MUHTAR MEHMET
Mehmet Sayar, yıllara sığan zamandır dostumuz, arkadaşımız. Epey önce, O’nun, Terme’deki güzel çalışmalarından bahsetmiştim. Şimdi Terme Fenk Mahallesi’ne muhtar adayı olmuş. Kendisine başarılar diliyorum. Zaten sevilen, iş görmeyi, yardım etmeyi seven biridir ve ideal bir muhtar da olacaktır, eminim. Yıllar öncesinde bize alttaki yazıyı kâğıda düşürtmüştü, yaptığı güzel çalışmayla. Muhtar adaylığı yolunda, Mehmet Sayar kardeşime tekrar başarılar diliyorum. Fenk Mahallesi’nin de şanslı olduğunu düşünüyorum. Şimdi o yıllar öncesindeki yazıyla, son verelim giriş kısmına…
ÖLÜMDÜR SOĞUTUR HER ŞEYİ YAKARAK
[Foto Baron Terme- Mehmet Sayar’a]
Aklımca, şu son eski cumhurbaşkanına yapılan ziyareti yazacaktım. Ki yazmıştım da… Sırrı Süreyya Önder’in soramadığı soruları da içeren… Hatta hiçbir yerde olmayan mumyalama resimleri yayınlanmıştı, o resimler için de yazmıştım… Ve şu face denen sanal âlemde, o resimler yüzünden biraz atıştım.
Nasıl oldu bilmem, öfkeyle gezinirken nette, Terme’deki Foto Baron’un (bizim Mehmet Sayar’ın) hayata veda eden müşterileriyle ilgili paylaşımı tekrar göründü gözüme; malum, o başlık altında yeni bir şey yazıldığında, paylaşım yapıldığında, yeniden face sayfanızda beliriyor. Ocak ayıydı… Bir çocuk, tanımadığınız, ancak bir paylaşımla gördüğünüz, görünce içten bir ah dediğiniz… Aşırı hız yüzünden… Ölmüştü demek istemiyorum; uygun cümle de bulamıyorum. Hanesini ateşe düşürmüştü, hanesine ateş düşürmüştü diyeyim. O,O’nu yolcu eden babanın şiirini okuduğumda, anlamı yitti neyi önemsemişsem. Kimi kırdıysam, her kırık kalbimize işledi. Her acı şiirdir… Her acı taşıyan cümle şiirdir. Tek gerçek ölümdür, ölümün gerçek olduğu yerde, say ki her şey yalandır…
OĞLUMA AĞIT
içimde bulutlar ağlıyor sen benden gideli oğul,
denizlerim mavi değil artık, köpüklerim kara bağlıyor,
teninin kokusu burnumda, gelsen bir koklasam
dünyada kalmadı tadım ne esmer ne beyaz güldürmez yüzümü,
dağlar ufak görünüyor yüreğim parça parça
bedenim paramparça, canım yanıyor
ellerim, avuçlarım iki yakamda.
gözlerimden akan yaş değil kan
damarlarım nehir, toz pembe dünyam zehir,
senden bana kalan oğul kocaman sensizlik,
bir de zalım dünya
dayanmıyor bu yürek sensizliğe oğul
aramıza gireli ölüm, kızgın ateşte yanıyorum
katlanamıyorum sensizliğe
sen gibi ben de ölmeyi istiyorum
ne hayaller kurardık, hani biz arkadaştık,
dost gardaştık biz de mutlu olacaktık,
biz adam gibi bir birimizi satmazdık,
mukadderata boyun büktük
bitti hayallerim söndü ışıklarım
sensiz yaşamak yaşamak değil oğul
her gün yaşarken ölümü içiyorum
ah tutsan şu elimi beni de alsan oğlum
İrfan KÖKTEN
[Ölümdür, ne önemliyse hatırlatır. Anlam katar aslında. Düştüğü yeri yakan, düşmediği yere ders olan… Sözü bitiren. Yakarak soğutan kendinden başka ne varsa…]
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.