Kentli olmanın bir bedeli vardır...

Eskiden mahalleleri dolaşan “sokak şarkıcıları” vardı. Pazar yerlerinde destan satan şairler/halk ozanları vardı. Zaman hızla değişti.Kültürümüz değişti.İnsanlarımız da öyle.Köyden kente göçtüklerinde yaşadıkları gelenek ve görenekler kopamadılar,inanç ve adetlerini  kentlerde kenar mahallelerde ,varoşlarda yaşamaya devam ettiler.
Hatırlarım.Analarımız,ablalarımız ,kadınlarımız evlerinin sokağa açılan  kapı önlerinde, serili kilimlerde dostluklar,hemşerilikler üzerine sohbetler yaparlardı.Ev hali sokaklara taşınmıştı. Sokaklar canlı ,hayat dolu idi.

Mahallede herkes birbirini tanır,birbirine yakın,birbirinin sırlarını bilirdi..
Bundan 40/50 sene önce,oturduğumuz  evlerin küçük bahçeciklerinde kanatlı hayvan beslenirdi.Sabahları,Hoca'dan önce; horoz sesi uyandırırdı insanları…
İstanbul'dan gelen bir akrabamız birkaç gece misafirimiz olmuştu.Veda edip giderken yarı alaylı,halimizi özetlemişti : “Kendimi köyde sandım “deyişine bir anlam verememiştim. Şimdi daha iyi anlıyorum.
Aradan tam yarım asırlık bir zaman dilimi geçti.Halen ,Samsun ,Canik ilçesi ,Karşıyaka mahallesinde yaşıyorum.Eskiye oranla çok şeyler değişti .Varoştu.Belde oldu.Belediye oldu,sonra ilçe.

Yaşam kalitesi çok çok yükseldi.İnsanlar çeşitlendi.Almancısından,yakın ilçelerinden,Karadenizin hemen her ilinden…”Suyun öteki yakası” ndan Kafkasya'ya kadar uzanan geniş bir coğrafyanın çok kültürlü hayatını bulabilirsiniz..
Son zamanlarda göğe yükselen binalar,çok katlı apartmanlar,yaşamı kolaylaştırıcı medeni imkanlara sahip bir yaşam merkezi oldu Canik..
Eskisi gibi yolsuzluk,susuzluk,ulaşımsızlık sorun değil.Her düzeyde eğitim veren okullar kapımızın önünde…Sağlık hizmeti birkaç adım yakınımızda…Alışveriş için ,Pazar için saatlerce yol gitmiyoruz artık..İstasyon pazarına gitmek için dolmuş beklemiyoruz.
Piknik için Derbente , matisyonu özlemiyoruz.Velhasıl yeşillikler aramıyoruz..!00 metre ilerimizde ,denize sıfır noktada yeşillikler arasında ,koyu gölgeli ağaçlar altında mangal sefası yapabiliyoruz..Denizi seyrederek yürüyoruz..Kurulu aletlerle spor yapabiliyor,yürüyüş/koşu yolunda yaşam boyu spor yapabiliyoruz.
Ancak,değişmeyen ,eskiden kalma ,eğlenceden ziyade gürültü ağırlıklı,komşuya saygıdan uzak bir garip adeti sürdürüyoruz.”Sokak düğünleri”…
Kent yaşamına hiç yakışmıyor.Sokak arasına ,plastik sandalyelere kurulan mahallenin haylazları,büyüklere fırsat tanımayan,başka mahallenin davetsiz konukları,kolayca temin edilen alkollü içecekleri köşe başlarında,kuytu yerlerde çeken bıçkın delikanlıları sıkı ise “öte git” deyiver!Gecenin ilerlemiş saatinde havaya sıkılan silahlar…
Anlayamadığım şu.Eskiden düğün salonları yoktu.Boş arsalara çadırlar kurulur eğlence /düğün onun altında tertiplenirdi.Büyükler,aileler,tanıdıklar bir araya gelir ,ayrılık/ gayrılık olmaz,herkes birbirini tanırdı.Davulcusunu,çalgıcısını adıyla /lakabı ile bilirdi.
Şimdi ince saz ekibi cihazları ile geliyor. Alet edevatı ile sokağın bir kenarına kuruluyor. Anfisini sonuna kadar açıyor.

Bunun eğlence neresinde?
Bir başka husus. Belediyeler büyük masraflar yaparak kapalı alanlar, merkezler inşa ediyor.Düğün salonları yapıyor.Öyle pahalı da sayılmazlar.Her şey dahil.Her keseye uygun.Bu yerler varken sokaklarda düzenlenen bu tür eğlencelere ne gerek var!
Süresi belirsiz ,ortamı sağlıksız,konu komşuyu rahatsız etmenin ne alemi var?.
Bu tür düzenlemeler ,görüntü ve “gürültü kirliliği” ne neden olduğu düşünülmez ?
Yüksek volümün hasta bir insana,uykusuzluk çeken bir bebeye verdiği azabı düşünebiliyor musunuz?
Başkalarını rahatsız etme hakkını kendimizde nasıl buluyoruz?Bu nasıl bir kentlilik?
“Belediye yetkililerinin,Emniyet ve kolluk kuvvetlerimizin yetkili amirleri bu olumsuz ve uygunsuz ,çevreye rahatsızlık veren eğlencelere izin vermemeleri gerekir,diye düşünüyorum.” Magandaların sebep olduğu,olacağı olumsuzluklardan- kazalardan-bizler  kimi/kimleri  sorumlu tutacağız?
Düğün sahibini mi? Yetkili makamları mı?
Kentte yaşamanın bir bedeli vardır.Alışkanlıklarınızı başkalarına dayatamazsınız. Başkalarını rahatsız edici davranışlarda bulunamazsınız.Her istediğinizi,her kafanıza eseni,her yerde yapamazsınız.Kent yaşamı havasıyla,suyuyla,yoluyla,insanı ile ortaktır.”Kimsenin özeli” değildir.Birlikte yaşamak için herkesin birbirine saygılı olması gerekir. Canik müftülüğünün Ramazan boyunca bez pankarta yazılmış güzel bir sloganı vardı,”komşuluk” üzerine…”Sen de gönlünde komşuna bir kapı aç!”mealinde…
Bu açılması istenilen kapıdan sevgi/dostluk/kardeşlik girebilir,saygı girebilir..Anlayış da.
Ama,bencillik,ilkellik ,saygısızlık asla!.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Hasan Anayol Arşivi
SON YAZILAR