Halk idaresi, oligarşi bürokrasi

Kızlarımızın baş örtüsüyle de üniversitelere serbestçe girip okuyabilmelerine imkan veren Anayasa değişikliği Meclis"imizin kahir ekseriyeti ile kabul edilmiş bulunuyor. Aslında böyle bir Anayasa değişikliği yapmak bile utanılacak bir durumdur. Çünkü bu mevcut keyfi yasağın ne laiklik, ne demokrasi, ne sosyal devlet, ne hukuk devleti açılarından temeli/dayanağı yoktur. Ne Anayasa"ya dayanıyordu, ne de başka bir yasaya.

Hiçbir yasal dayanağı olmayan keyfi bir yasağı, Anayasa düzenlemesi ile ortadan kaldırmış olduk!...

Muhalefet edenlerin, istemezükçülerin kafalarında ne dalavereler varmış da haberimiz yokmuş. Tek parti döneminin zulmünü bütün acımasızlığı ile yaşayan babalarımızın, dedelerimizin CHP nefretini anlayamazdım eskiden. Ama şuan bir yıl içinde yaptıkları, söyledikleri, topluma dayattıkları aklıma geldikçe bunlar ajan/provakatör diyesim geliyor.

Mesele, başörtülü okunup, okunamayacağı etrafında dönüyor gözükse de, iktidar mücadelesi olduğu anlaşılıyor. Artık saklayamıyorlar.

Daha açık ifade ile hakimiyet millete mi ait olacak, yoksa millete rağmen CHP"ye ve birtakım devlet bürokrasisine mi ait olacak!...

Demokrasimizin maruz kaldığı dört darbe, egemenliği “cahil halka” veya onların seçtiği haso"lara, memo"lara bırakmamak için yapılmıştı.

AK Parti iktidarını halkın gözünden düşürmek için yapılanlar ve  Cumhurbaş- kanlığı seçiminde tezgahlananların hepsi milleti egemenliğe layık görmeyenlerin eseriydi. Bugünkü gürültü de onların uzantısıdır ancak.

Egemenliğin millete ait olduğu gerçek bir cumhuriyette ve gerçek bir demokraside bugünkü imtiyazlarını asla sürdüremeyeceklerinin farkında olan Klan
ve bağlantılıları var güçleriyle, simge ve tabularıyla direniyorlar.

Onlar AK Parti ve MHP"nin verdiği teklife değil, doğrudan halka ve onun hür iradesine direniyorlar. Özgürlüklerden korkuyorlar. Özgürlük idarede, kurumlarda, ilişkilerde hesap sormaya varırsa, imtiyazlar elden gider diye korkuyorlar.

ÇYDD Başkanı Türkan Saylan “Biz asılız. Bizim istemediğimiz bir şeyin Türkiye"de olması mümkün değil.” diyor. Bu söz koca ülkenin milli iradeye düşman bir güruh tarafından nasıl teslim alınmak istendiğinin resmi ilanı gibi değil mi?

Her fırsatta televizyona çıkıp türban düzenlemesini sert sözlerle protesto eden CHP"li Kemal Anadol"un babasının mezar taşına bir bakın: Mezar taşında dini çağrıştıran hiçbir şey yok. “Ruhuna Fatiha” bile yok. Sadece adı, soyadı, doğum ve ölüm tarihi ile “Direniş” başlıklı bir şiir var. Şiirin sonu, şu övünç dizeyle bitiyor: “Bir kere bile kaldırmadım / Ellerimi gökyüzüne.”

Bu onun kişisel görüşüdür. Anlarız.

