CAMİLERİMİZE YAKIŞMAYAN GÖRÜNTÜLER
Diyanet Teşkilatı; "429 sayılı" yasa ile 1924 yılında kurulan bir Kamu Kurumudur.
Geçmiş yıllarda; öyle oldu, böyle oldu, imkanlar azdı, iktidarların desteği pek yoktu v.s.
Tamam, o günlere geçelim bir kalem.
Son 15 yıldır ; muazzam bir iktidar desteğine, gerçekten iyi bir maddi iyileştirmeye, istediğiniz kadar kadroya kavuştunuz.
Peki, neler yapabildiniz ve neleri yapamadınız?
Yapamadıklarınız hakkında gerçekten ciddi çalışmalarınız, raporlarınız var mı?
Mesela şu Cami ve mescidlerin içindeki kakafoni sizleri hiç rahatsız etmiyor mu?
Mimari, estetik, renk uyumu, ahenk yok!
Camilerin içine önüne gelen bir halı kilim seriyor, halı tüccarları elinde ne varsa camilere satıyor sanki!
Avizeler elektrikçilerin elinde olana, duvarlar tabela satıcılarına kalmış!
Boya işi zaten boya bayilerinin artık maddelerinden!
Ses düzenini anlatmaya gerek yok, bir çoğunda kakafoni diz boyu!
Koskoca Diyanet; bu konularda, ciddi bir çalışma yapıp, camilerin büyüklüğü, tarihi ve dini geleneklerimiz, yöresel anlayışları v.b. dikkate alarak bir şablon çıkaramaz mı?
35 M2'lik mescide de Süleymaniye avizesi takılmaz ki!
Paranız olabilir, hayırsever biri; "hocam siz alın parasını ben ödeyim" demiş olabilir...
El insaf yahu! Estetik anlayışınızda mı yok?
Duvarların boyası başka alem, tablolar bir çoğunda rezalet!
Bazı rüküşlerin buldukları boncuğu boynuna takmaları gibi, buldukları tabloyu duvarlara asmışlar....
Yeter ki Arapça olsun!
Bir de Türkçe uyarılar var ki evlere şenlik!
Kocaman A3 kağıdına, 48 puntoyla yazılmış ve koli bandıyla çinilerin üstüne tutturulmuş uyarılar...
- Klimaya görevliden başkası dokunmasın,
- Kalorifer peteklerinin üstüne oturmayın!
- Kirli çorapla gelmeyin!
Uslüp bile tiksindirici, itici, gönül kırıcı..
- Neredeyse cemaatin çamaşırlarını kontrol edecekler!
Yeter ki, halıları kirlenmesin!
Eee ...
Tarlada, pazarda, sokakta v.b. toz topraklı işlerde çalışan vatandaşları çağırmayın o zaman kardeşim günde beş defa, haftada bir Cuma'ya çağırın onları (!).
Emir buyurun, sadece temiz işlerde çalışanlar gelsin beş vakit namaza (!).
Ezandan sonra anons yapın; kim, nasıl gelecek diye...
Neredeyse, "halılarınız batsın ya da fareler yesin emi" diyesim geliyor da demeyim hadi !
İşte Diyanet tüm imkanlarına rağmen daha böyle basit konuları bile çözemedi, çözmedi, personelini eğitmedi, eğitemedi...
Ama ben yine de sadece Diyanete güvenmek istiyorum ve umutluyum.
Çözecek inşallah...
Bir de şu rezalet sendika işine de son verebilse!
Böyle giderse, Hanefiler şu sendikaya, şafiler bu sendikaya diye fetvalar başlarsa şaşırmayın!
Sahi, sendikacılık Diyanete çok mu gerekliydi?
Muhterem Diyanet Camiası: Umutları kaybettirmeyin!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.