Yoksul ve Hanımı 3

   Adam, hanımına “Fakirlere aşağılamayla bakma, Hakk"ın işine olgunluk düşüncesiyle bak, kendi yoksulluğunun hayal ve düşüncesiyle yoksulluğu ve fakirleri yerme.” diye nasihat etti.

   Adam dedi: “Ey kadın! Sen kadın mısın yoksa hüzünler babası mı? Fakirlik, benim övüncüm oldu. Başıma kakma. Mal ve altın, baş için şapka gibidir. Şapkaya sığınan kişi keldir. Kıvırcık ve güzel saçı bulunan, şapkası düşünce daha hoşuna gider.

   HAK ADAMI GÖZ GİBİDİR. Gözün çıplak olması kapalı olmasından daha iyidir. Köle satıcısı, gösterme sırasında kölenin ayıbı yoksa elbisesini çıkarır. Kusuru olsa onu nasıl soyar? Aksine onunla, elbiseyle bir hile yapar. “Bu, iyi ve kötüden utanır, soymakla senden kaçar.” der. Efendi kulağına kadar kusura batmıştır. Efendinin malı vardır ve mal da ayıp örter. Tamahkâr, tamahından onun ayıbını görmez. Tamahlar, gönüllerin toplanma yeri oldu. Dilenci kıymetli altın gibi söz söylese onun malı dükkâna giremez. Yoksulluk işi, senin kavrayışının ötesindedir. Fakirlik tarafına gevşek gevşek bakma. Çünkü dervişler, mal ve mülkün ötesindedir. Yücelik sahibi Allah"tan derin rızkları vardır.

   Yüce Allah adaletlidir. Âdil olan âşıklara nasıl zulmeder? O birine nimet ve mal verilir, bu diğeri ateşin başına konur. Bu düşünceyi Allah"a, iki cihanın yaratıcısına, yakıştıranı Allah yakar. “Fakirlik övüncümdür.” boş ve mecaz sözlerden midir? Hayır, binlerce gizli izzet ve naz vardır onda.

   Öfkeyle bana lakaplar taktın. Bana dost tutan ve yılan yakalayan dedin. Tutarsam başı ezilmekten zarar görmesin diye yılanın dişini çekerim. Çünkü o diş, onun canının düşmanıdır. Ben bu ilimle düşmanı dost yaparım. Ben asla tamahtan ötürü büyü okumam. Ben bu tamahı devirdim. Allah korusun. Benim tamahım halktan değildir. Benim gönlümde kanaatten bir âlem vardır. Armut ağacının üzerinden dibi öyle görüyorsun. Aşağıya in, o düşünce kalmaz. Dönersen başın döner. Evi döner görürsün ancak dönen sensin.”

   Kadın, kocasına uyar ve sözünden dolayı af diler. Kadın, kocasını sert ve öfkeli görünce ağladı. AĞLAMA, BİZZAT KADIN TUZAĞIDIR. Kadın: “Senden nasıl böylesini düşünürüm? Benim senden bambaşka ümidim vardı. Ben sizin toprağınızım, hanım değilim. Bedenim, canım ve neyim varsa senindir. Yoksulluk nedeniyle gönlüm sabırdan sıyrıldıysa kendim için değildir, bu senin içindir. Sen dertlerimde benim için deva idin. Ben senin yoksul olmanı istemiyorum. Senin canın uğruna, kendim için değildir bu. Bu ağlamam ve inlemem senin içindir. Şahsım, vallahi senin şahsın için her nefes önünde ölmeyi ister. Ruhumun feda olduğu canın, canımın içindekini keşke bilseydi. Sen benimle ilgili böyle düşüncede olduğundan, hem canımdan hem bedenimden usandım. Madem sen benimle böylesin, altın ve gümüşe toprak saçtım. Ey cana sükûnet! Canımda ve gönlümde yer eden sen, benden bu kadar bıkıyor musun? Sen usan, güç senin. Canım senin bıkkınlığın için özür diliyor.

   BENİM PUT GİBİ OLDUĞUM VE SENİN DE ŞAMAN GİBİ BULUNDUĞUN ZAMANI HATIRLA. Kulun, gönlünü sana uygun aydınlatmıştır. “Pişti” dediğinde, “Yandı” diyecek. Ben senin ıspanağınım. Neyle pişirsen ekşili veya tatlı sana yaraşır. İnkâr ettim, şimdi imana geldim. Hükmüne canla geldim. Senin şahane huyunu tanımadım, önünde küstahça eşek koşturdum. Senin affından bir kandil yakınca tövbe ettim, itirazı attım. Önüne kılıç ve kefen koyuyorum. Önüne boynumu uzatıyorum, boynumu vur. Acı ayrılıktan söz mü ediyorsun? Her ne istersen yap fakat bunu yapma. Sende benim için gizli bir af dileyici vardır. Bensiz, o senin yanında sürekli –benim için- bir şefaatçi. İçinde özrümü dileyen, senin huyundur. Ona güvenerek gönlüm suç işlemek istedi. İçinden gizlice merhamet et. Ey öfkeli!  Ey ahlakı yüz batman baldan daha iyi olan!” 

   Kadın bu türden güzellik ve tatlılıkla söz söyledi. Arada ağlaması tuttu. O, ağlamadan da bizzat gönül alıcıydı. Ağlaması ve hayhuyu haddi aşınca o yağmurdan bir şimşek çaktı. O biricik adamın gönlüne bir kıvılcım düştü. Onun güzel yüzüne kul olan adam, o, kulluğa başlayınca nasıl olur? Kibrinden gönlünün titrediği kişi, senin önünde ağlayınca nasıl olursun? Nazıyla gönlün ve canın kanlandığı, niyaza başlarsa ne olur? Eziyet ve cefası, bizim tuzağımız olan kişi, özür dilerse özrümüz ne olur? “İnsanlara süslü kılındı.”* Hak süsledi. Hakk"ın süslediğinden nasıl kaçılabilir? Madem onu “Onunla sakinlik bulur.”** için yarattı, Âdem Havva"dan nasıl ayrılabilir? ZAL OĞLU RÜSTEM OLSA, HAMZA"DAN DAHA GÜÇLÜ OLSA BUYRUKTA KENDİ KADINININ ESİRİDİR. Sözüyle âlemin mest olduğu kişi, “Ey Hümeyra! Benimle konuş.” derdi.

   Su üstünlükte suya galip gelir. Kapta olduğunda ise ateşle kaynar. Kazan ikisi arasına ayırıcı olarak girdiğinde ateş suyu yok eder, hava yapar. GÖRÜNÜŞTE, SU GİBİ, KADINA GALİPSEN DE İÇERDE MAĞLUPSUN VE KADINI İSTEMEKTESİN. Böyle bir özellik insanda vardır. Hayvanın sevgisi azdır, bu da eksikliktendir.

    *Ali İmran 14,

  **Araf 189.

DEVAMI VAR

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İsa Abanoz Arşivi
SON YAZILAR