Değişmeyen Zalimleşir

Değişime direnen kaybeder!

Değişmek, doğanın gereğidir.

İki günü aynı olan zarardadır.

Bugün de direnenler, değişmeyenlerdir…

Zalimlerdir!

Diyanet İşleri Örgütü değişmemekte direniyor;

İnanmışlara zulmediyor.

İşini bilen çalışanına zulmediyor.

Artık yasası belli oldu Diyanet'in.

Diyanet, yönetmeliklerle yöneltiyordu.

yıllardır genelge ve yönetmeliklerle hizmet vermeye çalışıyordu

Başkan ve yardımcılarının görev süreleri sınırlandırılmıştır.

Din görevlilerine kariyer sistemi getirilmiş;

kurumda uzmanlaşmaya doğru bir adım atılmıştır.

Kuruma, yaklaşık 7000 ek kadro tahsis edilmiştir. 

Sendikalar, sorunları çözmek ve sürekli daha iyisini aramak için vardır.

Din İşleri Yüksek Kurulu…

Biz bu kuruma gözümüzün içi gibi bakıyoruz

Başkanlığın en yüksek karar ve danışma organı olacak;

16 üyeden oluşacak.

En az lisans düzeyinde dini yüksek öğrenim görmüş

veya dini bilimlerde uzmanlaşmış kişiler arasından

belirlenen 24 adaydan 12'si,

ayrıca İlahiyat Fakültesi öğretim üyelerinden 4 kişiyi

kurul üyeliğine atanmak üzere tespit edecek.
neden bu kuruma önem veriyoruz derseniz;

dinimizin İcmâ'-ı Ümmet diye önemli bir kurumu vardır.

dinimizin kurumları şunlardır:

Kur'an… Sünnet… İcma'-ı Ümmet… Kıyas-ı Fukaha!

Ben bir din adamlığı mensubu olarak;

En çok icmâ'-ı ümmete önem vermekteyim;

Neden?

Birincisi Kur'an;

Ama onu anlamak o kadar kolay değil!

Bir kişinin… iki kişinin…

Beş… on… yüz kişinin

Anlayacağı bir kitap değildir.

Üzerinde en az kırk yetkili ulemanın oybirliği sağlaması gerek.

Öyle bir tek kişinin yazdığı…

Ben bir tefsir yadım dediği kitap Kur'an tefsiri sayılamaz.

Her çağda en az kırk kişinin üzerinde oybirliği ettiği

Tefsir anlayışları birleştirilecek…

Oylanacak…

O çağın tefsiri olacak!

Acaba ilahiyatçı din adamları bir karar üzerinde anlaşabilir mi?

Acaba Müftülerden kırk tanesi bir araya gelip ortak karar verebilir mi?

Bunun cevabı hemen hazır!

O kadar da zor bir soru değil!

Eğer o ulema; yalnız Allah'a inanıyorsa;

Peşin fikirli değilse…

Diyanet örgütünde çalıştığı halde…

Müftülük veya imamlık makamını işgal ettiği halde;

Kötü medyanın ajanı değilse…

Sırtını kötü gazetecilere…

Kötü işler yapan adamların vakfından… derneğinden…

Kümelendikleri odaklardan… mahfillerden medet beklemiyorsa;

Masonların…. Siyonistlerin pazarladığı kişi değillerse;

Neden anlaşamasınlar!?

Eğer sadece Yüce Yaradanlarını seviyorlarsa;

Yüce Mevla'mızı sevenlerin odaklandığı;

İmam-Hatip Liselerinden…

Diyanete bağlı Kur'an Kurslarından hoşlanıyorlarsa;

Bu gibi kurumların daha iyiye gitmesi için elinden gelen gayreti veriyorlarsa

Ne diye anlaşamasınlar?

Ne diye ortak bir akıl oluşturmasınlar?

Ne diye can u gönülden aynı oda toplantılarında birlik olmasınlar?

Ama kendi cemaatinin efendisini… şeyhini…

Dev aynasında görüyorsa;

Şeyhinin önünde kendi görüşünü ifade etme cesaretini bulamıyorsa;

Aklını tamamen şeyhinin emrine emanet etmişse;

Bu denli iradesizliği dininin emri gibi tutuyorsa

Kur'an deyimiyle bu kişi “Zeyğ Ehli”dir.

Peşin fikirlidir;

Dinen zararlıdır.

Değişimlere ayak uydurmayan zalim kişidir.

Hiçbir noktada anlaşma sağlanamayacaktır.

İmam Zemahşerileri… İmam Gazzalileri…

İmam Rabbanileri… A. Hamdi Yazır'ları yetiştiren Kur'an Nesli;

Ne diye bir konsensus…

bir İcmâ'-ı Ümmet çalışmasında yeni İmam'lar yetiştirmesinler!

İşte bana göre Din İşleri Yüksek Kurulu;

Dinimizin en önemli omurgası olan İcmâ'-ı Ümmet Kurumu'dur.

