HAZRET-İ MEVLANA VE ŞEB-İ ARUS

Hz Mevlana diyoruz;
Acaba öyle miydi?
Şunu iyi bilelim ki;
Sivil toplum örgütlenmesi;
Her çağda olmuştur.
devleti ayakta tutan arkaplanındaki;
sivil toplum örgütlenmesidir.
Bugün için adı spordur… müziktir.
Siyonizm bize spor ve müzik dedi.
Biz de Siyonizm'in dediğini tuttuk.
Spor kulüplerini Masonlardan çok savunur olduk.
Bugün için eğer Müslüman isek;
Siyasi anlamda güçlü olacaksak;
Hz Peygamberimizin izinden gitmeliyiz.
Üsve-i Hasenemiz Hz Peygamberimiz…
Onun peşinden gidenleri yaşatmalıyız.
Hz Peygamberimizin yarışmalarını da düzenlediği oyunları;
Güreşi… atıcılığı… biniciliği…
Yüzmeği vb sporları kulüpleştirmeliyiz.
Müslümanca yaşatmalıyız.
Tatillerimizi… güzel günlerimizi süslemeliyiz.
İşte Hz Mevlana dediğimiz zaman;
Bu cemaatleşmeyi… kulüpleşmeyi aklımıza almalıyız.
aramızda bin yıl geçmiş;
Bin yıl önce nasıl sivil toplum örgütlenmesi vardı;
Bilemiyoruz.
Ben şahsen Hz Mevlana'yı;
Bu açıdan ele alırım.
Bugün bakıyorum;
Hz Mevlana'yı başı açıklar…
Üniversite öğretim üyeleri…
Aristokratik şehir kulüpleşmeleri…
Şehir yapılanmaları yaşatmaktadır.
Köylü… avam kesimi…
Halk temsilcileri Mevlana'yı anlamıyor.
Halkın elinde… vitrininde…. Raflarında;
Mesnevi bulunmuyor.
Fihi ma Fih'i bulunmuyor.
17 Aralık Şeb-i Arus gecesidir.
Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanları…
Laik Cumhuriyetçi anamuhalefet liderleri;
Şeb-i Arus'ta bir araya gelebiliyor.
Ama halk arasında şeb-i arus kutlaması yok.
Çünkü halk; Mevlana Felsefesini anlamıyor.
  İşte Mevlana'nın bin yıllık geçmişini;
Bu açıdan değerlendiriyorum.
Mesela Nakşibendi hareketi
laik devlet idarecilerini terletmiş.
31 Mart faciası…
Düzmecesi…
Uluhakan Abdülhamit'i devirmek isteyenlerin
Uydurması devlet komploları;
Nakşibendiler adına düzenlenmiş.
Korkular… korku senaryoları
Nakşiler adına düzenlenmiş.
Niçin İmam rabbani Günleri olmuyor.
Kadiri tarikatları da çok az anılmaktadır.
Ama laik devlet Hz Mevlana'yı… Alevileri…
Haci Bektaş-ı Velileri…
Uydurma Ehl-i Beytçileri;
Dillerinden düşürmüyorlar.
Ben bu ezilmiş tarikatların yanındayım.
Laik Devlet siyasilerinin…
Siyasi irade sahiplerinin haccını…
Tarikatını hiç beğenmiyorum.
Mevlana'nın asrına göz atarsak;
O devirde Osmanlı'yı kuran Ahilik…
Gaziyan… Baciyan hareketleri arasında;
Mevlana Anadolu'ya gelmiştir.
Mevlana Celadeddin-i Rumi Moğol ajanıydı!
Bu iddia yeni değil.
Yıllardır akademik çevrede yazılır çizilir.
Özellikle 'Şeb-i Aruz'a denk getirilir.
Keza en başta, 'Gel yine gel... Ne olursan gel...'
mısrasıyla herkesin hafızasına kazınır.
Son tartışmayı başlatan kişi;
43 yıl önce;
Hocalığımızı da yapan Prof. Mikail Bayram.
'Ahi Evren-Mevlana Mücadelesi' adlı kitabında;
"Mevlana'nın Moğollar tarafından
bu hizmetine karşılık maaşa bağlandığını,
istilacılardan yana tavır aldığını,
buna karşı çıkan herkese
özellikle de Ahi şeyhlerine hakaretler edip
Moğollara direnen kuvvetler safında bulunan
Nasreddin Hoca'yı övmektedir.
Bir televizyon programında Mevlana'yı,
"Emperyalizme yatkın insan yetiştirmekle görevli
günümüzde de bu özelliği dolayısıyla
Batı tarafından el üstünde tutulduğunu söylemiş,
onun fikirlerinin nihai olarak;
Anadolu'nun sömürgeleştirilmesinden başka;
bir amaca hizmet etmeyeceğini,
dolayısıyla da zararlı olduğunu" iddia etmiş.
Hatta Şems-i Tebrizi'nin de;
Zararlı Kalenderi tarikatına bağlı
şeyh olduğunu söylemişti.
Hz. Mevlana… Hacı Bektaş-ı Veli…
Nasreddin Hoca çağdaştır.
Bu dönem Anadolu'da Keyhüsrev var.
Anadolu birliğini sağlayan…
Selçuklu kudretini hâkim kılan
babası Aleaddin Keykubat'ı zehirletmişti.
Ünlü Babai İsyanı var
kimi Ahi şeyhleri ve 'Baba'lar;
Selçuklu'ya karşı Baba Resul'ün liderliğinde
Anadolu tarihinin en büyük isyanını başlatmış,
Mevlana, Konya'da devletin sarsılmaması için
Keyhüsrev'in yanındaydı.
İsyana karışmama basiretini gösteren
Birisi de Hacı Bektaş-ı Veli idi.
İşte bugün de Cumhuriyetçi laikler;
Hz Mevlana diyor;
Haci Bektaş-ı Veli diyor.
Şeb-i Arus; Gerdek Gecesidir;
Ol dergâhta din dil ırk değil insan döner
Ol dergâhta umut aşk ile ihsan döner
Ol umut dergâhında susar bütün diller
Ol vuslat gecesinde hep aynı lisan döner
Erensoy Gülbaba
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Salih Parlak Arşivi
SON YAZILAR