KÜÇÜK ŞEYLER!
Üstün Dökmen'in Tv programı var. Bir yaygın TV'de dün izlerken Muzaffer Sheriff'den söz etti. Psikolojinin akademik bir disiplin oluşturmasında çok önemli rol oynamış en önemli teorisyenmiş. Sosyal Psikolojinin kurucularından biri olarak kabul edilirmiş. Vedat Türkali'ye göre TKP üyesidir, Mihri Belli'ye göre değildir. İzmir - Ödemiş doğumlu Şerif 1928'de İstanbul Üniversitesi Psikoloji, 1932'de ise Harvard Üniversitesinden Master derecesini alıyor. ABD'de kalmasını istediklerinde Türkiye'ye dönme isteği ağır basıyor. Dönüş yolunda Almanya'ya uğrayarak Wolfgang Kohler'in derslerine katılıyor. Bu dönemim çok yararlı olduğunu, yükselen nazizm`in sosyal hayat üstündeki ırkçı ideolojinin etkisini anlamasına yardımcı olduğunu belirtiyor. 1933`te Harvard`a dönüyor ama daha önce klinik psikoloji odaklıyken, tüm ilgi alanı sosyal süreçler üzerine kayıyor ve aynı yıl içinde Columbia Üniversitesi`ne doktora için gidiyor.
Şerif`in doktora tezi (Some Social Factors in Perception) daha sonra ( Psychology of Social Norms) adıyla kitap olarak 1936 'da basılıyor. Bu çalışması sosyal psikolojinin temel teorilerini oluşturan bir el kitabı olarak kabul edilir.Bu çalışmasında Marksist ve Gestalt psikolojisinin etkileri büyüktür. Çalışmasında bu ideolojiler ışığında norm psikolojisini açıklarken, hala en geçerli teorilerden biri olan "frame of reference" kavramını tanıtıyor. Gestalt Psikolojisinin "bir objenin pozisyonu, etrafındaki tüm düzenli alanla ilişkide olarak algılanır" tanımından yola çıkarak, "davranış çevresel konteksten bağımsız olarak açıklanamaz ve açıklansa da anlamlı değildir" fikrini tanıtıyor, bu fikir sosyal psikolojinin en temeli olarak kabul edilmektedir.Bu temel klinik psikolojiye, gelişim psikolojisine, bilişsel psikolojiye ve sosyal psikolojiye temel olmuş.
Şerif doktorasını tamamladıktan sonra, 1936`da türkiye`ye dönüyor, Gazi üniversitesi`nde ders vermeye başlıyor ve aynı zamanda halk evlerinde de seminerler vermeye başlıyor.Türkiye'de iken "adımlar", "yurt ve dünya" gibi dergilerde yazılar yazıyor. daha sonra bu yazılarının hepsini "değişen dünya" isimli bir kitapta topluyor. tüm bu makalelerinde ırkçılık nosyonu üstüne yoğunlaşıyor, hatta 1944`te psikoloji dünyasında bir ilk olan "race psychology" kitabını basıyor. "Irk psikolojisi aslında benim ilgi alanım değildir, ancak bir sosyal bilimci ve sorumlu bir vatandaş olarak, şu andaki hükümetin ırkçı politikalarından bahsetmek benim görevimdir" demesiyle o dönemin "marksist ideolojileri var" denerek tutuklanan yazar ve bilim insanlarından biri oluyor. 4 ay hapis yattıktan sonra, Harvard Üniversitesi akademisyenlerinin durumu haber alması, Amerikan Büyükelçisinin araya girmesiyle Şerif`in serbest bırakılıyor. Amerika'ya 1944'de dönüyor ve " The Psychology of Ego İnvolvements " kitabını yazıyor burada açık dille sosyalist dünya görüşünü yansıtıyor.
1949 yılına kadar Türkiye'ye dönmek niyetinde iken Türk Hükümeti'nin Amerikalı eşinden dolayı ve düşüncelerinden dolayı sorun çıkartacağından çekinerek ABD'de kalmaya karar veriyor.1949'dan 1966'ya kadar Üniversitesinde çalışacağı Oklahoma'ya taşınıyor.Bu dönem Şerif'in kariyerinde ikinci bir dönem olarak kabul edilir.Artık Başoğlu soyadını atarak Sherif soyadını alır . İşte Üstün Dökmen bu Muzaffer Sheriff'i anlattı ve ellerinden öperek programını sonlandırdı. Şimdi benim bunu niye yazdığımı sormayın ben de size anlattım işte...
ÇİÇEK NE DEMİŞ?
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, ''İlk defa halkın katılımıyla, halkın istekleri doğrultusunda yeni bir anayasayı yapabilmeliyiz'' demiş.
Dün yazmıştık ya hani Anayasa Çiçek açtı diye..Çiçek, Samsun Atatürk Spor Salonu'nda ''Anayasa Ulusal Gençlik Toplantısı'' başlığıyla düzenlenen, Anayasa Platformu adı altında bir araya gelen meslek örgütü ve sivil toplum kuruluşlarının yer aldığı geniş katılımlı ''Türkiye Konuşuyor'' toplantılarının sekizincisine katıldı dün.
