Şevki Yıldırım

Şevki Yıldırım

Balıkçıların dalgalı dünyası

Özellikle kış aylarında sofraların vazgeçilmez yemeği olan balıkların, tezgahlara ulaşmasının arkasında sabır gerektiren zorlu bir ekmek mücadelesi yatıyor. Balıkçılar haftalarca ailelerinden uzak, 45 metrelik bir gemide; soğuğa, yağmura, dalgalara ve şiddetli rüzgâra göğüs gererek ağlarına takılan kısmetlerinin peşinde koşuyor. Sektörün sorunlarının başında sosyal güvencelerinin olmaması geldiğini belirten balıkçılar; bilinçsiz ve aşırı avlanmanın önüne geçilmesini, balık fiyatlarının denetime alınmasını, balıkçılık konusunda bir okulun olması gerektiğini söylüyor.

Balık avı, geminin altına yerleştirilen dikey ve yatay sonarların çalıştırılmasıyla başlıyor. Sonar ekranlarında, deniz tabanının hemen üstünde ince ve sık çizgiler şeklinde görünüyor balık sürüleri. Uzun süre devam eden umut ve sabırlı bekleyiş balık sürüsünün bulunmasıyla yerini hareketliliğe bırakıyor. Kaptan, balığı bulduğunu ve ağ atmaya hazırlanılmasını bir siren sesi ile bildiriyor tayfaya. Geminin kıç tarafında bulunan bir bota bağlanıyor balık ağının bir ucu ve kaptanın işaretiyle bot suya düşüyor.

Balığın etrafı sarıldıktan sonra önce ağın alt tarafı, yani kurşun ağırlıkların olduğu kısım toplanarak balığın ağın içinden kaçması engelleniyor. Sonra yine kıç tarafta bulunan vincin ucundaki makara ile ağ yavaş yavaş toplanıyor. Tayfaların çoğu kıç tarafta toplanan ağı istifliyor. Zifiri karanlık ve -7 dereceye varan soğuk hava tayfaların işini oldukça zorlaştırıyor. Islak ağ makaradan çekildikçe, rüzgar ağın üzerindeki deniz suyunu tayfaların üzerine savuruyor. Balık ağının büyük bir kısmı toplanınca, ağın suyun içindeki küçük bir bölümünde sıkışan balık bir pompa ile geminin orta kısmında bulunan havuzlara aktarılıyor. Daha sonra balıkçılar elleriyle seçtikleri balıkları kasalayıp ayırıyor. Kasalamanın ardından balık sofranıza giden yolda en zor süreci atlatmış oluyor. Lezzetle yenen yemeğin ardından içilen çaylar neredeyse donan bedenleri ısıtıyor.

Balıkçıların en büyük sıkıntılarının düzensiz avcılık ve kota sorunu olduğunu belirten Ali Bayrak, Türkiye'nin 4'de 3'ünün deniz olmasına rağmen hala bir Denizcilik Bakanlığı bulunmamasından yakınıyor. Sektörde çok büyük paralar dönmesine rağmen balıkçıların sadece mazot parasına çalıştığını anlatan Ali Bayrak, "Ben mesela balığı tutuyorum. Farz edelim ki 10 liraya bu balığı satıyorum. Benden sonra bu balık 5 tane el değiştiriyor. 1. Madrabaz, sonra 2. Madrabaz, en on dışarıdaki satıcı. Bazen 3. ve 4. kişiyi geçiyor. Ondan sonra bu 10 liralık balık, 100 lira oluyor. Sonra kilosunu 10 liraya o adam satıyor. Bizim kazandığımız paralar hep mazota gidiyor." şikayetinde bulunuyor.

Sezonun 5 ay sürdüğünü ve sadece 10 gün izin hakları olduğunu belirten Bayrak, aylarca ailelerinden uzakta, gurbette kaldıklarını dile getiriyor. Sezona başladığında memleketlerinde bıraktıkları çocuklarını büyümüş olarak gördüklerini söyleyen Bayrak, "Bir daha geliyorsun, bu sefer konuşmaya başlamış. Bu gerçekten zor bir meslek yani çocuğumuzun yanında kalamıyoruz. Ne bir büyüdüğünü ne bir konuştuğunu veyahut bir rahatsızlık olduğu zaman bir şey yapamıyorsun. Burada tabiî ki eşimize düşüyor bütün görevler. Yani bu mesleğimiz zor ama ne yapalım mecbur işte bu işe baba mesleği diyelim." diyor.

En büyük sorunlarından birisinin sigortasız çalışmaları olduğundan dert yanan Bayrak, "Yıllardan beri balıkçılık sektöründe çalışıyorum. En büyük sıkıntı da bu zaten. Buraya geliriz, bir sigortamız olmaz. Bir arkadaşımız yaralanır mesela. Bu işin zor yanı çok var. Dışarıdaki işten çok daha zor yanları var. Denize düşme olayı bile oluyor. Yani başımıza denk gelen çok şeyler var. Sigorta olmayınca bir yere gidip başvuramıyorsun. Bu sefer ne oluyor aile tamamen yıkılıyor." diye konuşuyor.

