Ne çete ama !
Gazetemizde geçtiğimiz hafta sonu önemli konuklarımız vardı. Sabahın erken saatlerinde teşrif etmişler ve bu arada bazı çalışanlarımız evlerinden almışlar. Ne olduğunu sorduğumuzda da Organize suç örgütü ve çete ihbarı yapılmış 6 ay önce, Menderes perişan ve Sedat çelik tarafından . Sonra sahte isimle olduğunu öğrendik şikayetin.
Memlekete bakın.. .Biri Cumhurbaşkanlığı'na sahte isimle ihbarda bulunuyor ve kim olduğu, neden yaptığı belli olmadan teknik takip, organize suç örgütü baskını. Bu kadar kolay mı? derseniz, o gün gördüm ki kolaymış. İnsanları evlerinden ve ,iş yerlerinden aldılar, saatlerce sorgulama gözaltı ve sonuç: Tutuksuz yargılanmak üzere serbest.
Yargı en doğru kararı verecektir mutlaka. Şikayet edenler de ki; sonradan kim oldukları ortaya çıktı, ispatlayamadıkları şikayetlerin de yaptırımını göreceklerdir. Ancak ben her şeyin bu kadar kolay ve ucuz olmaması gerektiğini düşünüyorum
Çete üyelerinin çoğunu tanıyorum çünkü. Hatta ihbarda bulunduğunu söyleyenler de tanıyor. Eminim sorgulamayı yapan güvenlik görevlileri de tanımışlardır. Hayal kırıklığına uğradıklarını düşünüyorum. Ve gözaltına çete suçlaması ile alınan arkadaşlarımızın çoğunu, bildiğimiz hayal ettiğimiz çetelerle karşılaştırdığımda da sadece gülmek ve gülümsemek geliyor içimden. Ne çete ama....
Dokunan ve yananlar
Vatan Gazetesi yazarı Mustafa Mutlu, Bir 'dokundu ve yandı' öyküsü daha! başlıklı köşe yazmış. Okumanızı öneririm. Okyanus Ötesi'ne dokunanlarla ilgili... Eski Hava Kuvvetleri Başsavcısı Ahmet Zeki Üçok'tan sözetmiş. Yani Türk Silahlı Kuvvetleri'ndeki en yetkili hukukçularından , aynı zamanda da hâkim sınıfında doktora yapmış tek subaydan. Ve bakın nasıl anlatıyor:
" Peki; şimdi nerede bu değerli askeri hukukçu? Hemen söyleyeyim: Hasdal Askeri Cezaevi'nde! 2009'dan beri hapishanede... Balyoz Davası'ndan 18 yıl hapis cezası aldı. Ama onun tek derdi Balyoz değil... Derdi, dokunmak... Daha da açıkçası, cemaatlere dokunmak... Bu yüzden, her dokunan gibi o da yandı...
Üçok hakkında tam 46 adli ve idari soruşturma açıldı. Dört kez tutuklandı. Milli Savunma Bakanlığı tarafından hakkında verilen disiplin cezaları nedeniyle Birinci Sınıf Hâkimliği elinden alındı. Dava açtı ve kazandı. Halen Birinci Sınıf Hâkim statüsünde... Eminim tam da burada diyorsunuz ki, Başını bu kadar derde sokacak ne yaptı, nasıl dokundu?
Hakkındaki soruşturmaların ve davaların temelinde Kayseri soruşturmasını yürütmesi bulunuyor...Hatırlarsınız; Kayseri'de üç astsubay, TSK'nın bilgisayar sistemine sahte belge yüklemekten gözaltına alınmıştı.Sorgularında Fethullah Gülen Cemaati'ne üye olduklarını ve o belgeleri sisteme 'abilerinin' isteği üzerine kaydettiklerini anlatmışlardı. Hatta bu beyanlarını hâkim karşısında bile kabul etmişlerdi...Bu aşamaya kadar her şey normal; değil mi?
Sonrası vahim!
Çünkü bu aşamadan sonra devreye giren iki avukat müvekkillerinin işkence altında ifadelerinin alındığını söyledi. Hem de hipnoz yaparak! Bunun üzerine, Hava Kuvvetleri Başsavcısı Üçok hakkında Kayseri Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı.
Kaderin cilvesine bakın ki Üçok o sırada başka bir suçlama yüzünden Hasdal Cezaevi'nde tutukluydu. Sahte çürük raporu soruşturmasına o da dahil edilmişti. Dolayısıyla Kayseri'deki davayla ilgilenebilecek durumda değildi. Zaten buna gerek de yoktu... Çünkü dava dosyasında Fethullahçı üç astsubaya işkence yapılmadığını gösteren 40 ayrı doktor raporu vardı.
Ayrıca uzman bilirkişiler, hipnoz yoluyla zorla beyan alınamayacağına ilişkin bilimsel mütalaada bulunmuştu.Üçok'un sanıklara hipnoz yaptırdığı iddia edilen kişi de olay tarihinde başka bir yerde olduğunu uçak bileti ile kanıtlamıştı.
Ne çare ki bunlar, sonucu değiştirmedi:
Zeki Üçok, işkence yapmaktan hüküm giydi! "
Bu yazı çok ilgimi çekti... Neden dersiniz? Bu memlekette dokunurken çok dikkat etmek gerek.. Ve dokunmamak da Olmuyor ki! Nereye baksanız oradalar dokunmamak mümkün değil Sen dokunmazsan onlar dokunuveriyor
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.