Çok partili siyasi hayatın terbiye....
Çok partili siyasi hayatın terbiye etkilerine dair
Türkiye"de Cumhuriyet rejiminin 1945"e kadar tek parti sistemiyle geldiğini biliyoruz. II. Dünya Harbi"nin bitiminde Stalin"in saldırgan tavır ve taleplerinin de etkisiyle Batı"ya yaklaşmaya çalışan Türkiye"de Batı demokrasilerinin vazgeçilmezlerinden olan çok partililik, sivil toplum, özel sektör ve dini eğitimin serbestleştirilmesi gibi hususlar gündeme getirilmişti. Demokrat Parti"nin de bu dönemde kurulduğu bilinmektedir. Ancak bu yeni partinin bazı hürriyetçi ve demokrat talepleri, tek parti devrinde sistemin bütün hücrelerine kadar nüfuz etmiş olan CHP kadrolarının pek hoşlarına gitmemiş ve olay, iki parti arasında bazı sürtüşmelere yol açmıştı.
Bu durumda CHP alt kadroları devlet gücünü kullanarak DP"yi kapatmayı teklif ederken, başta İ. İnönü olmak üzere üst yöneticiler, demokrasilerde bu işlerin normal olduğunu ifade ederek, partililerine bunlara alışmaları gerektiğini her fırsatta söylüyordu. Böylece yukarıdan yüz bulamayan CHP alt kadroları, kendilerine çekidüzen vermeleri gerektiğini anladılar. Partililer tek parti dönemi boyunca birçok arkadaşlarınca yapılan ve 1949 yılına kadar hiçbir yere ihbar etmedikleri çok sayıda yolsuzluğu ihbara başladılar. Açıkça bu yolsuz insanlarla seçime girersek kazanamayız. diyerek üst makamları uyarıyorlardı. Netice olarak partililer kirli çamaşırlarından kurtulmaya başlamışlardı. Böylece siyasete yeni bir anlayış gelmiş ve temiz kadrolar isteği güçlenmişti.
Çok partili rejimin diğer bir yararı da partilere dinamizm getirmesidir. Mesela tek parti döneminde CHP yöneticileri propaganda için halka hiç gitmezlerdi. Zira yarışacakları bir rakip yoktu ve milletvekillerini seçen müntehibi sani denen ikinci seçmenler zaten partililerden oluşuyordu. Seçim döneminde nadiren yapılan propaganda toplantıları salonlarda yapılır ve daha çok Halkevleri ve parti üyelerine hitab edilirdi. Bu toplantılarda ülkenin kalkınması için veya halkın refahına yönelik hiçbir vaad yapılmazdı. Örnek olarak CHP" de Genel Başkan vekili, başbakanlık ve içişleri bakanlığı yapmış olan Hilmi Uran, Antep ve Urfa"da propaganda amaçlı konuşmalar yapmış ve halka hiçbir şey vaad etmemiştir. Üstelik bu konuşmalarında çeşitli partiler rejiminin partisine de yaradığını, partisine bağlı vatandaşların davalarına artık dört elle sarıldığını itiraf etmişti. Nitekim 1946 Seçimi öncesinde ilk defa memleketi dolaşarak bizzat İsmet Paşa halktan oy istemiş, halka ihtiyaç ve dileklerini sormuştu.
Bu dönemde Tek Parti iktidarının birkaç yeniliği, bize çok partili düzene nasıl hazırlandığını göstermektedir. Parti"nin en baskıcı politikacısı Recep Peker bile ensesinde Demokrat Parti nefesini hissedince programına şunları almıştı:
1- Doğu"dan sürülmüş olanlar isterlerse tekrar yerlerine dönebileceklerdi.
2- Halktan zorla iane toplanmayacaktı.
3- Valilerin yetkileri anayasaya göre yeniden oluşturulacak, vatandaşın hak ve hürriyetlerinin teminat altına alınması için istinaf mahkemeleri kurulacaktı.(Bu hiçbir zaman gerçekleşmedi.)
4- Köylülerin kendi okullarını yapma mecburiyetleri hafifletilecekti.
5- Sanayi ham maddelerinin halktan zorla toplanmasına son verilecekti.
6- 1947 Kurultayı"nda din dersleri serbest bırakıldı.
7- Üst kademelerin tekelindeki parti meclisinin 40 üyeliği bütün partililere açılacaktı.
8- Parti"de genel başkanca yapılan atamalar delegelerin seçimine bırakıldı.
