Demokratik açılımda nabız yoklamaları
Muhalefet nabız yokluyor; işçiyi ve memuru sokaklara döküyor. PKK ve kuklası olan siyasi Kürt partisi de demokratik açılımda aslan payına ulaşabilmek için ve bir siyasi partilerinin kapatılması için caddeleri ateşe veriyor. İşçi sendikaları da muhalefetle birlikte varlık mücadelesi veriyor.
2008"de yapılan üçüncü ihalede Tekel Sigara en yüksek teklifi 1 milyar 710 milyon dolarla British American Tobacco"da kaldı. BAT, ihale komisyonunun talebi üzerine teklifini 10 milyon dolar artırdı ve nihai teklif 1.72 milyar dolar oldu. Böylelikle piyasada %7'lik paya sahip şirket, Tekel'in hali hazırdaki %29'luk payı ile birlikte %36 oranla Philip Morris 'in ardından ikinci büyük grup olacaklar.
2003'te yapılan ihale ile Limak Grubu Tekel'in alkollü içkiler kısmını almıştı. Yaklaşık %70'lik pazar payı ile bir kamu devi olan tekel özelleştirilerek piyasadaki devlet teşebbüsü oranı ve devletin hakimiyeti sınırlandı.
Cumhuriyet"in ilk günlerinde savaş yorgunu, gelişememiş, çoğunluğu cahil ve fakir bir toplumda sermaye birikimi yok denecek kadar az olduğu için devlete çok iş düşmüştü. Fakat devlet ilerleyen zamanda, 1970'ler hatta 1980'lerin başında ekonomideki varlığını sürdürmüş; piyasadan çekilmemiş, çekilememişti. devlet korumacılığı, birçok kesimden destekleniyordu. Öyle ki Özal özelleştirme siyasası ile ortaya çıktığında birçok kişi bu kavramdan hoşlanmamıştı; özelleştirme ile birlikte işçi miktar ve profilinde değişiklik öngörülüyor, özelleştirilecek kurumlardaki işçiler üzerinden siyaset yapılıyordu. Sistemden en iyi şekilde nemalanan bürokratlar, hatta o zamanın kabinesindeki bakanlar bile devlet teşebbüsleri üzerinde çok büyük siyasi kontrollerinin şirketlerin özel sektör eline geçmesi ile kaybedecekleri güçten korkuyorlardı. Tıpkı günümüzdeki CHP ve MHPli milletvekili ve bürokratların sokağa döktüğü işçiler üzerinden oy kazanma denemeleri yapmaları gibi.
Devlet İktisadi Teşebbüsleri siyasilerin yakınları tarafından gereğinden fazla işçi ile doldurulmuşlardı; çalışanlar "memur hastalığı" denilen atalet hastalığından muzdarip, bürokrasi sistemi yavaşlatmaktan hatta rüşvet vakalarında görüldüğü gibi bozmaktan başka bir şey yapmamaktaydı. Ayrıca devletin kendinden beklenen batık kurumları kurtarma gibi bir uygulamayı takip etmesi, hem kendi kurumlarının zararını hem de batık özel sektör bankaların devletleştirilmesi durumlarında olduğu gibi özel sektörün zararını da üstlenmesi ile devlet kurumlarındaki verimliliğin düştükçe düşmesine sebep olmuştu. Bu yüzden Özal artık kronikleşen bütçe açıklarıyla devlete kamburdan başka bir şey oluşturmayan bu kurumları satıp başından atmayı hedef edinmişti.
Özelleştirmenin mantığı "satalım kurtulalım", "devlet tüccarlık yapar mı" ya da "Babalar gibi satarız" biçimindedir. SP Genel Başkanı Numan Kurtulmuş: "Amerika'daki Coni ürettiği tütünü burada satsın diye tütün işçilerine kota konuldu. Bu hükümet Kemal Derviş'in uyguladığı ekonomik programı aynen uygulayarak buraya geldi. Devlet sigara üretir mi dediler. TEKEL'İ, 5 tane yabancı firmanın tekeline bıraktılar. Bizim çiftçimiz Mehmet'e Hasan'a tütün üretmek yasak, Coni'ye serbest. Şimdiye kadar Özelleştirme gelirlerini Türkiye'nin bütçe ve faiz açıklarını kapatmak için kullanmışlar" dedi. Hükümetin "Dubai modeli diye bir model tutturduğunu ileri süren Kurtulmuş, bu modelin Türkiye'de tutmayacağını ifade etti.
