Yayılan Türkçe
Türkçe etkinliklerinin 7."si tamamlandı. Şimdiden iştahla 8."sini beklemeye başladık bile. Bu konuyla ilgili iki yazı yazdım. Bu yazım onların bir tekrarı olmayacak. Devamı olacak.
Dünyanın sayısız renkleri Türkçemizle pek çok alanda yarışmalar yaptılar. Bunları bizimle birlikte tüm dünya dikkatle takip etti. Bu etkinlikleri bir destan olarak nitelemiştik. Bu destanın kare kare yazıya geçirilmesi gerektiğine inanıyorum.
Şair ve yazarlar kalemi ele alıp küçük yaşlardaki dünya çocuklarının yaptıklarını yorumlarıyla yazıya dökmeleri gerekir. Sonuçta hacimli üç beş kitap ortaya çıkar.
Neler yazılabilir? Yazılacak çok konu var aslında. Onların bazılarına değineceğim ben. Yorumsuz bir arşivden bahsetmiyorum. Dünya çocuklarının Türkçemizle coşmalarını ve coşturmalarını yazmak gerekir. Bizlerde uyandırdığı etkiyi kitaplaştırmalıyız. Bizi güldürmelerini, ağlatmalarını ve titretmelerini kaleme almalıyız. Bize unuttuklarımızı hatırlattılar. Bize bizi anlattılar, yansıttılar. O güzelim şiir ve şarkılarımızla dumura uğramış his dünyamızda bir ateşleme meydana getirdiler.
Seçilen şiir ve şarkılar çok güzeldi. Etkinliğin güzelliğini biraz da bu seçim taçlandırdı. Caho Rıdvanov Üstadın "Canım İstanbul" şiirini kırk yıllık İstanbullu gibi okudu. Gülnaz İsmagilova Hakkını Helal Et diye yalvararak öğretmenlerinin hakkının önemine vurgu yaptı. Fatih Kısaparmak"ın "Bu Adam Benim Babam" şarkısının Pakistan"dan Muhammed Salman"ın ağzından yansıması herkesi büyüledi. Uzun boylu, yakışıklı, gözlüklü çocuk, çilekeş ve gururlu Anadolu babasının çizilen resmini okuyordu. Kimseye boyun eğmezdi. Bir kapı kapansa başka kapıların açılacağını bilirdi. Mangal yürekliydi. Bir dikili ağacı olmasa da o, gururla yaşamış koskoca bir çınardı. Bir işçi maaşıyla altı çocuk büyütmüştü. Derdi dağlardan büyüktü. Bir lokma ekmek için kimseye boyun eğmemişti. Allah büyüktür, derdi. O baba, böyle bir babaydı. Genç, mısraları okurken sesi titriyordu. Belli ki bu baba büyük adamdı. Onu betimleyebilmek öyle kolay değildi. Böyle bir babanın artık bir oğlu daha olmuştu. Alnı öpülesi bir oğlu. Öyle de oldu. Büyük oğlu küçük oğlunu alnından öptü.
Kamboçyalı Pheanoukvannraingseymomy sabret diyor, sabrı hatırlatıyordu. Sabret gönül, sabret hele. Bir gün olur, bu hasret biter. Çekilen acılar canım gün olur, geçer. "Oooooof!" çekişlerindeki titrek sesiyle ve söylediği kapalı e"leriyle beğeni ve alkışı fazlasıyla hak etti. Çoktandır duymasak da onunla birlikte şarkıyı biz de söyledik. Bizim gönülden çıkmış olan şarkılara hasretimizi de dindirmiş oldu.
Kongolu miniklerin İstiklal Marşı"nı haykırmaları sözün bittiği yerdi. Rengârenk kıyafetleriyle beğeni topladılar. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Emine Erdoğan"ın kucağını hak ettiler. Yanaklarına öpücükleri aldılar.
Kenyalı öğrenci Paul "Anadolu Benim" dedi. Anadolu benim. Çalışan benim. Ben de sizdenim, diyerek bize katılıyordu. Kırgız öğrenci Kırşehir ağzıyla "Memleket Hasreti" şiirini okuyarak başka bir mesaj verdi. Türkçeyi ayrıntılarıyla öğrendiklerini gösterdi.
Tanzanyalı Linda Luvanga "Canın Sağ Olsun" ile gönüllerimizi ferahlattı. Yumuşak ve içten gelen sesiyle paralar ödenerek elde edilemeyecek bir rahatlama ve mutluluk kattı izleyenlere. Geldim"lerindeki kalın l"leri şarkısına başka bir güzellik kattı. Beninli öğrenci "Yağmur Musikisi"ni okudu. Yağmur musikisiyle bahçelerde çiçekler dirilir birer birer. Her damlayla adeta yere bir melek iner. Mozambik"ten Bangaina Jose ile Sivas"ın yollarına düştük. Şilili Karina Vega Monsalve "Hasretinle Yandı Gönlüm" dedi. Yaktı bizi. Türkmenistan"dan gelen öğrenci Eziz Kütceyev, Mektebin Bacaları türküsünü seslendirdi. Ders verir hocaları. Vay Amman! Oy Amman! Diğer tarafta ABD"den Derik Leighton Şalter, Haydi Dön adlı parçayı seslendirdiBunlar ne büyük güzelliklerdi böyle! Türkçemiz 115 sesin en az 700 tonuyla böylece yayılıyordu.
Devamı var.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.