İttihatçı zihniyeti devam ediyor

Bir dergide okumuştum. Yıl 1912, Balkan isyanı bütün şiddetiyle devam ediyor.Bulgarlar Edirneye kadar gelmişler,cephe komutanları şehri özellikle savunmuyor;çünkü bu subaylar İttihat ve Terakki partisine mensuplar ve iktidarda da karşı oldukları Hürriyet ve İtilaf partisi vardır.Düşmanı yenerlerse bu muhalif oldukları iktidar partisine puan ve prestij kazandıracaktır,iktidarın başarısı sayılacaktır;pasif kalırlar ve Bulgarlar Edirneyi işgal eder.Düşmanla işbirliği yapan bir muhalefet anlayışı örneğine belki de tarihte başka rastlanmamıştır.Bu zihniyetin benzer uygulamalarına  günümüze kadar rasladık ve günümüzde de maalesef raslamaktayız.

Türkiye"de hangi hükümet milleti için,ülkesi için atılımlara,kalkınmaya girişmişse,Anadolu insanını yüceltmeyi hedeflediyse ,birtakım kişi ve kuruluşlar,örgütler,dernekler v.b. harekete geçirilmiş ve bu ilerlemeleri akamete uğratmak için ellerinden geleni yapmışlardır.Rahmetli Menderes,Özal ve şimdi de Erdoğan dönemleri  bu tespitimizin  bariz örnekleridir.Tarihi misyonu olan güçlü hükümetler, millete yazılan senaryoları,çizilen statükoyu  ve ezberi bozmaya,maküs talihini değiştirmeye başladıkları anda,millete biçilen dar gömleği parçalamaya,ekonomik yönden kalkınmaya ve insan hakları açısından demokratikleşmeye ve Anadolu evlatlarını  piramidin tepesine doğru tırmandımaya başladıkları anda, bu malüm çevreler ve güçler, hep seferber olmuşlar,hükümetleri çalıştırmamışlar ve ülkeyi  istikrarsızlığa götürmüşlerdir.O dönemin  demokratik açılımcıları olan  Demokrat partiyi dağıttılar. Rahmetli  Menderes ve iki bakanını astılar; Özala süikastler  düzenlediler, sonra da zehirlendiği iddia ediliyor; b u güne gelince Erdoğan"a da süikastler ortaya çıkarıldı.Nice eylemler yaptırıldı. Bir sürü darbe planları tespit edildi. Ama idarei maslahat güden  kapalımcı ,statükocu hükümetlerle de çok iyi uyumlu çalışmışlardır.

Zamanında oluşturdukları kurumlarla , kadrolarla ve anayasalarla yerlerini ve güçlerini oldukca sağlamlaştıran,ülkeyi ,hatta  seçilmiş hükümetleri idare eden,hakim ve efendi kesim,kurucu zihniyet, kendilerinde hep halkın üzerinde bir imtiyaz,üstünlük,güç ve hak görmüşlerdir. Kendilerini her şeyin sahibi görmüşlerdir. Bunların çocukları her zaman iyi yerlerdedirler,korunurlar,idare edilirler, Güneydoğuda askerlik yapmazlar; onları teröristlerle  savaşta göremezsiniz; büyük paralarla sahte       çürük raporu alırlar,şehit olmazlar; şehit cenazelerine baktığınız zaman, bu tanımladığımız tabakanın  değil ,hep gariban Anadolu insanının , başı kapalı annelerin çocuklarını görürsünüz.Feryatlar hep bu ailelerin  evlerinden yükselir.Bu hakim kesimler, başka  bir zihniyetin oluşmasına ve güçlenmesine asla tahammül etmezler.Çok partili sistemi de asla hazmetmezler; zaten çok partili sistemde teklik oluşturdular. Milletvekili andına bakınız lütfen.(bu konuyu daha önce de yazmıştım)  Bunların seçimle iş aşına gelmelerine  de gerek yoktur.Cumhuriyet kurulalı beri hep iş başındalar.Hatta Tanzimattan beri... Halkın ezici desteği ile iktidara  gelen, ama kendileri gibi düşünmeyen, kendi kaderini kendisi yazmak isteyen Anadolu insanının seçtiği siyasi hükümetleri  bitirmek için ellerinden geleni yaparlar.Bunlar bazen silahli kuvvetlerle işbirliği yaparak darbe yaparlar,muhtıra  çekerler; bazen yüksek yargı  gücünü kullanarak parlamentonun icraatlarını ,yasamayı ve yürütmeyi  engelleme yoluna giderler; bazen anarşıyı,terörü destekleyerek kaos yaratmaya çalışırlar; bazen medya patronları ve köşe yazarları yaratarak aleyhte kampanyalar,propagandalar oluştururlar; bazen çeşitli sivil toplum örgütleri, dernekler, sendikalar oluşturur,bunları finanse ederek kullanırlar; grev,yürüyüş,mitingler v.s.düzenler; bazen yabancı ajan ve örgütlere ses getirecek sabotajlar, faili mechuller yaptırır,muhafazakarların üzerine atarlar; ekonomik krizler çıkarırlar; borsa,dövizle oynar, hem vurgun vururlar,hem de endişe ve huzursuzluk yaratırlar; uyuşturucu trafiğini,kadın ticaretini idare ederler.Bu taktikler ve yöntemler saymakla bitmez.Bundan sonra da yapacaklardır.Böylece kendi egemenliklerinin her zaman halkın egemenliğinin üzerinde olmasını sağlamaya çalışırlar. Bunlar ellerindeki kaymaklı,ballı imkan ve saltanatlarını kaybetmek istemeyen, hakim, elit, kendilerini asıl, halkı maraba kabul eden ,(Türkan Saylan :” Biz asılız,bizim istemediğimiz hiç bir şey bu ülkede olamaz”.demişti)  ,halkı n kendi statülerine yaklaşmalarına dahi fırsat ve imkan vermek  istemeyen ,onları hakir gören ,yabancı kafa taşıyan sahip güçler, kendi çıkarlarına bakar,koordineli çalışır ,devlet imkanlarından yararlanırlar; yasalar kendi çıkarlarına göre yapılır, bankaları boşaltır,borçlarını devlete ödetirler; doğrudürüst vergi de vermezler; ülke mahvolmuş,millet perişan olmuş umurlarında değildir,ve zaten onlara birşey de olmamaktadır,  yüce divanlarda yargılanırlar ,ama hiç bir zaman ceza almazlar;hep mürürü zamana uğrarlar,hep yanlarında birileri vardır;  tuzları her zaman kuru olmuştur.

