Beyaz önlüklü doktorlarımız

Saf, temiz ve duruluğu simgeleyen beyaz önlüklerimiz, tabiplerimiz, bizim doktorlarımız… Bir yerimiz ağarmadığı, hasta olmadığımız zaman aklımıza bile gelmez belki. Ama ağrılara dayamayacak dereceye geldiğimiz anda da cami imamından, bakkaldan komşumuzdan arayacak halimiz yok ya“aman doktor yetiş doktor” diye çareyi beyaz önlüklülerimizden ararız. Neden? Çünkü bu işin kitabını okumuşlar. Bir de şöyle bir şey var ki dünyaya gelmeden önce hak Teâlâlın izniyle dünyaya gelecek bebek ilk onların kontrolünden geçer, ilk o uzatır elini yeni gelen misafirine dünyaya gelirken. Sevinçlerimizi de, üzüntülerimizi de onların vereceği netice sonucunda yaşarız. Onlara canımızı, evladımızı, eşimizi, dostumuzu emanet edebilecek kadar güveniriz. Şimdi söyleyin bana kimin yanında kendinizi bu derece güvende hissedersiniz “aman bir çare” diyerek?

Peki, niçin bu kadar güveniriz onlara? Çünkü onlar bu işte ilmi ve bilimsel olarak uzmanlaşmış,çalışmış, didinmişler insanlara çare olabilmek adına. Dünya üzerinde bulunan hiçbir meslek doktorluk kadar fedakârlık istemez, çünkü onlar mesai geçirmek adına yapmazlar bu işi olduğuna inandığımdan. Her bir dakikalarını insanlara faydalı olmak için kullanırlar.Hepsi aynı olmasa dahi…   Peki, içlerinde insan sevgisi olmasa yapılır mı bu iş? İşte yukarıda anlatmak istediğim de bu. İçinde insan sevgisi olmayan, yaptığı işi severek yapmayan bu işi yapamaz. Peki, bu iş bırakma ne diye düşüneceğiz o halde haklı olarak. Onun için yazıyorum. Bugün, ayakta muayene parası, yarın yatak parası öbür gün ameliyat parası, karaciğer, akciğer, açık kalp, kapalı kalp, verem… Tabi bu arada bir de doğumun normal, sezaryenli olanının farkı olursa…birinci sınıf yatak,ikinci sınıf yatak,üçüncü sınıf yatak farkları da cabası… Böyle uzatılıp giden fiyat tabelaları ile karşılaşmamak için yine doktora da yaptığı muayene kadar performans ücreti bu da sağlığın ticareti  .Paran varsa tedavi,paran varsa ameliyat,yani diyeceğim devlet hastanesi diye bir şey yok.Her kurumu, her kuruluşu sattık ya, sağlık hizmeti de zaman içinde ticari bir metaa haline geliyor. Hasta olmadan kazasız belasız yaşadın yaşadın. Sakın ölme, ölürsen de sala parası, yıkama parası, mezar kazma gömme parası ee gömüldük bu Müslümana bir Fatiha okutulacak tabi, bu hocaya da dua parası… Bu böyle sürer gider cebimizden çıkacak para çok…

Şimdi diyeceğiz ki öldükten sonra bile bu kadar para lazım mı? Peki, öyle olmuyor mu? Öyleyse yaşarken sağlığımıza harcayalım kardeşim… Sağlık önemli ee sağlığa da para lazım varsa tabi yoksa öleyim deme ona da para lazım…

İşin kısacası insanı seven doktorlarımız bir şey biliyorlar ki uyarı yapıyorlar. Doktor her zaman lazım. Siyasetçiler gelir geçer. Ne siyasetçiler geldi geçti ne hünerleri vardı ama velâkin doktorlarımız ve sağlığımız gelip geçici değil. Yaşarken bize doktor lazım o da her önüne gelenden olmuyor. Onun içindir ki doktorlarımızı nasıl hasta olduğumuzda can kulağıyla dinliyorsak, sağlıklı olduğumuzda da dinleyelim. Unutmayalım ki bir daha lazım olabilinir, sağlığına o kadar güvenme. Bir gün sende hasta olabilirsin o zaman siyasetçiden aramayacaksın dermanını. Siyasetçi yine yapar siyasetini, ona da kızma çünkü onun da işi o.O da lazım fakat çare doktorda. Ne zaman ki reçeteni doktor yazar, yiyeceğini, içeceğini yazar eline verir işte siyasetçi o zaman lazım ilacını yiyeceğini alabiliyor musun?

Sağlıklı gıdalarla sağlıklı beslenebiliyor musun? İşte sana o zaman siyasetçi lazım. Sağlık üzerinden siyaset yapılmaz yapılacak reformlarda da işi bilen işin uzmanlarına sormak lazım diye düşünüyorum. Sizler ne düşünürsünüz bilemem. Anlaşılacağı gibi kimlik kartımızın verilmesinde onun imzası, hakkı rahmetimize kavuştuğumuzda da yine onun imzası lazım onun içindir ki doktorluk ulvi bir görev. Ben böyle anladım doğruyu yanlışı da irdelemek gerek tabii ki.

Bugünde köşe yazıma son verirken siz değerli okuyucularıma sağlıklı, huzurlu yarınlar dilerim. Sağlıkla kalın...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi
SON YAZILAR