Sanat karın doyururmu?
İnsan emekleri arasında en zarif ve asil işçiliği temsil eden sanatın, karın doyurup doyurmayacağı her zaman tartışma konusu olagelmiştir. İnsan emeği derken yanlış anlaşılmasın, zanaat ile sanatı sakın karıştırmayalım. Bu ikili arasında aynı kaynaktan beslenmeleri açısından belli bir beraberlik olsa bile yapılış gayeleri açısından esaslı farklar mevcuttur.
Sanat için en temelde söylenebilecek şey asla ama asla maddi bir karşılık beklenemeden yapılmasıdır. Zanaat ile temelde farkı burada yatar. Zanaat, belirli yöntemlerle bir şeyi satmak üzere yapılmış olan iştir. Temelinde satmak, yani belli maddi menfaat yatar. Oysa sanat ta durum tam tersidir. Sanatkâr yaratacağı, yapacağı eseri içten gelen dolayımsız bir güç ve coşku ile yaratır. Sonunda elde edeceği maddi menfaati bir an olsun düşünmez. Eserinin ortaya çıkmasından sonra bu eser satar veya satmaz. Bu sanatçıyı çok da ilgilendiren bir şey değildir. O eserini inşa ederken piyasanın değerlerine göre tutum almaz. Sanatının belirleyicisi olan piyasa değil; sanatın evrensel kuraları, kişisel yeteneği, dünyaya bakış biçimidir.
Oscar Wilde bu görüşü, yani sanatın belirli bir maddi menfaat ile yapılmaması anlayışını daha da ileri götürerek sanat için tamamen faydasız olan şeydir der. Ona göre sanat eseri hiçbir fayda veya çıkar anlayışı gözetilmeksizin ortaya çıkar. Sanat eseri katışıksız bir biçimde yalnız saf güzellik amacı ile yaratılır.
Gerçektende büyük ve çığır açmış sanatkârların yaşam öykülerine yakından baktığımızda sanatkârın eserini her türlü maddi menfaatin üzerinde tuttuğunu görürüz. Bu yüce ruhlar, içlerinden gelen güç ve coşku(vecd)ile hiçbir menfaat duygusu gözetmeden, amaçlarını yalnızca eserlerini en güzeli bulma doğrultusunda gayret etmişler, bu tutumlarından asla taviz vermemişlerdir. Yukarıda adını andığımız Oscar Wilde eserleri yüzünden memleketi İngiltere"den kovulmuş, her şeyini kaybetmiş büyük bir sefalet içinde Paris"te ölmüştür. Resim sanatına büyük yenilikler getiren renk ve fırçalama anlayışını kökten değiştiren, eserleri bu gün milyonlarca dolar eden Van Gogh hayatta iken bir tek resmini dahi satamamıştır. Ağlamadan, boğazlarımız düğümlenmeden okuyamayacağımız kardeşi Teo"ya yazdığı mektuplarda Van Gogh ne tür acı ve ıstıraplar ile eserini yaratmaya çalıştığını anlatır. Yine dünya edebiyatının en büyük romancılarından biri olarak kabul edilen muhteşem Dostoyevski parasızlık ve yoksulluk yüzünde karısını, çocuklarını kaybetmiş bir ömür sefalet içinde yaşamıştır.
Bu konuda örnek sıkıntısı yaşayacağımızı zannetmiyorum. Sanat tarihi bu örneklerle doludur. Demek istediğimiz şu ki sanat hemen hiçbir dönemde karın doyurmamış, aksine para ile sanat arasında daima bir zıtlık var olagelmiştir.
Yazıyı, büyük Fransız şairi Baudelaire" in çok sendiğim ve sanatkârın bir ömür uygulaması gereken bir tavsiyesi ile bitirelim. Baudelaire demiş ki bir burjuvanın masasında iki şairdense; bir şairin masasında iki burjuva olmalıdır