Ülkemizde muhalefet-iktidar ilişkileri ne gelince maalesef  bu da kötü bir boyuttadır. Muhalefet partilerimiz  ülke çıkarlarını birinci planda düşünecek tarzda hareket etmiyorlar.Milli meselelerde ülkenin kaybetmesinden iktidardaki partinin kaybedeceği sonucunu çıkararak ateşin üzerine körükle gidiyorlar.Böylece oy kazanarak  güçleneceklerini hesap ediyorlar.Ama ülke zayıflıyor.Ekonomi batıyor.Önemli değil. Bu da malüm çevrelerin işine yarıyor.

Zamanın İngiltere başbakanı Margaret Thacher seçimi kaybediyor; rakibi  John Major kazanıyor.Bir-iki ay sonra Major, Thacher"i  İngiltere"nin uzak-doğu menfaatlerini koruma teşkilatının başına tayin ediyor ve bayan da bu görevi seve seve kabul ediyor.Çünkü aslolan İngiltere"dir ve onun uluslarası yüksek  menfaatleridir.Bizde olsa bunu hiç bir rakip muhalefet lideri yapmaz.İşte iki devlet adamları arasındaki fark.

Ben yine ülkemizdeki yapıya dönmek istiyorum.Yukarıdan beri yapılanma özelliklerini saydığım ülkemizdeki statükoyu maalesef tamamen değil ,ama kısmen  de olsa değiştirme imkan ve fırsatı 12 eylül referandumu ile milletimizin önüne geliyor.Bu fırsat ,bugüne kadar hep iktidara gelen,ama bir türlü muktedir olma fırsatı verilmeyen ,sağ kesimin  demeyeyim ama, milletin ,Anadolu insanının kendi öz iradesinin ülke yönetiminde belki de ilk defa söz sahibi ve muktedir olabileceği ,siyasi ve demokratik özgürlüğe kavuşacağı bir dönüm noktası olacaktır.Anadolu insanımız,halkımız ilk defa  asıl olacak,asalet kendilerine geçecektir.Artık yöneten ve muktedir olan kendileri olacaktır. Ülkenin sahibi ve efendisi  bizzat kendileri olacaktır. Tepelerindeki  vesayet zincirlerini kırıp atacak,bu derin güçleri söküp atacaktır. Bu açıdan referandumda halkımızın ezici bir çoğunlukla “Evet” demesini çok önemsiyorum. Bu işin AKP ile de bir ilgisi yoktur.AKP "ye oy vermek istemeyen varsa genel seçimde vermesin.  Ama bu referandumun olumlu sonucu,seçimle gelecek her siyasi partinin işini kolaylaştıracak, milletin ve ülkenin önünü açacaktır.Milletimizi “Yeter artık! Karar milletindir” diyen,1950 nin demokrat ruhuna davet ediyorum. Saygılarımla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan Özduman Arşivi
SON YAZILAR