Kendine Ait Bir Oda
Oda imgesi edebiyat dünyasında oldukça sık kullanılan ve neredeyse sembolikleşmiş bir sözcük olmakla beraber yüzyıllardır içinde oturduğumuz, uyuduğumuz yerleri de ifade ediyor.
Odayı kullanış amacımız ve bu sebeble odanın kazandığı işlev, hem hayatımızı hem de edebiyatımızı oldukça etkiliyor. Öğrencinin ders çalıştığı, annenin pirinç ayıkladığı, ailenin televizyon seyrettiği, bazen kütüphaneye, bazen yemekhaneye dönüşen odaların hayatımızda büyükçe bir yere sahip olmalarında anlaşılmayacak bir yan yoktur.
Bazı aileler, aynı odada uyumak durumundadır. Bazı ailelerde ise her bireyin kendine ait bir odası vardır. Sinema salonu olan odalardan çıkıp, spor odalarında ter atıp, banyo odalarında terinden kurtulanlar olduğu da aşikar bir gerçektir.
Odalar sadece evlerin içinde olmaz tabii. Hasta odaları, bekleme odaları, karanlık odalar da vardır. Kimilerinde mutlu, kimilerinde ise mutsuz olunan odalar vardır.
Size ait bir odanızın olması kendinize özel bir alan verir. İçinde kitap okuyabilir, ders çalışabilir yani kendinizi yetiştirebilirsiniz.
Oda konusuna takılmama neden olan şey; geçtiğimiz yüzyılın ilk yarısında dünya ikinci kez savaşmadan önce yaşamış ve yazmış yazar Virginia Woolf oldu. Her camiada olmasa da edebiyat camiasında oldukça tanınan büyük yapıtlara imza atmış bir kadındır. "Bilinç akışı" tekniğini doğal bir üslupmuş gibi kullanmayı becerebilen (Mrs Dolloway), düzyazıyla şiir tadında romanlar (The Waves) yazabilen feminist bir yazardır Virginia.
Erkeklerin hakim olduğu bir dünyada kendine yer açabilmek için zaman zaman oldukça sertleşebilmekle beraber O'nu büyük bir yazar yapan asıl şey günlüklerinde de bahsettiği gibi yazdıklarını çocuk doğuran bir kadının çektiği sıkıntılarla ve özenle yazıyor oluşudur belki de.
Ağaçlarla konuşan, nehirlerle akan güzel yazarın hayatı maalesef trajik bir şekilde kendisi tarafından sonlandırılmıştır. II. Dünya Savaşı yıllarında hayata veda etmesi ise umutsuzluğun, taş kadar sertleşebilen bir bünyeye, kelebek kadar hassas bir yüreğe sahip yazarda nasıl büyük hasarlara yol açabildiğine örnek olmuştur ne yazık ki.
Yıllarca uğraşıp didinip yaptığınız evin basit bir bombanın çarpması sonucu yıkılışıyla hassaslaşmak için sanatçı olmak gerekmez elbette, fakat sanatçılar bildikleri ve algıladıkları bütün dünyanın gözleri önünde alev alev yanmasından duydukları acıyı eserlerinde yanan, ama yandığını bilmeyen bir dünyanın insanlarına bir daha anlatmışlardır.
Psikanaliz yöntemlerinin edebiyata girmesiyle birlikte yazarların da kişinin içdünyasını daha ayrıntılı gözlemlemeye başlamaları arasında zaman zaman kurulan paralleliklerden güzel eserler meydana gelmiştir.
Virginia Woolf gibi yazarlardan çöldeki gül kadar az yetişmektedir. Virginia'nın bir yazar olarak en büyük özelliği herhalde kadın olmasıdır. Çünkü ne İngilizce, ne Türkçe ne de başka herhangi bir dilde yazan kadınların sayısı erkeklerden fazladır. Kadın yazar sayısı o kadar azdır ki hemen hiçbir ülkenin insanları edebiyatçılarıyla övünürken akıllarına birkaç tane kadın yazarlarından gelmemektedir.
Aynı şey sanat alanında olduğu gibi bilim alanında da böyledir. Kadınların genetik olarak ya da tür olarak erkeklerden daha az sanatçı olmalarıyla ya da daha çok pirinç ayıklamarıyla ilgili bir durum olabilir.
Kendine Ait Bir Oda (A room one's own) deneme şeklinde kaleme alınmış bir eserdir. Ünlü İngiliz yazar Shakespeare'in yaşadığı varsayılan kızkardeşinin (yok öyle birisi), oyuncu veya yazar olmak için sürdürdüğü mücadeleden de bahseden eserde, maalesef hayatın kötü yollarıyla kadınların erkeklerden daha çok karşılaşabildiği ve bunun basit bir tesadüf olmadığı anlatılmaktadır.
Böyle olması doğaldır, çünkü kadınlar yola daha az çıkmaktadır ve genelde erkeklerin dolandığı yollarda başıboş kadınların dolaşmalarını hoş karşılamayız ya da en azından ısrarla yardım elimizi uzatırız ve pek tabi ki tutmamakta ısrar edenler düşüverirler çamurlu yollara.
Kendisine ait bir odası olamayan, okula gönderilmeyen, bir an önce evlenip çocuk doğurması ve büyütmesi beklenen kadınlarımızdan ünlü edebiyatçıların neredeyse çıkmamasına şaşırıyor olmamız şaşırtıcıdır.
*Kendine Ait Bir Oda / Virginia Woolf / Çeviren: Suğra Öncü / İletişim Yayınları
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.