Fakat başkalarının kişisel görüşüne, inancına saygı duymayanları anlayamayız. Milyonlarca insanın değer verdiği bir şeye “bez parçası” demek, ne insan haklarıyla bağdaşır, ne de dillerine pelesenk ettikleri laiklikle…

1994 Baharı"nda, Türkiye"de mahallî seçimlerin, İslami eğilimli cenahça kazanılacağı ihtimali gündeme ciddi olarak geldiğinde; tıpkı 1992 başında Cezayir"de, Abbas Medeni liderliğindeki "İslami Selamet Cephesi"nin seçimleri yüzde 85 halk desteğiyle kazanması üzerine, başka yerlerdeki laik generallerin benzerlerinin, "seçimleri geçersiz" sayıp, korkunç bir kanlı dönemi başlatmalarında olduğu gibi bir durumun ortaya çıkabileceği ve iktidarın Türkiye"de de seçimi kazananlara verilmeyeceği ve kansız bir geçişin olmayacağı iddialarının yapıldığı günlerde.. Erbakan, “Kanlı mı olur, kansız mı.. Buna siz karar vereceksiniz…” diye, topu, mütegallibe zümresine atınca, yer yerinden oynamıştı adeta…

Nasıl olurdu da, “Kanlı mı olur, kansız mı?” diye sorulabilirdi.

Halbuki, kanla tehdit eden Erbakan değildi. O sadece, kandan bahsedenlere, "Tercih size ait" diyordu.. “Aman, madem ki, kandan bahsediyorsunuz, biz başımız eğmeye hazırız, yeter ki, siz başımızdan eksik olmayın!” mı deseydi, yani… “Sen nasıl kandan bahsedersin?” diyenler, gerçekte kandan bahsetmenin, korkutma ve tehditte bulunmanın ve bunu gerektiğinde uygulamaya koymanın   sadece kendilerine ait bir "devrimci hışım hakkı" olduğu mesajını vermek istiyorlardı, topluma… Nitekim, o dönemlerin Başbakan Yard. Murat Karayalçın, “Laiklik için gerekirse, her şeyi yakıp yıkarız..” diyordu. Ve halkımız ise, “Çocuğuna zarar gelmemesi için, ana olmadığını söyleyen gerçek ana” nın müthiş feragat örneğinde olduğu gibi, “Aman ülkeye bir zarar gelmesin…” diye, her şeyi sineye çekmiş gözüktükçe, karşı taraf bunu korku ve geri çekilme olarak anlıyordu.

Anayasa Mahk. Eski Başk. Yekta Güngör Özden"in yönlerdirdiği bilinen bir "solcu/laik/kemalist" derginin, Erdoğan ve Menderes"in resimlerini yan yana basıp, büyük manşetlerle verdiği, “Gelişi gibi, gidişi de Menderes gibi olacak!” diye yazışında olduğu gibi.. Keza, Prof M. Soysal"ın iki hafta öncelerde, laikliği korumak için herkesi ayaklanmaya çağırırken, askerlere de, silahın caydırıcılığını unutturmamaları konusunda yaptığı hemoglobinli uyarı da şirretliğin boyutunu göstermiyor mu?

"Taife-i Laicus"un şirretliklerinin kolayca son bulmayacağı anlaşılıyor..

Nitekim Baykal"ın “Anayasayı değiştirmeye kalkışan, idamı göze almalıdır.” şeklindeki tehditlerinden güç alan kartel medya, ülkeyi kaosta göstermeye, asıl büyük kitlenin biraz rahat nefes almasından duydukları korkuyla, kamuoyunu günlerdir daha bir sindirmeye çalışıyor..

"Mütegallibe zümresi" milletin en kutsalına bile dokunabilir, ama onların süngü ucu zorlamasıyla kabul ettirilmiş anayasalarına dokunulamaz!..

Bugünden itibaren başta başörtülü kızlarımız olmak üzere, tüm halkımız çok dikkatli davranmalı. Üniversitelerde, sokaklarda, kalabalık mekanlarda tahrikçiler boş durmayacaklardır. Hır çıkarmak için vaktiyle “Aczimendi ayinleri” ve Fadime Şahin"leri üretenler, bugün çarşaflı erkekler bile üretebilirler! Akla gelmedik tahrikler yapabilirler. Temennimiz böylesi olayların hiç olmaması.

En iyisi YÖK ve rektörlerin bir araya gelerek, yeni mevzuat çerçevesinde üniversitelerimizin kapılarını özgürce açmaları ve gerilime mahal bırakmadan bilime dönmeleridir.
Selam olsun...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Fikret Kurt Arşivi
SON YAZILAR