Sükunet arıyorum
Çok mu sakinim yoksa hiç sakin olamadığım-danımdır bilemem. Bildiğim "SAKİN" sözü-nü birinden duymaktan keyif aldığım. Hele de için den "MAHALLE SAKİNLERİ" geçen bir konuşma dinliyorsam keyfimi hiç sorma-yın. "SAKİN"e olan bu sevdam belki de etra-fımda sakinlik olmayışındandır. Belki de pısı-rık tabiatlı biri olmamdandır. Belki de bunla-rın hiç biri değil. Evet, buldum. Mesele yıllar-dır benim ülkem de süre gelen savaşta. Ner-deyse her yerde görülebilen, her gelen gün artırılmaya çalışılan gerginliklerde. Hayatın içinde, televizyonlarda, gazetelerde yükselen bu garabeti, düşmanlığı görmemek mümkün mü? Geçen hafta Manisa"nın Selendi'sinde yaşananlar. Kırk yıldır Selendi'lilerle birlikte kardeşçe yaşamış ROMAN'ların başına gelen-ler. İlçelerini temizleme aşkıyla yanan bir kı-sım Selendililer, ROMANLARIN evlerini başlarına yıkmışlar. Bu yakma yıkma sırasın da sorumluların sükunetlerini pek bozmadıkla-rını da okuyup dinlemişsinizdir. Canlarını kur-taran ROMANLAR soluğu Gördes'te, peşin-den de Salihlide alabilmiş. Hani bu olup biten-ler karşısın da düz vatandaşların, adı sadece kayıtlarda bulunan henüz sesini çıkarmamış sade bireylerin, sakinliğine şaşmayalım. Ama, Kaymakamın, Valinin sade vatandaş gibi sa-kin seyirlerine ne demeli. Neden benim ül-kemde, eski Türk filmlerinde olduğu gibi so-rumlular, koruyucular, olan olduktan sonra olay yerine arz ederler. Belki olay küllendiril-dikten sonra o sorumlular geri çekilecek. Şim-dilik sorumluluk alıp, ben yetersiz kaldım, istifa ediyorum, diyen de yok.
Yolda rastlaştığınız, tanıdığınız bildiğiniz, sakin ve sessiz insanlara neler oluyor. Mahal-lede, sokak aralarında, stadyum önlerinde bir-den bire bir ya da birkaç kişinin üstüne çulla-nıveriyorlar. Onlarca kişi bir kişinin üstünde tepinebiliyor. Sizin üstünüzde, sizi gırtlakla-yanlar, hurç etmeye çalışanlar, linç etmeye çalışanlar bu hale nasıl geldiler, getirildiler. İktidarın akşama kadar muhalefeti eleştirmekle uğraştığı, muhalefetin sesinin kısıldığı, Devle-tin uluslar arası sermayenin istekleri doğrultu-sun da dizayn edildiği, kardeşçe bir arada ya-şamanın zül sayıldığı, düşmanlıklara yeni düşmanlıklar katıldığı bu ortam, bizim kade-rimiz mi olmalı? HAYIR!
Gün, bir arada, eşit, kardeşçe barış için de yaşamak gününe dönüştürülmeli. Gün, kardeşleşme günü olmalı.