Hukukun üstün olduğu, adaletin hüküm sürdüğü; yasama, yürütme ve yargının kendi vazifelerini yaptıkları ve ideolojikleşmediği; illegal güçlerin ve menfaat çetelerinin olmadığı, aba altından dipçik gösterilmeyen, halkın iktidarının muktedir olduğu, yalnız insanın mutluluğu ve refahı için çalışıldığı bir ülke bizim insanımızın hakkı niye olmasın?

     “1938"e dek 1924"lerde başlayan uzun bir süreç geçti ve ancak cumhuriyetin ilanından 15 yıl sonra devletin temel ilkesi olarak laikliğin anayasaya yazılmasına sıra geldi.

     Laiklik elbette Yüce Meclis"in iradesiyle (yanlış; Bakanlar Kurulu kararı ile F.K.) anayasaya girdi. Ama o meclis, Atatürk"ün milleti temsil etmeleri için seçtiği ve devrimlere inanan insanlardan kuruluydu…… Laiklik milletçe benimsenmiş olsaydı; RTE ve RTE gibileri……”  Cüneyt ARCAYÜREK / Cumhuriyet

     “Laikliğe küresel saldırı yoğunlaştı.”   Cumhuriyet

     “Son dönemde Ankara-Washington-Brüksel ekseninde yapılan açıklamalar, Türkiye"deki laik yapıya yönelik olarak yoğun bir küresel saldırının gerçekleştirilmekte olduğunu ortaya koyuyor.” Cumhuriyet

     Bu güruhun zihin/ mantık örgüsünü anlayabiliyor musunuz?

     Atanmışlardan oluşan meclis “Yüce Meclis”, Milletin vekillerinden oluşan meclis “Yanlış Meclis”!

     Laik düzene yönelik saldırı olduğuna göre, AB ve ABD Türkiye"de dini esaslara dayalı devlet düzeni peşinde olmalı! Öyle mi? Peki ama niçin?

     Barroso"nun “laiklik din karşıtlığı değildir” sözünden REJİME KÜRESEL SALDIRI sonucu çıkaran bir güruh elitlik/egemenlik taslıyor memleketimde.

     Fransız araştırmacı Luizard “Türk laikliği Fransız modeline değil, Fransa"nın sömürgesi Cezayir"de uyguladığı sömürge tipi laikliğe benziyor.” dedi.

     Yani “müstemleke laikliği” beylerrr…

     Halk için var olduklarını söyleyenlerin, kendi iktidarlarının devamı için demokrasiyi, cumhuriyeti, LAİKLİĞİ, hukuku, adaleti, yargıyı, siyaseti, silahlı illegal güçleri menfaatleri doğrultusunda nasıl kullandıkları, hala kullanmaya devam ettikleri bir bir ortaya çıkmaktadır.

     Bütün bu komploların HALK TARAFINDAN EZİCİ BİR ÇOĞUNLUKLA İKTİDARA GELEN BİR PARTİYE  karşı yapılması; millet için/ devlet için var olduğunu söyleyen güruhun samimiyetsizliğini ve gerçek niyetlerini ortaya dökmektedir.

     Apaçık ortaya çıkmıştır ki düşündükleri halk değil, kendi menfaatleri için her şeyi göze alabilecekleri iktidarlarıdır.

     Halk seçtiği iktidarın arkasında olduğu göstermelidir.

     Ortalıkta gürültü yapan, iftira atan, mikserlik yapan, illegal güçlere taşeronluk veren; halk iradesi ile gelmiş iktidarı düşürmeye ve iradeyi ele geçirmeye çalışanlar iş başındalar.

     Millet, hakkın, hukukun, adaletin, demokrasi ve cumhuriyetin yanında olduğunu, gerçek cumhuriyet ve demokrasinin; tabii olarak devletin sahibinin kim olduğunu herkese göstermelidir.

     Nasıl olsa oy verdim, iktidar ne yaparsa yapsın anlayışı başımızın belasıdır. Ve aynı zamanda istikbalin de prangasıdır.

                                                                    Selam Olsun