Ankara bilmecesi henüz...
Ankara bilmecesi henüz çözülemedi
Dün Ankara'ya çağrılan Ak Parti İl Başkan adaylarına saat 12.00 de verilen görüşme randevusu, beş saatlik bir gecikme ile gerçekleşmiş. Bu gelenek, Erbakan Hocanın geleneğidir. Biz de yıllar önce Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Teşkilat Başkanı olan Ahmet Tekdal ile görüşebilmek için yedi saat beklemiştik. O olaydan sonra, parti genel merkezlerine gitmemek için elimden geleni yaptım.
Görüşmeye çağrılan isimlerden üçü aday, birisi mevcut İl Başkanı. Buraya kadar herşey normal, ancak bundan sonrası fevkalade anormal bir durum. Aday olarak adı geçen Kerami Gürbüz, "Ben aday değilim, ancak teveccüh edilirse, gereğini yaparım" diyerek bir anlamda, "İstemem ama cebime koyun" diyerek bir yandan kendisini ağırdan satmaya çalışırken, diğer yandan, Ankara bazında bir takım çalışmalar yaparak, herkesin üzerinde ittifak edeceği bir aday olabilmenin yollarını aramıştır. Bu arayış, bir nebze meyvesini vermiş, teşkilat Başkanı ile olan hukuku ve Ankara'da bulunan bürokrat akrabaları, eski siyaset arkadaşları sayesinde üzerinde uzlaşı sağlanacak İl Başkanı adayları arasında yer alarak Ankara'ya çağrılmıştır.
Bu yaklaşım siyasette doğrudan, haktan, gerçekçi olmaktan ziyade kulis yapmanın sonuç verme noktasında daha başarılı bir metot olduğunu göstermektedir. Neyin doğru, neyin yanlış, kimin düzgün, kimin eğri olduğunu herkes bilmesine rağmen, sadece ve sadece; 'benim olsun, küçük olsun' hesabı yapılarak işin başına kendi adamını yerleştirmeye çalışmanın ne anlamı olduğunu anlamış değilim. Yüce kitabımız, " 'Kâfirler, öldüklerinde keşke biz toprak olsaydık da bu duruma düşmeseydik' derler, ancak onlar dirilseler yine iman etmezler" buyurmaktadır. Çok değil daha üç ay önce AK Parti şehrimizde büyük bir hezimet yaşamış olmasına rağmen, bu sıkıntılı durumdan nasıl çıkarız deyip, çare araması gerekirken, sanki ortada büyük bir ganimet varmış gibi, bu ganimetten pay almaya çalışmak gerçekten üzücü bir durum.
Uzun zamandan beri İl Başkanlığı ile ilgili bir takım çalışmalar yapan milletvekilleri geçtiğimiz hafta bir araya gelerek, destek verecekleri İl Başkan adayları hakkında konuşmuşlar, herhangi bir isim üzerinde mutabık kalamamışlardır. Gönül isterdi ki bu vekil arkadaşlarımız öncelikli olarak İl Başkanında bulunması gereken özellikler üzerinde mutabık kaldıktan sonra, isimleri teker, teker masaya yatırıp, üzerlerinde tartışsalardı, farklı sonuç çıkacağına inanıyorum. Yok, takım tutar gibi, benim takımım, senin takımın mantığı ile hareket ederseniz işin içerisinden çıkmanız mümkün değildir. Bazıları ile zaman, zaman konuştuğumda; "Merak etmeyin. Samsun İl Başkan'sız kalmaz" veya "Siz işinize bakın. Biz gereğini yaparız" diyerek geçiştirmeye çalışıyorlar. Bizimkilerin unuttuğu bir şey var. Biz, hem gazeteciyiz, hem siyasetçiyiz, hem iş adamıyız. Sizin anlayacağınız bu şehirde olup, biten her şeyi konuşmak öncelikli olarak bizim görevimizdir. Ayrıca olması muhtemel hataları yazıp, toplumu aydınlatmak da görevlerimiz arasındadır.
Gazetecilik mesleğine başladığım günden bu güne kadar yazdığım yazıları açıp, okuyanlar rahatlıkla neyi neden yazdığımı ve bu yazdıklarımın nasıl gerçekleştiğini göreceklerdir. Şimdi ise önümüzde iktidar partisine İl Başkanı seçmek için yapılacak bir süreç var. Bu süreçte olması muhtemel her şeyi yazarken, olmaması gerekenleri de yazdık. Zamanı gelince 'demedik mi?' diyebilmek adına bunları yazdık. Şimdi de diyoruz ki, Ankara'ya çağrılan adaylara yapılan dayatma doğru değildir. Hele, hele Kerami Gürbüz isminin ön plana çıkarılmaya çalışılması fevkalade yanlıştır! Bu, şu demektir; Herkes yoluna devam, altta kalanın canı çıksın. Şayet böyle bir alternatifle karşı karşıya gelinirse, o zaman karşısında kim varsa onu desteklemek boynumuzun borcudur.
Yağmurdan kaçarken doluya tutulmanın ne anlamı olduğunu anlamakta zorluk çekiyorum. Adam, yıllarca başka bir partide siyaset yapmış, Belediye Başkan adayı olmuş, Genel İdare Kurulu üyesi olmuş, İl Başkanlığı yapmış, hepsinde başarısız olmuş. Diyeceksiniz ki; "Partisinin aldığı oy oranı belli." İyi, güzel de ANAP'ın, geçtiğimiz mahalli seçimlerde aldığı oy da belli idi, ama Çatalçam'da Osman Çavuş, Yeşilkent'de Mustafa Yılmaz; Taflan'da Adil Keleş seçim kazandılar. Demek ki mahalli idareler seçiminin parti oyuyla fazla ilgisi yok, bu arkadaş şayet başarılı olacak idiyse, Canik'ten partisinin adayı idi kazansaydı ya! Demek ki; kazın ayağı sanıldığı gibi değilmiş. Hazır, iktidar partisinden birileri sayesinde eşi Kadın kolları Başkanı, kendisi Büyükşehir Meclis üyesi olunca, baktı ki nasıl olsa bu işler kulisle oluyor, yoğun bir kulis faaliyetine girdi. İşi belli bir noktaya kadar taşıdı ama henüz sonuç alamadı. Burada iş vekillerimiz ve Bakanımızda bitiyor. Aklıselim davranmazlarsa kaybeden, hem parti, hem de kendileri olacaktır. Tercih kendilerinindir, bizden söylemesi. Yazıyı yazmakta olduğum saat 19.00 itibarı ile bu arkadaşımız devreden çıkmıştı, farklı bir durum olması halinde gecenin geç saatlerinde haber olarak gireceğiz. Şimdilik bu kadar yeter. Hoşçakalın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.