Nokta
Mükemmel hayatları arıyoruz. Mükemmel aşkları, mükemmel erkek ve kadınları. Arıyoruz ve bulamıyoruz. Neden? Çünkü yok. Peki ya mükemmel evlilikler gerçekten mükemmel mi? Oysa her yaşta tek sahip olduğumuz muhteşem kategorisindeki şeyin adı; muhteşem hatalarımızmış gerçektende.
Aynaya baktığınızda kendinizi ne kadar mükemmel buluyorsunuz. Fiziksel olarak değil. Ruhsal ve karakteristik açıdan. Ne kadar hatasız ve kusursuzsunuz? Dıştan bakıldığında heykeli dikilecek kadar mükemmel gözükebilirsiniz. Ama kendi gerçek yüzümüzle karşılaştığımızda, o aynada onunla göz göze geldiğimizde, aslında hiçte mükemmel olmadığımızı biliriz. Ama çizdiğimiz bir profil vardır ve onun arkasındaki gerçek bizi kimseye göstermeyiz. Çünkü gerçek bizi tanıştırdığımızda karşımızdaki insanlar sevmeyebilir, bundan hoşlanmayabilirler. Yani bu roller, bu hesap kitapların arkasında kendimizi sevdirme güdüsü var hep. Gerçek bizi değil, insanların sevebileceği, hoşlanabileceği bizi sunmamız bundan. Bazen gerçek bizi sunma denemelerine girişmişsek ve de başarısızlıkla sonuçlanmışsa buna bir daha cesaret edemeyişimiz de normaldir. Korkaklık değil. Hayır asla! Aksine cesuruz. Herkesi kandırmak cesaret ister çünkü. Zor zanaat nede olsa insanları kazanmak. Peki ya kandırdığımız onca insan ne olacak? Bizi aslında hiç tanıyamadan kaybedecekler günün birinde.
Bu acıtır evet. Tanıdığını zannettiğin biride bir gün çıkıp sana bunu yaparsa, acıtır. Ama onun hep mükemmel olduğunu sanmandansa aslında onunda çatlakları olduğunu görmen senide rahatlatmaz mı? Herkes gibi, senin gibi oda kusursuz değilmiş meğerse. Sırf artılardan oluşmamış nedense. Oda senin benim gibi sıradanmış aslında. Biz büyütmüşüz gözümüzde oysa biraz yakından baktığımızda ne çok eksisi olduğunu daha iyi görebiliriz. Ruhunun çatlaklarından sızan ışık, onun karanlığında kaldığınızda gözünüzü almaya başlar. Yapmanız gereken tek şey vardır. Orayı terk etmek. Aynen bir zamanlar sizin başarısız denemelerinizde size de yapıldığı gibi. Gerçekten öylemi yapmalıyız dersiniz peki?
Sizi siz olduğunuz için seven kaç tane insan var hayatınızda? Gerçekten söylemek istediklerinizi yüzüne söylediğinizde bile. O an içinizden geldiği gibi davrandığınızda sizi asla yargılamayacak ve ne yaparsanız yapın arkanızda duracak kaç tane dostunuz var? İşte cesursan bunu dene. Dene ve gör. Hayatın aslında kaç kişiden ibaret.
Gördükten sonrada önüne koy şapkanı ve hafiflemenin verdiği o iç huzurla rahatla artık. Bundan sonra geriye gerçekten seni seven insanlar kalmış oluyor çünkü. Artık bu yorucu ve yıpratıcı maskeleri takman gerekmiyor. En güzel yanı artık kendini sende olduğun gibi sevebilirsin. Başkaları kabullenebiliyorsa seni, bunu sende başarabilirsin. Bu korkutucu evet. Ama yeni bir hayat istemez misin? Kendine yeni bir şans tanımak istemez misin? Hani yaşadığın ve arada yakındığın bu hayat var ya, senin yüzünden böyle monoton ve sığ. Bunun böyle olmasını sağlayan yine sensin. Öyle yaşanmasına neden olan sensin. Hamurunun nasıl şekil alacağı senin ellerine ve hayal gücüne bağlı.
Her zamandan farklı olarak bugünden sonra aynaya kendin olarak bakmayı denesene bir de. Zor farkındayım. Hepimizin kendi acıları ve yaraları var üstümüze zırhlarımızı giydiren. Kötü tecrübelerimizden oluşan bir önyargımız ve bilinçaltımıza kodladığımız mesajlarımız var. Ama tüm bu kötü anılarımızın üstesinden bir şekilde gelmeyi başardık. Bugünlere geldik. Çünkü acıda mutluluk kadar geçici. Kalıcı olan bizler, zamanda yolculuk eden nesneler gibiyiz aslında. Geçmişten geleceğe gideceğimizi biliyoruz, nerden geldiğimizi de. Bilmediğimiz nereye gideceğimiz.
"Nokta" koymaktan korkma hayatındaki kararların sonuna. Karar almaktan da korkma. Çünkü her zaman olduğu gibi, bir şey bittiğinde hep başka bir şey başlar. Ben başlıyorum. Sıra sende.
Nokta.
"İnsan ancak düştüğünü fark ederse ayağa kalkar."Dr. A.Carel