İşte bu olgunluğa ermeyen makamlar kendilerini değiştiremezler…

Acımasızdırlar…

Sadece kendileri için…

kendi cemaatlerinin yükselmesi için can atarlar.

Öyle düşünmeyenleri ötelerler.

Böylece de zalimleşirler.

Türkiye Cumhuriyeti hükümeti

Sekiz yılda çok önemli kararları gerçekleştirdi.

Devlet Bakanı Faruk Çelik,

Adana İl Müftülüğü'nü ziyareti sırasında konuştu,

"Diyanet İşleri Başkanlığı Türkiye'nin temel taşlarından biridir.

Öncelikle farklı bir idari yapılanma,

daha gerçekçi,

rasyonel bir idari yapılanmaya gidildi.

Taşra teşkilatı ile birlikte çok daha dinamik,

daha bilimsel;

çok daha geniş kadro ile

vatana hizmet etmeye imkan buldu” dedi.

Ergenekoncular… Balyozcular…

Kuduracaklardı!

Çünkü Türkiye'nin değişimi önüne takoz koyacaklardı.

 Türkiye'yi hasta adam edeceklerdi.

Nedir, ADD'nin derdi?

Nedir ÇYDD'nin derdi?

Çünkü değişim rüzgarının önünde durmak istediler.

Türkiye'nin değişimini istemeyen zalimlik ettiler.

Değişim Liderleri Zirvesi'nde konuşan Başbakan:

Petrol üzerinde konuştu;

Petrolle şımarmasınlar demek istedi:

“Demokrasi ve insan hakları noktasında bir kriter asla olamaz.

Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da;

sadece petrol görenler;

sadece piyasa görenler;

çok büyük bir yanılgı içinde oldukları kadar

toplumların vicdanında da telafisi zor yaralar açmaktadırlar”.

küresel kriz üzerinde durdu:

iyi analiz edin… gerekli dersleri çıkarın dedi.

Kriz;

ekonomik kalkınmanın;

eşitlik ve adalet duygusunu dışlamanın bir göstergesidir “ dedi.

Ortadoğu'daki liderlere birer mesaj gönderdi,

“Lider aynı zamanda değişen…

değişime ayak uyduran kişidir.

Değişimin gerisinde kalan…

halkının gerisinde kalan öncü olmaktan çıkar…

bir zalime dönüşür.

Her lider;

değişimin önünde durulmayacağını…

değişime set çekilmeyeceğini görmek durumundadır.

Toplumun değişim taleplerine kulak tıkayan her lider

değişim rüzgarı karşısında;

er ya da geç yenilgiye uğrayacaktır.

Lider koltuğuna zenginlik katan kişidir…

koltuktan zenginlik kazanan kişi değildir.

Esasen lider toplumdaki değişimi iyi okumalı…

liderliğini bu yönde göstermelidir" diye konuştu.

Mısır devrik lideri Hüsnü Mübarek'e…

Ordusunu halkına karşı kullanan Kaddafi'ye…

Kendisine kul olmayan halkını süngüleyen;

Bombalayan Kaddafi'ye…

Oğlu Seyfulislam'a…

Değişime ayak uydurmayan Kaddafi'ye karşı İslam Konferansı ne yaptı?

Tısss!

Suudi Arabistan ıralığı da değişime karşı direnenlerden!

İran mevcut Mollacıları da değişime direnenlerden!

İkisi de halkına zulmediyorlar.

Bu liderler halkıyla barışsa dış düşmanlara nasıl meydan okurduk.

Başbakan Erdoğan konuşmasında,

Mevlana'nın “ Her gün bir yere konmasak ne güzel!

Bulanmadan donmadan aksak;

ne olur!

Dünle beraber gitti cancağızım;

ne kadar söz varsa düne ait!

şimdi yeni şeyler söylemek lazım “ sözlerini okudu.

“Türkiye olarak bölgemizdeki değişimi büyük bir dikkatle izliyoruz.

Irak sorunu Irak 'ı aşarak bir Ortadoğu meselesine dönüşmüştür

Diyen Başbakan, inşallah İslam Konferansı üyelerini uyaracak…

uyandıracaktır.

Değişim isteyen Ortadoğu Müslüman coğrafyasını;

Mehdiliğin gerektirdiği biçimde yapılandıracaktır.

Ortadoğu'da ezilmiş Müslümanlar iktidar olacak.

İsrail, dilediği yere çekilecek;

Suud Krallığı da Mekke'yi;

Müslüman yönetici mehdi liderlerin emrine verecektir.

Değişime karşı direnen deccallar gidecek…

Direnen… halkına karşı paralı askerleriyle saldıran Kaddafi;

Yenilecek… er geç intihar edecektir.

Yemen… Umman… Bahreyn yabancı liderlerden kurtulacaktır.

Sudan… Somali de Hz Nuh'un zalim kavmi

Çin'in salyalarından kurtulacaktır.

Rabbim;

bizlere bu mehdi hükümetlerini inşallah ölmeden göstersin.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Salih Parlak Arşivi
SON YAZILAR