış durumda. Durumumuz kötüdür, acınasıdır beyler, bayanlar! Düşmanın silahıyla silahlanmadıkça varlığımızı nasıl sürdüreceğiz? Nasıl bu dünyada dik, onurlu, gururlu ve güçlü olacağız? Perşembeye kadar bunu düşünelim. İletilerinizi ve yorumlarınızı bekliyorum. Hoşça kalın!

   Not: 14 Temmuzda yazdığım bu yazıdan sonra korkulan oldu. Çin, 196 Türk"ü idam etti. Cenazelerini bile vermeyecek gibi görünüyor. Dehşet verici görüntüler medyaya yansıdı. Tabii biz burada fındık sorunuyla uğraşıyorduk!..

   [email protected] 19 TEMMUZ 2009 İSA

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsa Abanoz Arşivi
SON YAZILAR