SAVAŞA HAYIR

SAVAŞA HAYIR

Kişi üzerinde verilecek yargılarda karşınızdakinin tutumu ve kararları nasıl yönlendiriyorsa kişiyi bu siyasi politikalarda da böyledir. İktidarın iç ve dış siyasette politikalarına bakarak halk yargıda bulunur. Konu siyaset olduğunda yöneticilerin çıkarları da söz konusudur. Bu sebeple halka karşı da ayrı bir strateji uygulanır. Burada basın ve medyanın gücü yadsınamaz. Kamuoyunu bilgilendirme amacıdır varoluş sebebi ancak büyük sermayelerin stratejik gücü haline gelmiştir. Halk basın aracılığıyla birçok politikayı öğrenmiş oluyor. Geçtiğimiz günlerde de halkı ilgilendiren yeni bir bildiriyi daha öğrenmiş olduk. Suriye ve Irak'a yönelik bir tezkere meclisten onaylanarak geçti.

 Bu son dakika haberini okuyan birçok vatandaşın tezkere onayının ne demek olduğunu bilmediği gerçeği ortada. Doğal eğilimi, kendi ülkesinin iktidar partisine güvenmek olacaktır. Benim güvenliğimi sağlayan hükümet bunu yapıyorsa zarar gelmez. Bakış açısı hakim olacaktı. Bu sebeple sokaklardaki eylemler cılız kaldı. Bir de Türkiye'de bu ülkeye barış ve adaleti getirmek sol kesimin tekelindeymiş gibi algılanır. Ve bu kesim Türkiye'nin geçmiş siyasi tarihinde yaftalanarak ötelendiğinden ötürü pek de ciddiye alınmaz.  Bu sebeple ülkenin vicdan sahibi uzman ve akademisyenlerinin sorumluluğu büyük. Bu halkın doğal olan yöneticisine inanma eğilimine karşılık halk bilgilendirilmelidir.
Meclisten onay alarak çıkan bu tezkerenin ne anlam taşıdığına bakacak olursak; Mevcut hükümetin Suriye konusundaki tutumunda en başından beri savaşa eğilim var ancak uluslar arası dengelerin izin vermemesi nedeniyle askıya alınmıştı. Hükümet için İşid tam da bu eylemin tekrar gündeme gelmesi açısından bir bahane oldu. Bahane dememin sebebi, eğer bu politikada amaç işid çetesini yok etmek olsaydı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan İşid için tavrını en başından net olarak ortaya koyardı. Hatırlamakta fayda var; terör örgütü demek de dahi zorlanmıştı başlarda.  Bir diğer şüphe ise; Uluslar arası stratejiler planlanırken öncelik hiçbir zaman savaşa eğilim olmaz. Son çare olarak bu düşünülür.  Öncelikle, bu örgütün Türkiye üzerinden köprü geçişini durdurmak için önlem alınır, kaçak petrolün bu ülkeden pazarlanmasını engellenir, silah ve mühimmat temini önlenir.

Bunların hangisine önlem alındı?

Önlem alınmayarak sağlanan olanak bu örgütü meşrulaştırmak oluyor. Sınır kapılarının açılmasıyla birlikte Türkiye'ye giriş yapan mağdur insanların arkasına sığınan örgüt güçleri nasıl önlendi bilmiyoruz. Tüm bunlar mevcutken İşid'i etkisizleştireceğiz kılıfıyla Suriye ve Irak'a savaş ilanı da ne demek oluyor? Burada çözüm savaş değildir. Tüm bu önlemler alınmıyorsa ve üstüne bir de tezkere çıkarılıyorsa emperyalizmin en kirli işlerini yapan aracı ülke haline gelmişsin demektir. Tüm bu olanlara rağmen hükümet politikalarının karşısında İşid'e, emperyalist güçlere ve destekçilerine karşı birleşen halk mücadelesi savaşa engel olabilir.
“Biz halkız ve bu kirli savaşa boyun eğen olmayacağız! “ demek yeter bile. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şeyma Taş Arşivi
SON YAZILAR