Yeter Artık!
Yıl 1984. PKK ilk silahlı eylemini Eruh'ta gerçekleştirdi. Aradan 27 yıl geçti. Benzer yüzlerce olay meydana geldi. Her asker toprağa düştükçe ilgililer ve yetkililer telin mesajları yayınladı.Kanları yerde kalmayacak dedi. Halk kahrolsun PKK diye bağırdı, yürüdü. Şehit aileleri de, içleri alev alev yandığı halde on tane oğlum olsa yine de gönderirim dedi.vs.,v.s. Bağırarak,çağırarak,dövünerek görevimizi yaptığımızı sandık. Yeni şehitler geldikçe aynı nakaratlar tekrarlandı durdu. Terör örgütü de bizi seyrederek kıs kıs güldü. Otuz yıldır hiçbir şey değişmedi; hala başladığımız yerdeyiz. Onlar öldürdü, biz lanetledik. Adeta Filistin'e döndük. Hükümetler geldi, gitti; genelkurmay başkanları değişti, ama aynı kısır döngü değişmedi. Yazarlar-çizerler, siyasiler, ilgili ve yetkililer suya sabuna, işin özüne, çözüme dokunmadan hep masal anlattı. Biz millet olarak da hep söyleniriz, söylemeyiz ya. Tabulardan da çok korkarız. Ben bu yangını en derinden hissedebilen bir baba ve bir vatandaş olarak söylemek istiyorum. Ve artık birileri söylemeli. Benim askerlik çağına gelmiş üç tane oğlum var ve hiçbir tanesinin de bu şekilde feda olmasını istemiyorum. Her anne-baba da öyledir. Çünkü çocuklarımızı savaşa değil, askere gönderiyoruz. Eğer ilan edilmiş bir savaş varsa ve biz savaşta isek, onu da bilelim. Oraya da ona göre gönderelim.
Bu niye böyle oluyor? Bu ülkenin topraklarını ve insanlarını bir tehlike karşısında savunmakla görevli kurum kimdir, neresidir? Bildiğimiz kadarıyla Ordu. Peki ordumuz nerede? Ülke bütçesinin %35 ini savunma için kullanan Silahlı Kuvvetler ne ile meşguldür? Sadece Cumhuriyeti iç düşmanlara(!) karşı koruma ve kollama ile mi? Dış düşmanlar görev alanlarına girmiyor mu? Vatan giderse, vatandaş giderse ortada Cumhuriyet kalır mı? Elbette değil. Ha, o zaman bir yerlerde eksiklik, aksaklık ve yanlış giden bir şeyler var. Eğer bir ülkenin silahlı kuvvetleri zamana, zemine ve yöntemlere ve her türlü şartlara göre, bünyesinde özel eğitilmiş kuvvetler oluşturamaz, yetiştiremez ve yeri geldiğinde de aslanlar gibi kullanamaz ve işi anında bitiremezse, işte böyle affedersiniz, 3,5 kıçı yırtık, ayağında lastik, elinde tüfekten başka bir şeyi olmayan çapulcularla otuz yıldan beri baş edemez hale gelir. Ayyuka çıkmış bir takım şaibeler de işin cabası tabi. Büyük ihmaller ve hatta dilim varmıyor ama ihanetlerden de bahsediliyor. Varsa böyle bir şey, bunlar en ciddi bir şekilde araştırılmalı ve sorumluları da en ağır bir şekilde cezalandırılmalıdır. Milletin göz bebeği katarakttan temizlenmelidir. Çağın en modern silahlarıyla donatılmış ordumuz, NATO'da ikinci büyük güç olarak, yabancı ülkelerin güvenliğinde ve barışı korumada görev alıyor. Elbette o da olsun, olmalı. Bize yakışan da budur. Ama kendi ülkemizdeki güvenliği ve barışı kim sağlayacak? Yoksa başka ülkelerin barış gücünden mi yardım isteyeceğiz?
Liseyi yeni bitirmiş, 20 yaşındaki ana kuzusu çocukları, (dikkat ederseniz hep aynı tabakanın çocukları) yıllarca dağlarda gerilla eğitimi almış, işi o olan, en vahşi doğa şartlarında yaşayan ve insanlıktan çıkmış, pusu, saklanma, tuzak, ateş tekniklerinde kurt olmuş adamların peşine gönderirseniz, ne olmasını umuyordunuz? Buna göz göre göre intihar denmez mi? Dikkat edin, ben bizim askerlerin aldıkları nizami savaş eğitiminden bahsetmiyorum. Bu eğitim gerilla ile mücadelede işe yaramaz. Çünkü burada cephe yok, mevzi yok, lojistik v.s. yok. Burada nizami olan hiçbir şey yok. Bunları ben biliyorum da Genelkurmay bilmiyor mu? Evet, yıllarca önce Silahlı kuvvetlerimiz kendi gerillasını, özel savaşçısını yetiştirecekti. Onlar gibi, hatta daha da üstün bir eğitimle Bir de diğer modern silahlarla da desteklenince bu herifler kaçacak delik arayacaklardı. Geç mi kalındı? Hem de ne kadar; ama zararın neresinden dönülürse kardır misali bu yapılanmaya derhal ve süratle geçilmelidir.
Ve artık subaylarımız ordu evlerinden, subay gazinolarından, balo salonlarından biraz ayrılıp da,kendi asli görevlerine sarılırlar da, (çünkü Silivri örneği ortada) mesailerinin büyük bir kısmını arazide geçirir ve parfüm, ş ..,, yerine barut kokarlarsa işte o zaman bizim, ne karada,ne havada ve ne de denizlerde burnumuz bile kanamaz. İşte o zaman Türk Ordusu, dünyada ve içerde imajı, prestiji ve gücü sayılı ordulardan olur. Ve işte ben o zaman bu ordumla gurur duyarım. Ve işte o zaman üç oğlum da feda olsun.
Saygılar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.