Oturduğu Koltuğun Hakkını Veremiyenler..! (II)
Ne yazacaktım? Ne Bakanlar, ne vekiller ve ne müsteşarlar gördüğümü. Geçen haftaki konum, TSE" nin başkanıydı. Sıra müsteşarlarda. Sadece birini yazayım.
Koalisyon iktidarı döneminde, yine Elektrik Elektronik Teknisyenleri Federasyonuna bağlı, oda üyelerinin yaşadığı sorunları görüşmek üzere, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanıyla bir görüşme talep ettik ve bakanla görüşmek üzere randevu aldık.
Federasyon yönetim kurulu ve çağırdığımız oda başkanlarıyla beraber, on sekiz ilin oda başkanı olarak randevuya gidecektik. Federasyon genel merkezinde, randevu öncesi toplandık ve yol haritası belirledik. Üç kişi söz alacaktı; Federasyon Genel Başkanı, Sakarya ili oda başkanı ve samsun ili oda başkanı olarak da ben.
Görüşme konusu neydi?
Türkiye, o dönem elektrik sayaçları konusunda değişime zorlanıyordu. Mekanik sayaçtan, elektronik sayaca geçilmek isteniyordu. Bu süreçte, sayaç üreticisi firmalarla toplantı üzerine toplantı yapıyorduk. İktidarın Enerji Ve Tabii Kaynaklar Bakanı, elektronik sayaca geçilmesinde katı bir tutum sergiliyordu. Kesinlikle elektronik sayaç kullanılacak, mekanik sayaçlar kullanılmayacak diye. Oysa fabrika stoklarında binlerce sayaç bulunmaktaydı. Ayrıca Anadolu da bulunan, Esnaf ve Sanatkâr meslektaşımızın raflarında, yabana atılmayacak kadar, mekanik sayaç bulunmaktaydı. Bıçakla keser gibi bir anda elektronik sayaca geçilme diretmesi, sayaç üreticisi firmaların yanında, esnaf ve sanatkarda zarara uğrayacaktı.
Tüm bu çalışmaları rapor haline getirmiştik ve bakana sunup, çözüm isteyecektik.Bende konunun Anadolu cephesini aktaracaktım sayın bakana !
Randevu saati yanaşıyordu. Yavaş yavaş toparlandık ve Federasyon Genel Merkezinden bakanlığa hareket ettik.Bir odaya aldılar bizi.Beklemeye başladık.Gözlerimiz kapıda, Bakanı bekliyoruz.Önce yaşlıca bir müsteşar yardımcısı geldi.
Bakanımızın toplantısı uzadı, biter bitmez aramızda olacak dedi. Ne hikmetse, hep toplantılar uzar(!) Başladık ufak tefek sohbete.Derken kapı açıldı.Bütün gözler kapıda.Bakan yerine genç bir zat.Müsteşar yardımcısı hemen ayağa kalktı ve tanıttı.
Müsteşarımız .Genç, cin gibi.Tanışma faslından sonra, Federasyon Genel Başkanımız söz aldı, başlayacaktı ki, müsteşar nazikçe, kısa kesin misali konuşmayı böldü.Genel başkanımız devam etti.Müsteşar tekrar söze girdi, kesti ve ekledi Ne fabrika stokuymuş, raflardan size ne? Vatandaşa bir hak tanırsın, yüz hak ister dedi. Oda buz kesmişti. Başkanlarda. Hani Sakarya oda başkanı ve ben konuşacaktım. Adam kesti attı.Tüm oda başkanları göz göze geldik.Müsteşar ukalalığa devam ediyordu.Sözünün sonunda ayağa kalktı, yoğun iş temposu olduğunu söyleyip, odayı terk etti.Bırakın elimizi sıkmayı, iyi günler bile demedi.Kaldık yaşlı müsteşar yardımcısına.O garibimde, aklı sıra bizi teselli etmek uğruna, şununla bununla görüşün diye, isim saymaya başladı.
Bakan bizle görüşmeye gelmedi.Toplantı bahaneydi..!Çünkü yüzü yoktu.Niye mi? Şimdi sıkı durun..! O dönemin güçlü insanlarından birinin kardeşi, yüklü bir miktarda elektronik sayaç ithal etmiş. Sayaçlar değişecek ama o şahıstan başka kimsenin haberi yok. Amaç, bir anda elektronik sayaç kullanım zorunluluğu getirilerek, stoklanan malın tüketilmesiydi.Üretici firmalara da bu yüzden zaman tanınmıyordu.Ne güzel bir iş değil mi? Türkiye"de, tek elektronik sayaç satan bir firma ve istediği fiyattan pazar.Oh ne alaa..!
İşte bu ülke, niye bu durumdaydı, anlıyorsunuz değil mi? Yoksa neden, Anayasa kitapçığının suratlara fırlatılması değil.
Devam edeceğim.
Her şey gönlünüzce olsun.
SEVGİLERİMLE.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.