Yaşam ve Ölüm...

Yaşam ve Ölüm arasında...   

    Çocukluğumda pille çalışan yeşil ve sağında sarı mikrofonu olan bir kaset çalar vardı. Michael Jackson'un "Beat İt" ve "Bad" isimli eserlerini dinlerdim onda. Sokaklarda onun danslarını taklit eder, insanlara izletirdim kendimi. Hatta Michael ismini amcam türkçeleştirmişti ve bana "Maykıl" diye sesleniyordu. Tabi zaman ilerledikçe bu zevklerimiz dinlemek istediklerimizle biraz değişti.
Michael Jackson'un ölümünden yaklaşık bir hafta önce kız kardeşim, "çok hasta, bu yakınlarda ölürse insanlar çok üzülecek" demişti. Ve öyle bir tahminden bir hafta sonra Michael Jackson'un hayatını kaybettiğini okuduk, izledik. Bu bana kız kardeşimin yaşlarında olduğum zamanı hatırlattı. 3 Haziran 2000 tarihinde Kemal Sunal'ı kaybetmiştik. O tarihten tam 10 gün önce ben, " Kemal abi'ye çok gülüyorlar, bu adam ölürse kimse inanamaz, herkes çok ağlar" demiştim.
Olaylar benzemese de tahmin etme düşüncesi yakın doğrusu. Tek fark şu olaylarda: Michael Jackson rahatsızdı, Kemal Sunal değildi. Demekki insanlar birilerini doğru algılayıp sevebildiğinde, o kişinin hayatını tahmin edebiliyor. Tabi bu her zaman olabilecek bir şey değil. Bunu marifet olarak da görmüyorum. Üzücü ve tedirgin eden bir yetenek sanki. Karşıdaki kişi -sanatçı olsun-olmasın- size kendi içindeki gerçek yüzü yansıtabiliyor ve bunu hissedebiliyorsanız bu mümkün olabilir. Yoksa biraz takip etmediğiniz ve kendinize yakın bulmadığınız bir kişi hakkında tahminlerde bulunamazsınız.
Bu konuyu konuşmayı denediğimde 'önyargı' kelimesiyle karşılaşıyorum. Fakat insanlar önyargı ve tahmin kelimelerindeki farkı biliyor olmaları gerekir. Bugün yerli ya da yabancı sanatçılarımızın büyük kısmını kaybetmiş olabiliriz, ama kalıcı olması gereken hatır ve hatıra. Unutmamak lazım! İnsanlar hemen hemen her şeyde aynı duyguları paylaşıyorlar çünkü. Anlamak ve algılamak zor bir iş değil işin kısası. Kemal Sunal severlerine baktığınızda bütün sahnelerde kullanılan kelimeleri, cümleleri ezbere bildiklerini görürsünüz. Michael Jackson severlerine baktığınızda şarkı sözlerini ve dans hareketlerini bilenleri görürsünüz.
Bu bilgili olma sebebi taklit veya özentiyi hatırlatmasın size. İnsanlar onların hayatlarını o kadar benimsemişlerki, o hayatları kendilerine dahil etmek istedikleri. Hani "biz hep seninleyiz" duygusu. Sevmek ve saygı duymak. Hatta kendilerinde o kişileri kabul görmek. Ne yazıkki bunu herkes başaramıyor. Çünkü bir bakıyorsunuz ölüm gelmiş. Arkada kalanlar ya duruluyor ya da deliriyor. Desteklediklerini o kadar çok sevip saymışlarki artık kendilerinde teselli ararken kendilerini kaybetmişer, yoklar! Bazı ölümler arkada kalanları güçlendirir, bazılarını da bunalıma sürükler.
Mesela geçtiğimiz günlerde Michael Jackson'un ölümüne inanamayan genç bir kız hayatına son vermişti. Elvis Presley'in ölümünü hatırlamış oldum böylece. Kadınlar toplu intihar etmişlerdi o yıllarda. Bunun sebebi şu: Sevgi konusunda tek tarafı değil, iki tarafı sevmeyi öğrenmeli insanlar. Kendilerini ve sevmek istediklerini... Çünkü sevdiğinizden biri ölünce kendinizle yaşayabilecek gücü bulabilmelisiniz. Ayağıya kalkmak ve devam etmek lazım her şeye rağmen. Yani sadece karşınızdakine sevgi verirseniz onun için yaşıyor olursunuz. Ama unutmayınki önce kendiniz için varsınız bu dünyada. Ölen kişinin ardından bir ziyanmış gibi kalmamalı insanlar. Hayat bu! İstesende olur, istemesende...
Şimdiyse Michael Jackson kendisine ait olan "Neverland" isimli eğlence parkında toprağa verilecekmiş. Biliyor musunuz? İlk defa bir eğlence parkında çocukların yüzleri gülmek ve ağlamak arasında kalacak. Bir düşünün. Salıncakta sallandıklarında yükseğe, daha yükseğe uçmak isteyecekler ve gülecekler. Ama yüzlerini aşağıya doğru yere eğdiklerinde toprağı görecekler ve ağlayacaklar. Çünkü Michael Jackson orada olacak...

Not: Michael Jackson'un çocuklara tecavüz ettiği haberleri hakkında yazmıyorum. Olmayan olay yazılmaz çünkü.
Michael Jackson: 29 Ağustos 1958 (doğum) - 25 Haziran 2009 (ölüm)

Barış ve Sevgi dileklerimle

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi
SON YAZILAR