Eğitim-Öğretim yılı başlarkan
Eskiler anlatır;filan lise ne liseydi! Bu liseyi bitirenler üniversite seviyesinde öğrenim görürdü.O tür liseleri bitirmek de zordu tabi, ama bitirenler de istediği bölümü rahatlıkla kazanırdı; hatta yurt dışı sınavlarını da Dershane falan yoktu.Günümüzde o kalitede lise,binlerce lise içerisinde belki de yüz taneyi bile bulmaz. Bütün ortaöğretimde kalite son derece düşmüştür. Bakanlık her sene binlerce öğretmen atamakla sadece boş geçen dersleri kapatabilmektedir. Kaliteyi yükseltmedikçe ve başarının yollarını oluşturmadıkça değişen bir şey olmamaktadır.Tıpkı her sene on binlerce polis alınarak emniyet ve asayışı ;ordumuzdaki asker sayısını artırarak da silahlı kuvvetlerin gücünü ve başarısını artıramayacağımız gibi. Kemiyet (sayı) önemli değildir.Keyfiyet ,yani kalite, yetenek, beceri önemlidir.Elbette boş geçen ders olmamalı ,ama her dolu ders de amacına uygun mu yapılmaktadır? Bugün liseyi bitirip de dershaneye gitmeyen bir tane öğrenciye bile rastlamak mümkün değildir. Çünkü üniversite sınavlarında başarılı olamıyor. O zaman liselerin yerini dershaneler almıştır demektir. Artık dershaneler bilgi veren ,liseler de diploma veren kurumlar haline gelmiştir. Acaba üniversite sınavlarında binlerce mezunu sıfır çeken bu kurumlarımızın problemleri nelerdir? Nerede yanlışlar yapılmaktadır? Bu iş uzmanların işidir, ama bir eğitimci gözüyle benim de tespitlerim vardır:
1.Eğitimci standart ve disiplininin kalmaması. Birçok öğretmen branş vukufiyetine ve meslek ilkelerine ciddiyetle bağlı değil. K.B.S.S, yeterli ölçme sağlamıyor. K.B.S.S. de iyi matematik yaparsan iyi ingilizceci olursun mantığı yanlıştır.Günü kurtarmaya çalışıyor ve aybaşını bekliyor.
2.Performans ve başarı değerlendirmesine tabi tutulmuyor.Başarılı,üretken öğretmen de başarısızı da aynı mesleği sürdürüyor ve aynı maaşı alıyor.
3.Mevzuat ve yönetmeliklerin gevşekliği,Demokratik eğitim adı altında disiplinin gevşetilmesi. Sınıfta eğitim öğretimin disiplinini,huzurunu bozan öğrencilerin üzerine gidilmemesi, tecziye veya ıslah mekanizmasının çalıştırılamaması.
4.Ahlak ve milli kültür erozyonuna en çok maruz kalan bu yaş gurubu gençler olmasına rağmen ,okul idarelerinin ,veli ve ailelerin ilgisizliği;ciddi kontrol ve takibin yapılmaması. Sabahleyin okula gönderilen öğrencilerin büyük bir gurubu, okul saatlerinde kafe, disko, bar gibi çoğu izbe yerlerde kız-erkek karışık sigara,alkol,uyuşturuculu alemlerde vakit geçirmekte,veya sahillerde,okul kıyafetleriyle sevgilisi(!) ile flort yapmaktadır.
5.Televizyonlarda oynatılan güya öğrenci-okul konulu,çıkar amaçlı dizi filmlerin, (adları malümdur) öğrenciler üzerinde kötü, bozucu, özendirici etkileri olması. Aslında eğitim-öğretimin felsefe ve amacıyla bağdaşmayan bu tür filmlere izin verilmemelidir.Askerlikle alakalı olarak çevrilenler de aynı özelliktedir.
6.Nasılsa dershaneye gideceğim düşüncesi, liseyi ciddiye almasını ve başarısını engellemektedir.
7.Okul idarelerinin birinci amacı, eğitim ve öğretim faaliyetlerinin kalitesini en yüksek seviyeye getirmenin arayışı ve çabası olması gerekirken ,ticaretle meşgul olmaları. Otopark, kafeterya, kantin v.b. işletmeciliğine soyunmaları ön plana çıkmıştır.Lüks idareci ve öğretmen odaları, gereksiz eklentiler, masraflar.
8.Yılsonu partileri, balolar, çeşitli eğlence programlarını hazırlamak amacıyla geçirilen,ama aslında öğretim faaliyetleri için geçirilmesi gereken ve heba edilen zamanlar.
9.Ayrıca başta 19 mayıs olmak üzere, çeşitli anma, kutlama amaçlı bayram ve etkinlikler için harcanan uzun uzun eğitim-öğretim saatleri.
10.Bunlardan zaman artarsa arada da eğitim-öğretim yapılması.
Saygılarımla. Hasan ÖZDUMAN
Öğr.Gör.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.