İşçiler bir defa güvence istiyor. İleri derecede psikolojik sorunu olan insanlar var. 4-C'de 20-25 bin personel var, çoğu intihar etti, bunları basında gördük. Atıyorum mesela, 20 miligram ilaç kullanan arkadaş 40 miligrama çıktı. Örneği kendimden vereyim, ben bir ilaç kullanıyorum, 10'dan 20 miligrama çıkardım. Çocuğu, okulu, evi, her şeyi düşünüyorsun.
Ortalıkta anlaşılmazlıklar var. Hükümet der ki tüm işçilerin sosyal hakları verilmiş, gereksiz sokağa dökülüyorlar. Gerçekten devletin malı olan KİT"lerde kadro şişkinliği var. Ama bu işçilerin sokağa dökülmesi kimlere yarar? Bilinmez ki.
Ancak bugünlerde Türkiye"nin kafası karıştırılmak isteniyor. Tokat Reşadiye"de 7 erin ailelerinin ağlatılması muhalefet partilerinin ekmeğine yağ sürmüş durumdadır. İşçilerin sokağa taşmasını fırsat bilen CHP ve MHP milletvekilleri işçilerin arasına karışarak polisin işçileri dağıtması sırasında istenmeyen görüntülere maruz kaldılar. Şimdiye kadar nerdeydiniz? Şimdi tam da Güneydoğuda Kürt partisinin kapatılmasıyla İstanbul başta olmak üzere birçok Anadolu kentinde caddelerde işyeri ve araçların ateşe verildiği sırada hak arayan işçilerin arasına karışmanın ve işçileri parti merkezlerine davet etmenin amacı ne?
İktidardaki hükümet, IMF"den bu şartlar altında para almama uğruna, piyasayı felç etmesi, işsizler ordusunun günden güne daha da artmasına yol açması gibi felaket tabloları sergilemesi elbette hoş değildir. Ancak IMF karşısında milli gururumuz temsil edilmiştir. Avrupa ve Amerika, Erdoğan"ın hareketlerini adım adım izlemekte ve İslam Birliği"ne doğru kayıştan kaygılarını dile getirmektedirler. Gerçekten çok hızlı bir tempoyla hükümetin Arap-İslam ülkelerini ziyaret etmeleri, yeni bir dünyanın doğmasını ve Türkiye"nin o İslam ülkelerinde iş alanı açmaları ve işsizliğe bu yolla bir çareler düşünülmesi hiç de anlamsız değildir.
Asker içindeki zararlı unsurların temizlenmesi sırasında intihar olaylarının artması, hukukçular alanındaki huzursuzlukların had safhaya varması elbette bir temizlik hareketidir. Kurum adından yararlanarak kişisel zevklerini tatmin etmek hastalığına kapılanlar elbette cezasını görmelidir.
Anlaşılan odur ki bugünkü sokak hareketlerinin temelinde, demokratik açılım sürecini baltalamak ve bugünkü iktidarın gelecekteki oy potansiyelini kötü yönde etkileyebilmek, Türkiye"nin Ortadoğu"da hatırı sayılır bir ülke olmasının önünü tıkamak, asker ve hukuk alanındaki zararlı unsurların çalışmalarının önünü açmaktır.
Son Amerika gezisi sonrası, Amerika"yla varılan anlaşmalar çerçevesinde PKK"yı dağdan indirme sürecini hızlandırmaktan çekinen Kürt partisi yanlılarının çırpınışları da artış gösterecektir. Kürt nüfusun ağırlıklı olduğu illerde belediye başkanlarının tutuklanması ve KCK"nın da tasfiyesinin hızlanması da güçlü Kürt belediye başkanlarını ve siyasi parti yandaşlarını gövde gösterilerine sürüklemektedir.
Hükümetin işi zor! Ancak tek başına iktidar olmanın ve bütün icracı bakanlıkların tek elden yönetilmesinin avantajları hükümeti kurtaracaktır. Sokak hareketleri bastırılacak ve Türkiye yakında komşularıyla sıfır problemli huzur ülkesi olacaktır
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.