Mustafa Cemal Tomar

Mustafa Cemal Tomar

YABANCI SERMAYE

Ekonomistler ekonominin düze çıkmasının yegane şartı yabancı sermayenin Türkiye'ye gelmesini bağlıyor. Özellikle, kapitalist kafalarla yetişenler, Avrupa ve Amerikan üniversitelerde okuyup söz sahibi olan ekonomistler bu kavramın üzerinde çok duruyorlar.

Yabancı sermaye sahiplerine güven vereceksin, Türk iş adamlarına tanımadığın imkânları tanıyacaksın, her türlü imkân ve güven sağlayacaksın. Gelecek ülkene, senin insanını köle gibi çalıştıracak ve ülkenin ekonomisini düze çıkaracak. Ben şahsen yabancı sermaye mi yerli sermaye mi ülkeyi düze çıkarır konusunda düşünen ve bu konuyu merak edenlerdenim.

Tarihte "kapitilasyon" diye bir kavram vardır. Bu kavrama bakalım: Kapitülasyon kelimesinin kökeninde Latince caput sözcüğü vardır. Geniş anlamıyla kapitülasyon baş eğmek, teslim anlaşması yapmak anlamlarını taşır. Tarihte kazandığı özel anlamla kapitülasyon, bir ülke tarafından başka bir ülkenin vatandaşlarına verilen ticari ayrıcalıklar bütünüdür. Yabancı sermayenin bir ülkeye davet etmek demek "gel bizi sömür" demek gibi bir şey olur. Onlara, tarihte kapitilasyon uygulamalarında görülen ayrıcalıklar tanınmaktadır. Bu da ülkenin ekonomisinin çöküşünü hızlandırmaktadır. Kapitalist sistemde sömürü vardır. Bu düzenin anlayışında olan sermayedarlardan uzun vadede hayır gelmez. Aslında "kazan- kazan" anlayışında olan yabancı sermayeye asla karşı değiliz. Eşit şekilde kazanmaya vicdan karşı çıkmaz. Sermayedara 9 pul, bize 1 pul anlayışına şiddetle karşıyız. Ecevit'in dediği "hakça paylaşım, ya da Erbakan Hoca'nın ifadesiyle "adil paylaşım" olmalıdır.

Bugün doğrudan ya da dolaylı olarak gelen yabancı sermayelerin tamamı sömürü düzeninin bir versiyonu kapsamında değerlendirilmelidir. Sömürme kelimesine kâr payı diyorlar. On bana bir sana nasıl kâr payı deniliyorsa bilemiyorum. Bu sömürgeciler bir de nedense hep gelişmiş ülkelerden çıkıyorlar. Enteresan olan taraf şudur. Yabancı sermaye akışı olduğu zaman ülkemize örneğin bizim yöneticilerimiz bunu bir kahramanlık destanı gibi anlatıyorlar. Biz de alkışlıyoruz. Yabancı sermaye geliyor da "ne getiriyor ve ne götürüyor" sorgusunu yapmamız gerekmez mi? Kurdun kuzu sürüsünün içine dalması gibi, bir kuzu getirecek, yüz kuzu kazanıp gidecek. Olmaz efendim, "50 kuzu bana, 50 kuzu sana" diyebiliyor musun? Önemli olan burasıdır.

Ülkemize son çeyrek asırda dolaylı olarak çok fazla miktarda sıcak para girişi olmuştur. Ülkemizin her tarafı şantiyeye dönüşmüştü. Yollar, tüneller, hava alanları, hastaneler, okullar, viyadükler, oteller, konutlar, saraylar, binalar ve daha neler neler yapıldı. Toplumun yaşam kalitesi arttı. Buraya kadar doğru. Ama önemli olan sonuçtur. 600 milyar dolar faiz ödemesi yaptık, devletimizin borcu 4 kat arttı. Her doğan çocuk altı bin dolar borçla doğar hale geldi. Tarım ve hayvancılık bitme noktasına geldi. Fabrikalarımız elden gitti. Listeyi uzatmak mümkündür. İşte kontrolsüz yabancı sermayenin sonuçları ortadadır. Faize verdiğin parayı verme, aha sana sermaye. Yabancı senin ülkende iş mi yapmak istiyor? Geçsin karşına. Eşit şartlarda antlaşma yapılarak yola devam edilsin. Faize para bulunuyor da yatırımlara neden bulunamıyor? Birilerinin işine gelmiyor tabi ki? Bakınız 2025 bütçesine yatırımlara ayrılan paradan daha fazla faiz ödemelerine ayrılmıştır.

Bu yabancı tefeciler hangi müslüman ülkeye giderlerse gitsinler kaynaklara el koyuyorlar. Afrika ülkelerindeki ve diğer müslüman ülkelerdeki tüm kaynaklara " yabancı sermayenin girişi" ismi altında tüm kaynakları ele geçirmişler. Bir ülkenin vatandaşına % 1, yandaş yôneticilere % 5, geri kalan % 95'i ceplerine atıp gidiyorlar. Bu tablo, Osmanlı'nın uygulamaya koyduğu ve çöküşünü hazırladığı ve de çok elestirdiğimiz ve daha sonra M. Kemal'in kaldırdığı kapitilasyonlardan çok daha vahim bir durumdur. İsimlerin değişmesiyle neticeyi değiştiremezsiniz. Meselenin özü değişmelidir. Uygar ve zengin olarak nitelendirilen ve sürekli meth-u sena ile bahsettiğimiz devletlerin zenginliği bizi sömürmekten geçtiğini unutmayalım. Bu sömürüşlüğümüzün bir türü de içimizdeki iş birlikçilerle yapılmaktadır. Asgari ücret diye nitelendirilen ve belirlenen ücret de esasen iç ve dış sermayedarların sermayelerine sermaye kattığı bir gerçektir. Her geçen gün asgari ücretle çalışanların sayısı artmaktadır. Bu durum her geçen gün dünyada köleleşen insanların sayısının arttığını göstermektedir. Her geçen gün dünya sarmaya darlarının ekonomisinde artış sağlandığı görülmektedir; fakirleşen ve köleleşen insanların sayısında da o oranda artış görülmektedir. Kim ki yabancı sermayenin ülkemize gelmesini istiyorsa bilin ki o, sarmayedarların hizmetkarlılığını yapmaktadır. Ülkemizin hali meydandadır.

Dış sermayenin girişine karşı değilim. Nitekim dinlerine bakılmaksızın hak ölçüler içerisinde her milletle yatırım ortaklığı ve ticaret yapılması kadar doğal bir sey yoktur. Ancak bu faliyetler "fifti-fifti" olmalıdır. Geçmişte yapılan anlaşmalara bakıldığında hakça bir örneğe rastlamak zordur. Yabancı sermayenin özendirilmesi sömürgeciliğin bir başka ayağıdır. Hele günümüzde kimse kimseye bedava selâm vermiyor. Yabancılar bizim gözümüze- karşımıza aşık insanlar değildir. Bizim en önemli görevlerimizden birisi de atalarımızdan bize kalan mirasa sonuna kadar sahip çıkmak ve emaneti gelecek nesillere teslim etmektir.

Selâm ve dua ile...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Cemal Tomar Arşivi
SON YAZILAR