ACI ALAYI
Sanayi devrimi sonrası, toplumlarda zamanı anında yaşama anlayışı oluştu. Hızlı akan dünyada kontrolsüzlük hakim. Belirsiz hayatların vermiş olduğu stresle mücadele eden bir sürü insan Ve dünyadaki muazzam adaletsizlik.. Vicdana sahip olmak bir ayrıcalık sanki, vicdanlı insanlarla karşılaşmak zorlaşıyor. Sanayi devrimi sonrası İngiltere gelişen ve büyüyen bir toplum gibi görünse de gerçek bir gelişmeden bahsetmek mümkün değildir. Bir ülkeye gelişti diyebilmemiz için halk egemen olmalıdır. Bu söylemi Cumhuriyet'ten bu yana sık duymuşuzdur. Hatta belli bir kesime aitmiş gibi algılanır. Egemenlik kavramını dile getirmek için devrimci ve kemalist olmak gerekir algısı vardır ülkemizde. Ama hiç de öyle değil. Halkın egemen olduğu bir toplumda mağdur insanlar, aç insanlar, güçlüler yüzünden acı çeken insanlar yoktur. Bu sebeple vicdanlı her insan, halkın egemenliğini ister, istemelidir de Mağdur değişiminin çok sık söz konusu olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Bardağın tek tarafına bakan güçlüler diğer taraftaki adaletsizliği görmek istemiyor. Yardıma muhtaçtır mağdur insan bir bakıma, haksızlığa uğramış demektir.
Ne zamanki ten acının dürtmesiyle uyanır da feryat eden olursa o zaman farkedilir mağduriyet..Geçtiğimiz günlerde acının feryatlarını Adana'daki görüntülerde izledim. 13 yaşındaki bir çocuk çalıştığı plastik fabrikasında plastik enjeksiyon makinesine başının sıkışması sonucu öldü. 7. Sınıf öğrencisinin okuldan arta kalan zamanlarda aldığı cep telefonun parasını ödemek için çalışmaya başladığı söyleniyor. Ölüm fazla kesindir. Bütün sebepler onun tarafında bulunur. Çözümsüzlüğü tekeline alarak gelir ölüm. Adaletsizliğin içinde hemhal olmuş masum bir can küçük elleriyle büyük işlere koyulurken canından oluyor. Ve büyük adamlar kendi canlarının korkusuna trafik kazası süsü vermeye yelteniyorlar.
Plakasını alamadığımız bir araba çarpıp kaçtı.
Kusursuzdur. İfadesini alabilmek için patron tarafından söylenen yalan cümle.
Tüm yalan çabalara rağmen hakikat ortaya çıktı. Ve 26 Mart Salı günü Savcı, işyeri sahibi için 6 yıl hapis isteminde bulundu. Yargı sürecinde ne olur bilmiyorum ama masum bir çocuğun hayalleri sona erdi. Kuvvetlilerin aşama aşama 13 yaşındaki masum bir çocuğun yaşamına sızması hayatını değiştirdi. Güzel olmayan bir değişimdi bu.
Peki bu değişimden ders çıkarabiliyor muyuz? Özelleştirmenin hızla ilerlediği bu dönemlerde devlet denetiminin eksikliği de eş zamanlı ilerlemekte. Sigortasız işçiler güvensiz ortamlarda önlemsiz çalıştırılıyor. Çocuk işçiler ölüyor ama hiçbir önlem alınmıyor.
Neden?
Çünkü, başkalarının acıları bize, izah edilebilir ya da aşılması mümkün görünür. Yeteri kadar irade, cesaret ya da zihin açıklıkları olmadığı için acı çektiklerine inanırız. Kendimizinki hariç her acı bize meşru ya da gülünç görünür. Yalnız kendi matemimizi tutarız. Eğer etrafımızda sürünen sonsuz sayıdaki can çekişmeyi anlayabilseydik, acı çeken varlık sayısında kalp gerekirdi bize. Bir selamet öğretisi, ancak acı çekme denkleminden yola çıktıysa anlamlıdır. Selametle kalın
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.