9- Yine Parti"de mutediller hareketi oluştu. Bunlar muhalefete makul yaklaşıyor, siyasi eleştiriyi ve farklı fikirlerin ülkede savunulmasını yasaklamaya karşı çıkıyorlardı.
10- Dernek kurma bu dönemde serbest bırakıldı.
11- Kendilerine muhalif olanlara önceleri avamdan, baldırı çıplak, basit kılıklı adamlar yakıştırmaları yapmalarına rağmen, çok partili dönemde bunların da vatandaş olduğunu kabul ettiler. Cevdet Kerim İncedayı"nın halka Haso-Memo demesinin ezikliğini hep hissettiler.(Gerçi hala bidon kafalı veya göbeğini kaşıyan adam diyenler var ama ne yapalım, 2046 seçiminden sonra onlar da demokratikleşerek halka saygıyı öğrenir!)
12- Yüksek memurlar da bu dönemde halka saygıyı öğrendi. Artık halkı ciddiye almaya başladılar.
13- Uzun zamandır devam eden ve DP"nin eleştirilerine sebep olan İstanbul"daki sıkıyönetim 1947 de kaldırıldı.
14- Polise mahkeme kararı olmadan tutuklama kararı veren yasalar değiştirildi.
15- Gizli oy, açık sayım rezaletine yol açan saçma kanunlar değiştirilerek çok partili demokrasiye hazırlık yapıldı.
16- İstiklal Mahkemeleri kaldırıldı.
17- Seçimlerin denetimi mahkemelere bu dönemde verildi. Daha önce iktidar partisinin eli altındaki hükümet memurları ve hatta jandarma seçim denetimi(!) yapıyorlardı. Mesela 1930 da Serbest Fırka, Belediye Seçimi"ne girme hatasını yapmış(!), içişleri bakanının emri ile valiler sonuçlara müdahale ederek sonuçları SCF aleyhine çevirmişlerdi. Yalnız iki ilin valisi seçim vatandaşın serbest oylarıyla yapılır, biz oylara saygılıyız anlayışıyla hareket ederek sonuçlara müdahale etmemiş ve o iki ilde seçimi Fethi Okyar"ın SCF"si kazanmıştı. Bu iki il Samsun ve Silifke idi. Samsun Valisi görevden alındı, Silifke ise ilçe yapıldı.
18- Gerçekleştirilecek reformlar Bayar"a danışılarak yapılıyordu. Bu da iki parti arasında iyi ilişkileri mümkün kılıyor; o ilişkiler de halka yansıyordu. Yani vatandaşlar arasında siyasi husumet azalıyordu.
19- Özellikle Şemseddin Günaltay Hükümeti dini eğitim, basın yayın ve siyasi haklar konusunda çok liberal açılımlar getirmişti. Okullarda din dersleri, İmam Hatiplerin ve İlahiyat fakültesinin kurulması hep CHP döneminin ürünleridir. Bu vatandaşın takdirine mazhar bir politika idi. Yoksa geleneksel tek parti politikası ile seçime gitselerdi, 1950"de daha az oy alacaklardı.
20- Özel sermayeye yeni faaliyet alanları verildi. Mesela deniz nakliyatı serbest bırakıldı.
21- Gazete kapatma yetkisi hükümetten alınıp mahkemelere verildi.
22- Üniversitelere idari muhtariyet tanındı.
23- Yol vergisi, toprak mahsulleri vergisi ve varlık vergisi gibi yüz kızartıcı uygulamaların yanlışlığı kabul ve bir daha tekrar edilmeyeceği ilan edildi.
24- Basına yeni ve demokratik haklar verildi.
Netice olarak Kemal Karpat"ın ifadesiyle, Halk Partisi yirmi beş yıl içinde koyduğu hürriyeti kısıtlayan kararları birkaç ay içinde ya ortadan kaldırdı, ya da çok gevşetti. Böylece, belli derecede bir serbestleşmeye müsaade ettikten sonra genel seçimleri 21 Temmuz 1946 tarihinde yaptı. Ancak bu seçim o meşhur açık oy gizli tasnif uygulamaları ve kamu görevlilerinin vatandaşın oyuna müdahalesi şikâyetleri içinde yapılmıştı.
Sonuç olarak, çok partili hayat bizzat tek parti ye bile eğitici katkılar sunmuş, hem bu partimizi, hem de demokrasimizi geliştirici bir rol oynamıştır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.