PRANGALAR
Bazı konularda çok duyarlıyız. Bazı konularda ise vurdumduymaz bir hâl alıyoruz. Ne hâllerde olduğumuzu inanın bazen anlamakta zorlanıyorum.
Hayat çok hızlı ve acımasız. Acımasızlık insanlarda elbette. Hayatın ve zamanın bir günahı yok. İyi olaylara şükür boynumuzun borcudur. Zaman zaman şükür alıştırmaları yapıyoruz.
Kötü olaylara gelince durum bir hayli karışık. Prangalar gibi birbirini takip eden kötülükler boynumuzu büküyor. Bir kötülüğü atlatamadan hemen diğeri karabasan gibi üstümüze çullanıyor. Ne yapacağımızı şaşırıyoruz. Birbiri ardına gelen çirkin olaylar karşısında Selçuk AYDIN tarafından dövülen boksöre dönmüş bir durumdayız. Hâlbuki bizim Selçuk"un köşesinde, yanında olmamız gerekirdi.
Sarsıldığımızdan ötürü sağlıklı kararlar veremiyoruz. Bizi sarsan, bizi bize bırakmayan kötü olaylardır. Biz, bizde olamadığımız için de olaylar karşısında sağlıklı bir duruş gösteremiyoruz. Bizleri kendimize getir ey büyük Allah"ım! Daha doğru dua şudur aslında: Bizi bize bırakma! Aklımız, gücümüz ve bünyemiz bu olayları taşıyamayacak kadar aciz! Akıl yürütelim ancak hikmete de ram olmayı bilelim.
Kötü olaylar nedir derseniz, hangisini sayayım ki? Ancak şu bir gerçektir ki mazlum da insanlardan zalim de. Zulme uğrayan hayvan ve diğer canlılar vardır ancak zulmetmezler bunlar.
İsrail"in yaptığı zulmü herkes duydu. Yıllardır zulme devam ediyorlar. Sırıta sırıta en çirkin fenalıkları mazlumlara uyguluyorlar. Onların en son bardağı taşıran yüzsüzlükleri karşısında verilen tepkiler önemlidir. Muhalefeti ile iktidarı ile sağcısı solcusu ile efendisiyle beyiyle, hanımefendisiyle tavandan tabana kadar bu zulüm karşısında bir tek seslilik sergilenmiştir. Bu durum güzeldir.
İsrail"den izin alınmalıydı olaylarına gelirsek orada düşünülmelidir. Bu tarz fikirler akılların hadım edilme girişimidir. Düşünceleri uyuşturmadır. Böyle bir seslenmenin kimlerin ekmeğine yağ süreceği iyi bilinmelidir. Adam, dünyaya meydan okuyor. Kanun yasa, nizam intizam, hak hukuk bilmiyor. Siz kalkacaksınız ona kanunlarla yaklaşacaksınız. Kendi kanunlarıyla ezdikleri insanlara inat! Aşırı hoşgörü kimliğiyle zalimlerin zulmetine çanak tutmak olmaz mı bu? Bu konu da derin dostlar. Yapılan açıklamadan sonra pek çok insanın fikir direnişinden çark ettiğini üzülerek gördük. Hemen saf değiştirdiler. Söylemleri farklılaştı. Eylemleri sönükleşti. Vardır bir hikmeti! dendi. Biz bilmeyiz, ağamız bilir. Akıllar rafa kaldırıldı. Düşünmeye, yorum yapmaya son verildi. İnsan kendini bu kadar sıfırlar mı? Yok sayar mı? Birilerinin güdümüne teslim eder mi?
Zaten tepkili bir millet değilken bir de bu tarz açıklamalarla frenlenmek çok kötü. Yapılan kötülükler karşısında suskun kalmayalım. Elimizle düzeltemezsek dilimizle düzeltelim. O da olmazsa bir köşeye sıvışıp gizli gizli buğzedelim. Bunu da mı reva görmüyorlar bize? Elden dilden geçtik bari zalimlere bir tepki koyalım. Onlara durun! diyelim.
Hemen kin, nefret size yakışır mı, onlar da Allah kulu diyorsanız orada durun tek tip kalabalıklar! Cana gelene kadar en yakın kardeşlerin, mazlumlar, savunmasızlar öldürülüyor. Sessiz kalıyorsun. Sesini mazlumun aleyhine yükseltiyorsun. Zalimin haklılığı üzerinde yorumlar yapıp hedef saptırıyorsun. Peki, bir kez olsun duygudaşlık yapıp zulümlere uğrayanın sen olduğunu düşündün mü? Sesini yükseltebilmen için illa bıçağın kemiğe dayanması mı gerekir?
Ellerin, ayakların, vücutların serbest kalması gerekir. En önemlisi de akılların prangalardan kurtulması gerekir. Müslümanız, teslim olmuşuz. Kur"an"a, sünnete, ümmetin icmasına, fıkıhçıların kıyaslarına. Bizi bu kaynaklardan uzaklaştıran prangalara hayır demeliyiz. Teslimiyetimiz prangalara olmamalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.