''Türkiye'nin özlediği tablo, bugün burada gördüğünüz tablodur'' diyen Çiçek, şöyle konuşmuş:
"Bu tablo Türkiye'nin arzu ettiği bir tablodur. Türkiye'nin en temel, en zor sorunlarının çözümü konusunda eğer bu tabloyu Türkiye'nin her tarafına yaygınlaştırabilirsek, farklı fikir ve düşüncelerde olsak bile nasıl burada uygarca düşüncelerimizi, beklentilerimizi, eleştirilerimizi ifade edebiliyorsak, emin olun Türkiye'deki bu atmosferi değil yıllarca, bir yıl bile bu havayı Türkiye'nin her tarafına egemen kılabilirsek, biz bu anayasayı da yaparız, Türkiye'nin yapıcı sorunlarını da çözeriz. Yapacağımız iş kadar önemli olan bu tablodur. Bunun iyi anlaşılması lazım. Halen yeteri kadar anlaşıldığı kanaatinde değilim."
Türkiye'nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu herkesin söylediğini belirten Çiçek, şöyle devam etmiş: "İhtiyaç var, talep var, tecrübe var, akademik birikim var, yani yağ var, un var, şeker var ve halkın yüzde 99'u Meclis'te temsil ediliyor. Bu defa bu işi başarmalıyız. İlk defa halkın katılımıyla, halkın istekleri doğrultusunda yeni bir anayasayı yapabilmeliyiz. Bu, özgüvenimizi artıracaktır, Türkiye'nin itibarını artıracaktır, Meclis'in itibarını daha da artıracaktır, siyasete güveni artıracaktır. Birlikte bir iş yapabilmenin onurunu, gururunu kendi vicdanımızda yaşayacağız ve yaşatacağız. Türkiye'nin bu tip başarılara da ihtiyacı var."
KUTLAMA SOĞUK ZAMANA GELİYORMUŞ!
Milli Eğitim Bakanlığı, 19 Mayıs törenlerinin sadece okullarda kutlanmasını istemişti ya hani. Gerekçe olarak da "Kutlama törenlerinin hazırlık döneminin mevsim olarak soğuk bir zamana denk gelmesi nedeniyle sağlık sorunlarına yol açmasına, çalışma süresinin uzun olması nedeniyle öğrencilerin derslere ilgisinin azalmasına, motivasyonlarının düşmesine, gönüllü olmayan öğrenci velilerinin okullarla olan ilişkilerinin bozulmasına sebep olduğu yönünde duyumlar alınmaktadır." denilmişti ya hani. Önceki gün 19 Mayıs'ın kenti Samsunumuzda Milli Eğitim Bakanlığı'nın genelgesine inat Samsunlu çocuklar Mart ayında denize de girerek mevsimi bahane etmeyin, niyetiniz neyse doğrudan söyleyin mesajı verdi adeta. Sizce de öyle değil mi? 24 Mart tarihinde çekilen bu fotoğrafa dikkatle bakın lütfen
VOLKAN YAVAN
Tanır mısınız bilmem. Ama mutlaka tanıyanlarınız çıkacaktır bunu bilirim. Volkan Yavan Samsun'un en eski salonlarından Salon Dostça'nın yılların eskitemediği personelidir. "Çaylaaaaaarrrr.." diye bağırmaz ama dinlenmek ve eğlenmek üzere o mekana yolunuz düştüğünde o sevimli, sempatik Volkan Yavan'ı yakından tanıma fırsatınız olacaktır. Oraya gittiğinizde selamımı da söylerseniz size en azından çay ikramında da bulunabilir. Valla benden söylemesi Volkan Yavan sizleri Salon Dostça'ya beklediğini söyledi. Ben de aracılık ettim. Hadi bakalım beni mahcup etmeyin. Bütün çaylar volkan'dan.. Ne o yani şimdi size Volkan Konak'tan mı bahsetseydik! Bu da bizim Volkanımız işte. Yavan da gelse..
ŞAKA
Temel ile kekeme arkadaşı Dursun, İstanbul'da bir otele gelmişler.
12 katlı otelde tesadüf elektrikler kesilmiş. Temel resepsiyona sormuş: -Ula uşağım, boş odanız var midir?
Resepsiyon: -Var ama 12.katta. ayrıca elektrikler de yok, asansör çalışmıyor
Temel : -Olsun biz çıkarız
Bunlar başlamışlar katları tırmanmaya, 3,4,5.
6. Katta Dursun: An..an..diye seslenmiş. Temel:
-Nefesini tüketme odada söylersin.
Odaya çıkmışlar. Temel: -Şimdi söyle ne söyleyeceksen.
Dursun: -Anahtarı aşağıda unuttuk.
Aşağıya inmeye başlamışlar, 10,9,8
7.katta Dursun: -Şa..şa.. diye seslenmiş.
Temel sinirlenmiş: -Ula sus senin yüzünden sürüneyruk, aşağıda söylersin
Aşağıya inmişler.
Temel: -Söyle ne diyeceksun?
Dursun: -Şa şa..Şaka yaptım
GÜZEL SÖZ
Siyasetle ilgilenmeyen aydınları bekleyen kaçınılmaz sonuç, cahiller tarafından yönetilmeye mahkûm olmaktır..
(Platon)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.