DİJİTAL ŞİDDET
Dijitalleşmenin hızla ilerlemesiyle birlikte insanlar arasındaki iletişim de büyük ölçüde sanal ortama taşınmıştır. Bu değişim, hayatı kolaylaştırırken bazı olumsuzlukları da beraberinde getirmiştir. Bunlardan biri de “dijital şiddet”tir. Dijital şiddet; bireylerin internet, sosyal medya veya dijital platformlar aracılığıyla psikolojik, duygusal veya maddi zarar görmesine sebep olan her türlü eylemi kapsar. Tehdit, hakaret, siber zorbalık, özel hayatın ihlali ve yanlış bilgilerin yayılması gibi pek çok formu bulunmaktadır.
İslam, bireyler arası ilişkilerde adalet, saygı ve ahlak kurallarına büyük önem vermektedir. Bu bağlamda, dijital dünyadaki şiddet içerikli davranışlar da İslam’ın ahlaki ve hukuki ilkeleri ışığında değerlendirildiğinde ciddi bir sorun olarak ele alınmalıdır. Dijital şiddet, çeşitli şekillerde ortaya çıkmaktadır.
Bir kişiye yönelik hakaret, iftira, tehdit veya küçük düşürücü içeriklerin yayılması. Kişisel bilgilerin izinsiz paylaşılması, özel hayatın gizliliğinin ihlal edilmesi. Toplumda bir bireyin veya grubun hedef alınarak itibarının zedelenmesi. Gerçek dışı bilgilerin yayılmasıyla insanların yanlış yönlendirilmesi gibi eylemler, mağdurlar üzerinde psikolojik travmalara, itibar kaybına, özgüven sorunlarına ve hatta sosyal izolasyona yol açabilir.
İslam, bireylerin birbirine karşı nazik, adil ve dürüst olmasını emreder. Dijital şiddeti önlemek için İslam’ın şu temel ilkeleri göz önünde bulundurulmalıdır. İslam, insan onurunu dokunulmaz kabul eder. Kur’an’da, “Andolsun, biz insanoğlunu şerefli kıldık...” (İsra, 17/70) buyrularak, bireyin itibarı ve haklarının korunması gerektiği vurgulanmıştır. Dijital ortamda bir insanın onurunu zedelemek İslam’a aykırıdır. Kur’an’da "Ey iman edenler! Birbirinizin kusurlarını araştırmayın ve biriniz diğerinizi arkadan çekiştirmesin..." (Hucurât, 49/12) buyrulmaktadır. Dijital şiddetin bir boyutu da insanların itibarını zedeleyici paylaşımlar yapmaktır. Bu tür eylemler açıkça yasaklanmıştır.
Sosyal medyada yalan haber yaymak, insanları aldatmak ve iftira atmak haramdır. “Ey iman edenler! Size bir fasık haber getirdiğinde, onu iyice araştırın...” (Hucurât, 49/6) ayeti, bilgiyi paylaşmadan önce doğrulamanın önemine işaret etmektedir. İslam’da zulüm büyük günahlardandır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), “Müslüman, elinden ve dilinden diğer Müslümanların emin olduğu kimsedir.” (Buhari, İman, 4) buyurarak, sözlü ve fiili saldırıların kabul edilemez olduğunu belirtmiştir.
Dijital şiddet, bireylerin haklarını ihlal eden ciddi bir sorundur ve İslamî ahlak kuralları bu tür eylemleri kesin bir şekilde yasaklamaktadır. Bu bağlamda, Müslüman bireyler dijital dünyada da adaletli, saygılı ve sorumlu davranmalıdır. Dijital şiddetin önlenmesi için şu adımlar atılabilir.
Toplumun dijital etik konusunda bilinçlendirilmesi. Gençlere ve yetişkinlere dijital ahlak ve mahremiyet bilincinin kazandırılması. Dijital şiddete karşı caydırıcı hukuki düzenlemelerin artırılması. Kendi davranışlarımızı gözden geçirerek, başkalarına zarar verebilecek paylaşımlardan kaçınmak. Dijital dünya da İslam ahlakına uygun şekilde kullanılmalı ve bireylerin haklarına saygı gösterilmelidir. Hem dünyevi hem de uhrevi sorumluluk bilinciyle hareket edildiğinde, dijital şiddetin önüne geçmek mümkün olacaktır.
İnsanların onur ve itibarlarını zedelemek amacıyla yapılan her tür fiil, suikasttır. Gıybet, dedikodu, iftira gibi fiillerin haram kılınış hikmeti insan onurunu koruma amaçlıdır. Onursal hak ihlali olarak da değerlendirilen itibar suikastlarınır telefisi de yoktur. Bu nedenle de, bu fiilleren soruçları ahirette vebale dönüşmektedir. İadesi olmayan, helalleşmeyle izale olabilecek hak ihlali olan bu fiiller mutlaka kişi üzerinde olumsuz etkiler bırakmaktadır. Aklına gelen, aklına geldiğini söyleme özgürlüğüne sahip değildir. Dünyevi müeyyidesi yoksa da ahiret hesabı ağırdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.