Dağdaki Çoban
Hasan Kaçan, Pazar günü köşesinde bizim dağdaki çoban için şunları yazmış;
Siz 'Dağdaki çoban"ın çoban kalmasından değil, okumasından korkuyorsunuz değil mi? "Dağdaki çoban"ın aslında "dağdaki koyun" olmasını istiyorsunuz. Üzgünüm ama dağdaki çobanlar okudu, hala da okuyorlar. 2006 yılının ÖSS birincisi Urfalı bir çobandı. Aslında daha önce "dağdaki çoban"ı Başbakan yapmıştınız ne çabuk unuttunuz. Hani sempatik gelsin diye "Çoban Sülü"diyordunuz.
Malatyalı çobanlardan Hasan Şahin, "İnsanlar eşittir o kendi işine baksın. Çobanlara karışmasın" dedi. Bir diğer çoban Vahap Demirel ise "Aysun Kayacı'yı çok kınıyorum. En kısa zamanda özür dilemesi lazım. Suç duyurusunda bulunduk" şeklinde konuştu. Çobanlardan Ahmet Güneş ise "Aysun Kayacı'ya çok tepkiliyim. Biz çobanlardan özür dilemesi lazım. O Kendi işine baksın." diyerek tepkisini dile getirdi.
Kendi hayallerimizin peşine takılıp gidiyoruz. Yolda yürürken kimseyle göz göze gelmemeye dikkat ediyoruz. Hayallerimize ortak olmasınlar diye. Hep tetikte güvenli olmaya çalışarak yaşıyoruz yaşamı. -Tabii buna yaşamak denirse-. Sözde özgürüz.
Ama kendi korkularımız artık bizi boğmaya başladı. Kendimizle baş başa kalmaktan korkar hale geldik.
Kendimizi daha güçlü kılabilmek adına bizden farklı olan insanların zayıflıklarını kullanmaya başladık. Aldığımız eğitim, okuduğumuz kitaplar, entelektüel birikimlerimiz, endamımız bizi farklı kılıyordu. Bizde olanları diğerlerini ezmek için kullanmaya başladık. Kendimizi onlarla yarıştırdık. Sözde ezdik geçtik onları.
Bizim sorunumuz kendimizdi. Kendimizle yarışmamız ve kendimizi aşmamızdı asıl olan. Ve özür dilemek de erdemdi. Dağdaki çobandan özür diliyorum, dilemeyenlere inat.
İnsanın üstünlük haline varmasının, bayağı insan olmaktan çıkıp seçkin insan olmasının yolu akıldır. Üstün insanı, bayağı kişilerden ayıran üç özellik vardır: Adamlık onu basit acılardan kurtarır. Bilgelik onu anlamsız kuşkulardan kurtarır. Kararlılık onu gereksiz korkulardan kurtarır.
Seçkin insanın kaygıları ve farklı utançları vardır. Konfüçyüs şöyle anlatır: Seçkin insan üç şey için tasalanır: Bir şeyi henüz öğrenmemişse, onu öğrenemediği için tasalanır. Bir şeyi öğrenmiş ama tam benimseyememişse, bunun için tasalanır. Bir şeyi öğrenmiş, benimsemiş ama henüz uygulayamamışsa, bunun için de tasalanır.
Seçkin insan beş çeşit şeyden utanır: Uygun fikri olup da, bunu aktarmak için doğru ifadeyi bulamamışsa utanır. Gereken sözü ve ifadeyi bulup da sözüne uygun davranamamışsa utanır. Bir değerli şeyi elde edip kendi yanlışı yüzünden kaybetmişse utanır. Toprağı, mülkü olup da ona göre halkı olmamasından utanır. Gücü kendisinin gücüne denk olan bir hasmının başarı bakımından kendisini geçmesinden utanır.