BİR MEKTUP

Ekselansları (Atatürk),

OSE Dünya Birliği'nin şeref başkanı olarak, Almanya'dan 40 profesörle doktorun bilimsel ve tıbbi çalışmalarına Türkiye'de devam etmelerine müsaade vermeniz için başvuruda bulunmayı ekselanslarından rica ediyorum. Sözü edilen kişiler , Almanya'da halen yürürlükte olan yasalar nedeni ile mesleklerini icra edememektedirler. Çoğu geniş tecrübe , bilgi ve ilmi liyakat sahibi bulunan bu kişiler , yeni bir ülkede yaşadıkları takdirde son derece faydalı olacaklarını ispat edebilirler.

Ekselanslarından ülkenizde yerleşmeleri ve çalışmalarına devam etmeleri için izin vermeniz konusunda başvuruda bulunduğumuz tecrübe sahibi uzman ve seçkin akademisyen olan bu 40 kişi , birliğimize yapılan çok sayıda müracaat arasından seçilmişlerdir. Bu ilim adamları , hükümetinizin talimatları doğrultusunda kurumlarınızın herhangi birinde bir yıl boyunca hiçbir karşılık beklemeden çalışmayı arzu etmektedirler.

Bu başvuruya destek vermek maksadıyla, hükümetinizin talebi kabul etmesi halinde sadece yüksek seviyede bir insani faaliyette bulunmuş olmakla kalmayacağı, bunun ülkenize de ayrıca kazanç getireceği ümidimi ifade etmek cüretini buluyorum.

Ekselanslarının sadık hizmetkarı olmaktan şeref duyan

Prof. Albert Einstein


ADALET MAHALLESİ

Geçende yazmıştım. Hemen her gazetenin çeşitli adlarla mahalle sorunlarını yazdığını. Ercan Onuk da çalıştığı gazetede Mahalleler Mercek Altında diye veriyor aynı şeyleri demiştik. Perşembe günü bizim mahalleyi yazmış. Yani Adalet Mahallesini. Dikkat ettim hemen her mahallede muhtarı konuşturan Ercan kardeş bu mahallede bizim muhtar Kadir Durğut'u es geçmiş. Sonra konuşturduğu bir pideci su sıkıntısında söz etmiş doğru söylemiş pideci de "Sorunu DSİ biran önce çözsün" demiş. İçinde su geçinde kent içi sulara da DSİ'nin baktığını düşünmüş olmalı benim mahallemin pidecisi Remzi Cirit. Bir de Adalet Mahallesi'nde Ercan'ın iki müdürü de oturuyor. Bu kadar da es geçilmemeliydi yani. Sonra Adalet Mahallesi Samsun'un en büyük mahallelerinden biridir haaa, iki satırla şişirmeye gelmez!

GÜZEL SÖZ

Kimileri için bir hiçken... başkası için her şeysin... her şey olmayı umarken, bir bakıyorsun ki... hiçsin ! "
Jean Paul Sarte (Varlık ve Hiçlik)


BEN, BENDEN OLGUN İNSAN İSTERİM

Ben;
Benden olgun insan isterim karşımda!
Benden dürüst,
En ufak dalgada,
Arkasını dönmeyecek kadar olgun.
Arkamı döndüğümde,
Sırtımdan vurmayacak kadar güvenilir.
Bir o kadar cesaretli olmalı.
Yağmurdan ıslanıp, fırtınadan kaçmamalı.
Ayağı taşa takılınca kayadan korkmamalı.
İşine gelince sevip,
Zoru görünce bırakmamalı!
(Can Yücel)

SIKINTI
 
Temel arkadaşı İdris'in yanına gitmiş, onu her zamankinden daha sıkıntılı görünce sormuş: "-Hayrola İdris bir şeye mi canın sıkıldı?"
İdris: "-Evet uşağım. Bizim hanım sabah köşedeki bakkala gazete almaya gitti, aha da akşam oldu hala gelmedi."
Temel: "-Ula uşağım yerden göğe kadar haklisin. Ben de olsam bu kadar zaman gazetesiz sıkıntıdan patlardım"

İLETİŞİM

Karı koca müthiş kavga etmişler ve küsmüşler, konuşmuyorlar.
Bakmışlar olacak gibi değil birbirlerine notlar yazarak anlaşmaya çalışmışlar. Bir gün adam iş görüşmesi için sabah 07.30'da kalkması gerekiyor. Kağıda,
"- Sabah beni 07.30'da kaldır" diye not yazmış, masanın üzerine koymuş.
Ertesi gün sabah adam bir kalkmış saat 09.00. Çok sinirlenmiş tam karısına bağıracakken yanında kağıttaki notu görmüş:
"-Saat 07.30 kalk"

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şevki Yıldırım Arşivi
SON YAZILAR