Eğitimimiz ve ara tatil
En değerli varlığımız olan çocuk, kalıtım yoluyla bir takım özellikleri taşıyarak dünyaya gelir. Çocuğun aile ortamı, yakın ve uzak çevresi ile okul, kendisinde var olan özellikleri ortaya çıkarıp geliştirerek onu, kendisi, ailesi, çevresi, vatanı, milleti ve insanlık için faydalı hale getirir.
Çocukta var olan istidat ve kabiliyetlerin ortaya çıkartılıp geliştirilebilmesi için yaşadıkları yakın ve uzak çevresi ile okul ortamları uygun olmalıdır. Bu sebepledir ki, aileye, okula, yerel ve genel yönetimlere önemli görevler düşmektedir. Çocukların başarıları, kapasitelerine paralel olarak çıkabildikleri en üst seviye olarak kabul edilmektedir. Her çocuğun her alanda en üst seviyeye çıkabilmesi mümkün değildir. Bazı çocuk sosyal yönden, bazıları sayısal yönden, bazıları şekil ve eşyayı tanıma yönünden, bazıları spor, folklor ve müzik alanında daha başarılı olabilir; bazı çocuklar bu alanların birden fazlasında üst sınıra ulaşabilirler. Bazı çocuklar ise, bu alanlardan sadece birinde ancak belli seviyede başarı gösterebilir. Bu tabii bir durumdur.
Çocukların başarıları tamamen kalıtımla getirmiş oldukları özelliklerin uygun ortamda geliştirilmesi ile sınırlıdır. Yani çocukların başarısının sınırını onların özellikleri tayin ederken, bu sınırın belirlenmesinde aile, okul, yakın ve uzak çevresi çok önemlidir. Var olan özellikler ancak uygun ortamlarda ortaya çıkabilir.
Yıllardan beri öğrenmede verilen baklava örneği önemlidir. Mükemmel yapılıp masaya getirilen baklavadan masa etrafında bulunan her insan iştahları oranında yiyebilirler. Fazlasını yiyemez, yemeye çalışır ise dokunabilir, belki de hasta olabilirler. Bir başka örnek ise, belli maddeden yapılmış çuvalın alabilirliği ile ilgilidir. Bu da öğrenmede kapasiteyle ilgili faydalanabilinecek bir örnektir. Bir çuval ancak hacmi kadar doldurulabilir. Hacmini aşmaya kalkışılır ise çuval patlayabilir. Bu defa, değil çuvala malzeme koymak, çuvaldan da olunur. Bilgisayar bile kapasitesi oranında isteklere cevap verebilmektedir.
Anneler-babalar, öğretmenler, eğitimi yöneten ve yönlendirenler; çocuklarımızın kapasitelerini zorlamayalım. Onların özelliklerini ve kapasitelerini bilerek başarılarını takdir edelim. Onları yermeyelim, başka çocuklarla mukayese etmeyelim, yargılamayalım. Her çocuğun annesi babası farklı olduğu için özellikleri ve dolayısıyla kapasiteleri de farklı olacaktır. Öyleyse her çocuktan aynı oranda öğrenmelerini ve öğrendiklerini davranışa dönüştürmelerini beklememek gerekir.
Ne yazık ki, eğitim sistemimiz çocuklarımızı ana sınıfından itibaren üniversiteye hazırlamaya yöneliktir. Bu sebeple de test üstüne testler yapılmaktadır. Tam kaderci anlayışın bir tezahürüdür. Bu dünya, imtihan dünyasıdır gibi İslami olan bu anlayış yetişkinler içindir. Reşit olmayanların, akli dengesi bozuk olanların İslamiyet"te sorumluluğu yoktur. Çocuklar, reşit olmayanlar grubunda olduklarından bu kadar çok teste tabi tutulmamalıdırlar. Ergen ve gençlere ise testler alıştıra- alıştıra verilmelidir. Yani testlerle çocukların ve gençlerin gelişimleri engellenmemelidir.
Üç yıl öncesine kadar sekiz ve onbirinci sınıfın sonunda bir üst öğrenime yerleştirmeye yönelik sınavlar uygulanırken, üç yıldan beri altıncı sınıftan itibaren başlayıp yedi ve sekizinci sınıflarda Türkiye genelinde aynı gün ve aynı saatte başarıya yönelik sınavlar yapılmaktadır. Sadece sekizinci sınıfın son aylarında yaşanan stres üç yıl boyunca yaşatılmaktadır. Bir de onikinci sınıfın son aylarında bir kez yaşanan stres 2009-2010 yılından itibaren iki kez yaşatılacaktır. Bu da çocuklarımızın ruh sağlığına olumsuz etki etmektedir. Bir dizi sınavlardan (SBS, ÖSS, ÖYS) sonra üniversiteye girebilen öğrenciler, üniversite sonunda KPSS,ALES, ÜDS, KPDS gibi sınavlara tabi tutulmaktadırlar. Geleceğimizi emanet edeceğimiz nesiller sınav psikolojisi içinde ne çocuk , ne ergen, ne de genç olduklarını anlamadan yetişkin oluyorlar. Gelişim evrelerini, kurallarına uygun geçirmeyen insanlarımızda, psikolojik, sosyal, sosyal-psikolojik problemler meydana gelmektedir.
Görüldüğü gibi başarı ve başarısızlıkta hata çocuklarda değil, sistemdedir. Bu sistem değişmediği sürece karnelerine bakarak onları başarılı-başarısız olarak vasıflandırmak doğru değildir. Çocukların istenilen seviyeye gelebilmeleri için anne-babalar, öğretmen ve yöneticiler kendilerine düşen görev ve sorumluluğu yerine getirip getirmediklerine bakmalıdırlar. Varsa, noksan ve yanlışlar telafi edilmelidir.
Sevgili çocuklar; tatil dinlenmek içindir. Her öğrencinin dinlenmek hakkıdır. Ancak, yaş ve sınıflara göre, biraz oyun, biraz eğlenceden sonra, biraz da noksanlarınızı tamamlamaya zaman ayırmalısınız. Bu arada sevdiğiniz ve ihtiyaç duymuş olduğunuz kitapları da okumayı ihmal etmeyiniz. Tatilden sonra derslerinize daha dinç, daha planlı ve kararlı başlamış olursunuz. Böyle olursa başarılı olmanıza engel kalmayacaktır.
Bütün ebeveynlere anlayış, öğrencilerimize başarılar diliyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.