Geldikler gibi giderler
Geçen yazımda Hanefi Avcı"nın Haliç"te Yaşayan Simonlar kitabının birinci bolümünü tahlil etmiş,yazarın anlatımlarından aklımda kalanları,bana ilginç gelen konuları irdelemiştim.
Kitabın ikinci bölümünü ,Cemaat adını verdiği (397-588 sayfa) kısmını dikkatlice okudum.
Gördüm ki kitabın kamuoyunda ilgi duyulması ,bazı çevreleri hatta Hükümet nezdinde rahatsızlık gösterilmesi yazarın başına gelenlerle birleştirince fincancı katırlarını ürküttüğü izlenimini edindim.
28 Şubat sonrası Cemaat adı verilen oluşumun bilinen adı ile ,Fethullah Gülen Hocaefendi"nin etrafındaki dini yapılanmada, Fethullahçı denilen kadronun genel adını simgeler.
Yazarın 28 şubat sürecinde bir arkadaşının aracılığı ile ilk kez Hocaefendi ile yüz yüze görüştüğünü,bu görüşmede O"na:Siz doğru bildiğiniz yolda okullar açarak ,bu ülkeye ve insanlarımıza hizmet ediyorsunuz.Gerisini önemsemeyiniz ,doğru sonunda galip gelecektir. (Sh.415) diyerek taktirlerini anlatıyor.
Bir yerde de Eskiden bazı komiserler İslamcı denilerek istihbarata alınmazdı.Ben buna karşı koyardım.(Sh.404)Merkeze(İstihbarata)solcu ve İslami cemaat ve ekollerle ilgili olabilecek kişiler yaklaştırılmıyordu.Merkeze atanacak olanlar büyük oranda Milliyetçi ve Ülkücü kesime yakın kişiler arasından seçiliyordu.Merkezin bir eksiği vardı.İş üretemiyor, görev açısından bir iki amir dışında (Merkezde kaç amir varsa)diğerleri çok klasik kalıyordu. (Sh.406/407)
Görülüyor ki 30 yıllık mesleki formasyonu ile hizmet üreten H.Avcı, her sorunu akıl ve bilimsel ölçütlerde çözmeyi yeğlerken,taktir ettiği meslektaşları bir elin parmağını geçmiyor.
Önce dinci diye kuruma alınmasına tavassutta bulunup ,onlara kapı aralayan,onlar gibi düşünmeyenlerin uzaklaştırılmasına göz yuman,iş üretmediklerini lafı nerdeyse- beceriksiz ve yetersiz!-olduklarını söylemeye getiren istihbarat Şefimiz,Bülent Orakoğlu" nun İstihbaratın başına getirilmesini de formasyona sahip olmadığını,ya yanlışlıkla ,ya da tesadüf eseri daire başkanlığına getirilmesini akılla izah etmek çok güç.diyerek atamayı uygun bulmadığını,bu atamayı Diyarbakır"daki sıkıyönetim süresinde en iyi görev yapan polis olmuş,kardeşleri ve yakınları içinde rütbeli askerlerin olduğu bir polisti.(Sh.408) ifadeleri ile kişiye karşı ön yargılı olduğunun açık göstergesidir.Sonra kalkıp kuruma alınmasına aracılık ettiklerinin Simonlaşmasını görünce şikayetine akıl erdirmek çok zor.
Güncel olaylar ve konular hakkında yaptığı tahliller tutarsızlıklarla doludur. İleriki sayfalarda, Cemaatin İstihbaratı ele geçirdiği,yasa dışı dinlemeler yaptığı,rakiplerini saf-dışı etmek için akla hayale sığmayan planlar hazırladığı,tuzaklar kurduğu,sahte belgeler hazırladığı,İktidarın ve Hükümetin önemli isimlerinin bağlantılarını ima eden yolsuzluk şüphesini ima eder ifadeler ,tüm iddialar inandırıcılıktan uzaktır.
Malum çevreleri memnun etmek adına olsa gerek ,istihbarattaki Milliyetçi ve ülkücü kadroların üretken olmadıkları savı ,üretken Cemaatçileri görünce geriye dönüp bakmasını Son on yıldır unutkanlığım vardı..Her şeyi eskisi gibi hatırlayamıyordum.(Sh.436) sözüne bağlamak gerekir.Güncel davalarla ilgili iddiaları ,bazı gerçekleri anlamsızlaşmaktadır. Mesela, Cemaat istihbaratçıları ,bir isimsiz ihbar mektubu ile her türlü tutuklamaları yapabiliyor.Evleri aratabiliyor.İddianame öncesi Basına çuval dolusu bilgi ve belgeler servis edilebiliyor..Bazı sanıklar ,linç derecesinde yargısız infaz edilebiliyor.Kişinin aile mahremiyeti ayaklar altına alınabiliyor.Kozmik odalara girilebiliyor,Kurumlar /kişiler itibarsızlaştırılıyor , hukuk dışı uygulamalara ön ayak olunabiliyor.Her olayın faili, ilgisi olsun olmasın adresi Silivri"ye çıkarılıyor,komplo teorisi üretiliyor.İstihbarat raporları Hükümetin en yetkilisine deliller(!)içeren mektupları ulaştırılıyor ,kamuoyuna açıklanıyor,bunların hepsi düzmece,hayali,paranoya diyelim,Ama ,iddialarına adres ve isim vererek gösteren Hanefi Avcı" nın ihbarları neden değerlendirilmiyor?Neden,cemaatin elinde
olduğu iddiası ciddiye alınıp İstihbarat dairesi aranmaz,görevliler ve sorumlular hakkında yasal işlem başlatılmaz..Yoksa bir korku,bir görüntülü kanıt ,bir CD ve benzeri şüphe ,şantaj mı var ki kimsenin kılı kıpırdamaz.
Bana göre yalancı çoban hikayesi.Ama ben hayatımda Simonlaşanların ,zulümden kurtulurken, haddi aşanların,zıddına dönüşür mantığına inananlardanım..
Bence kitabın en can alıcı tespiti.Ülkede Cemaatin gücünün farkına varılması.Bazı gözlerin üzerlerine odaklanması.En çarpıcı bulgu bu.
Zira,Cemaatin Medyada,Emniyet içersinde-özellikle istihbaratta-Adalet bakanlığında örgütlenmiş olması,Okyanus ötesinin dışında kimsenin bir denetime cür" et edememesi. Cemaat karşıtlarına medya aracılığı ile topa tutulması.Her türlü teknik donanıma sahip oldukları varsayılarak korkulmuş,çekinilmiş olması akla gelmektedir.
Bilinmelidir ki,bu gücü kötüye kullandıkları,İktidarın muhalefeti susturmak,dizginlemek adına yararlı hizmetlerde bulunduğu ölçüde yerlerini koruyabilirler ,ama bir gün işler terse döner, yıllardır üç maymunu oynayanlar ,ayıkırsa işte o zaman kıyametin kopacağa beklenmelidir,
Ne olursa olsun,vaktiyle ,Dolmabahçe önlerinde demirleyen işgal donanmasına bakıp : Geldikleri gibi gidecekler sözü bana ,bir de Falih Rıfkı Atay"ın -olsa gerek- 1960 Darbecilerine dair : Geldikleri gibi giderler.başlıklı yazısını hiç unutmam.!!
Bunlar da gidecekler Bunlar da giderler hem de arkalarına bakmadan
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.