TARİH BİR TEKERRÜRDÜR

Hep tartışılmış durmuş;
Tarih boyunca…
Acaba bugün yaşadığımız olaylar;
Daha önce de yaşanmış mı?
Yoksa her gün; yepyeni bir gün müdür?
Bugünkü olaylar tamamen bağımsızdır…
Bağlantısızdır.
Acaba!
İşte ben buna inanmıyorum.
Bana göre dünya dönüyor;
Her an… her gün… her yıl…
Tamamı birbiriyle bağlantılıdır.
Sosyal tarih bu demek…
HER ZAMAN ÖRNEK VERİRİZ;
İstanbul'un Fethi… Fatih Sultan Mehmet…
Ulubatlı Hasan… O asker bir daha yaşatılamaz.
Ama İstanbul'u fethden asker…
O askeri doğuran… yetiştiren…
Tekbirlerle veya milli danslarla
Askere gönderen anne-baba…
Şeyh Edibali…
Fatih Sultan Mehmet;
Eğer bugünkü halkın arasından;
Yeniden yetişebilirse.
Kürtajdır… Sezaryendir;
Bu konuyu gündeminden silebilen;
Aile düzeni… anne-baba… yetişirse;
Elbette İstanbul da… Musul da…
Kıbrıs da fethedilir.
Herşey aile… aile… aile!
Tanzimat'tan beri Osmanlı Beyefendisi…
Osmanlı Hanımefendisi….
Aranır duruma getirildi.
Jön Türkler Tanzimat'ın mimarıdır.
Said Nursi… Mehmet Akif gibi adamlar;
Birlik olamadı.
Kur'an'ı asırlarının idrakine söyletemediler.
Osmanlı'da nâtık olan Kur'anı;
Sâkit Kur'an ettiler.
Bugün Tayyip Erdoğan'ın Şeyh Edibalisi 
Okyanus ötesindeki hikmet sahibi
Kişisi olmasa Erdoğan da olmaz;
Erdoğan olmasaydı;
Okyanus ötesindeki de hiçbir iş yapamazdı.
İşte Osmanlı Tanzimat'a doğru kayarken;
Ulu Hakan Abdulhamit'in arkaısnda;
Kimseler kalmamıştı.
Mehmet Akif;
Ermeni komutacılarının ekmeğine yağ sürdü.
Said*i Nursi o zamanın askeriyle kol kolaydı.
Abdulhamit'i arkasından hançerlediler.
Mehmet Akif'i
Oflu Hocayla Trabzon'a sürgün zorunda kaldı.
İşte Bugünlere gelindi.
Bugün de aynı nakaratlar var;
Tanrı Dağı kadar Türk olan Müslümanlar;
İlahiyatçılar bizi sorguluyor.
“senin Tanrı dağcı dediklerindenim”.
“Elhamdu lillah müslümanım”.
“İlahiyat mezunuyum”.
Ben bu Tanrı Dağı'na akıl erdiremedim.
Acaba Tanrı Dağı;
Bildiğimiz Ağrı Dağı gibi;
bir dağın adı mıdır?
Yoksa Ermenilerin dillerinden düşürmedikleri;
Kutsal bir Rabbın temsilcisi midir?
Tanrı Dağı, Türk Milliyetçilerinin Kabe'si midir?
Bütün Türk Destanlarında biz Müslümanların;
Beytüllah haccını… o coşkuyu;
Yılın belirli günlerinde;
Bayram havası içinde;
O Dağı Kâ'be'nin yerine koyarlar.
Tıpkı Devlet Bahçeli'nin de;
Erciyes Dağı'nı;
Dünya Ülkücülerini toplayarak
Hacc havası içinde;
Ülkücü; “Erciyes Dağı Hacı”sı yapıyordu.
En azından ben öyle görüyorum.
Namaz kılabilirsin;
Beş vakit de kılabilirsin.
Camilerde cemaatle kılabilirsin;
Ama ülkücü olarak;
Ülkücülerle kol kola;
Hepbirlik saflar tutarak kılarsan
O zaman ben seninle olamam.
Türk-İslam sentezi…
Ben şu anda buna gerek duymuyorum.
Ama ellilerde… altmışlarda
Komünizmle mücadele adı altında;
Ülkücü-İslamcı… Tek saf idik.
Veya öyle gözükürdük.
Ama şimdi artık bütün saflar netleşti.
Herkes kendi inancını yaşayacak durumda!
O zaman Türk-İslam…
Devrimci-İslam…
Gerek görmüyorum.
“İslam davasını yüceltme uğruna…”
“epey bir cefa çekmiş insanım” diyorsun.
O zaman bir ikilem doğmuyor mu?
.Kâbe'ci olarak mı çektin?
Tanrı Dağı'cı olarak mı?
Cefayı hangisi uğrunda çektin?
Sadece burası ikilem kabul etmez.
Evet;
Ben seksen öncesi hareketlere katılmadım.
Dava için kurşun sıkmadım.
Dava için silah kullanmadım.
Üniversite öğrenci yurtlarını basmadım.
Solcu… komünistlerden o yurtları temizlemedim.
O mahalle benim…
Öteki mahalle komünistlerin diye de;
Nöbetler tutmadım.
Ama şimdilerde;
O nöbet tutanların;
O şehadet gibi kurşun sıkanların;
Hiçbir eserini de göremedim.
Önemli olan yüzde elli oy alabilmek!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Salih Parlak Arşivi
SON YAZILAR