İktidarın şehre bakışı

Allah, din, vatan ve millet uğrunda ölenlere İslam dininde ŞEHİT denir. Müslüman Türk Milleti bu uğurda can verenleri her zaman diğer ölülerden ayrı telakki etmiştir. Şehit haberinin alındığı andan itibaren, insanlarımızdaki sosyal-psikolojik davranışları, yaşamış oldukları ruh hallerini yazıya dökebilmek çok kolay olamamaktadır.

31 Mart 2010 (Çarşamba) günü üç şehidimiz üç ayrı ilde ebedi istirahatgahlarına uğurlandılar. Uzman Çavuş Fatih Aydoğdu Kırıkkale"de, M. Kaya Çelik Elazığ"da, Nuri Aydın Sağır Kayseri"de ebediyete yolcu edildiler. Birinin 6 yaşında, diğerinin üç günlük çocukları yetim kalırken, üçüncü şehidimizin eşinin altı aylık hamile olduğunu öğrendik. Üç şehidimizin de geride gözü yaşlı genç eşleri dul kaldılar. Anne-baba be yakınlarının üzüntü ve azaplarını, gözyaşları içersinde kalarak yüreğimizde hissettik.      

Yöre halkı, şehit cenazelerine gereken ilgiyi göstermişlerdir. Şehitlerimize yakışan bu düşman çatlatan kalabalıkların, ne yazık ki TV. kanallarında gösterilmesinin önüne geçilmiştir. Şehit cenaze törenlerinin canlı olarak verilmemesini halk olarak tam bilemiyoruz, sadece tahmin edebiliyoruz.  Bu törenlere basın mensupları alınmış olsaydı; basın ve yayın dünyasında olduğu gibi yansıtılacaktı. Törende konuşan askeri personelin, şehide sahip çıkan vatandaşların dik duruşlarını bütün dünya görecek ve okuyacaktı. Hele şehit babasının “ on çocuğum da olsa, vatanıma feda olsun “ cümlesini söylerken takındığı soğukkanlı ve vakarlı tavır insanlarımız tarafından görülecek ve kendilerinde kuvvet bulmalarına neden olacaktı. Bu durum kimin zararına olurdu?  Tabii ki, PKK ile, onu destekleyenlerin ve şehitlere rağmen anarşiste karşılama törenleri düzenleyen , onlara özel mahkemeler ihdas eden yönetimlerin zararına… Peki, kimin faydasına olurdu? Pek tabii ki, çocuğu askerde olan ve çocuğunu askere gönderme hazırlığında olan ailelerin kendilerinde kuvvet bulmalarında etkili olurdu.     

Şehitlerin cenaze törenlerini Türk Milleti"ne göstermek istemeyen yöneticiler; onların şehitlik inancına sahip olduklarına inanan insanlar tarafından işbaşına getirilmediler mi? 2007 Genel Seçimlerinde “ Müslüman Cumhurbaşkanı adayı” propagandası yaparak oylarını %10 artırmadılar mı? Yoksa ; “ biz seçilene kadar, seçimin gereğini yaparız, seçildikten sonra da yeni seçimler için yeni aldatma yöntemleri peşine düşeriz” düşüncesinin doğruluğuna mı inanıyorsunuz? Şehit sayısını, anarşistler ve onların T.B.M.M. deki temsilcilerine yeni haklar vererek mi azaltmayı düşünüyorsunuz?      

Dilediğiniz gibi düşünebilirsiniz. Allah (CC) Kur"an-ı Kerim"inde ; “ Siz şehitleri ölü zannedersiniz, oysa ki onlar diridirler, biz onları rızıklandırırız” buyurmaktadır. Sizin bu yanlış tutumunuzla, şehitlere karşı saygısızlığınızı görmekte olan şehitlere nasıl hesap vereceksiniz? Yarın, ebedi alemde, şehit yakınlarıyla ve şehitlerimizle nasıl karşılaşacaksınız?

Türk Milleti"nin istek ve ihtiyaçları, ülkenin geleceği ile ilgili olarak vermiş olduğunuz olumsuz kararlar karşısında halkın suskun olduğuna bakıp, haksızlıkları katlayarak yapamazsınız. Bir gün bir Deli Dumrul çıkar ve bu milleti öz yapısına  döndürür.

Bilinen Dede Korkut Hikayelerinden biri de Deli Dumrul hikayesidir. “ Yöneticilerin her türlü haksızlığına boyun eğen halkı, kendi hakkını arama noktasına getirebilmek için, Deli Dumrul kuru çay üstüne bir köprü yaptırır. Herkesin bu köprüden geçmesini ister. Köprüden geçenden 30 akçe, geçmeyenden döverek 40 akçe alır. Bu durumu haksızlık olarak gören halk, Deli Dumrul"a karşı gelir ve hakkını arar. O günden itibaren de halk bütün haksızlıklara karşı gelmeye başlar.”

Zaman zaman olduğu gibi,  Deli Dumrullara ihtiyacımız var. Allah"ın(CC) Milletimizi Deli Dumrulsuz kendine getirmesini diliyorum

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Mehmet Akyüz Arşivi
SON YAZILAR