FURKAN
Hayat, ona baktığımız gibi mi bakar bize? Nasıllığını, bizim bakışımıza mı bırakmıştır? Yoksa bu, yani onun, hayatın, baktığımız gibi olması düşüncesi, bizim kendimizi kandırmamız mıdır? Güzel bakıp, güzel olmayanı da güzel görebilir miyiz gerçekten?
Bunlara kesin birer cevap vermek zor. Her iki hal de mümkün. Burada bir başka soru daha geliyor aklıma. Bir şeyin kötü olduğunu görmek de güzel değil midir? O kötülüğü fark ediyor olmak, iyiyle kötüyü ayırt edebilmek güzel bir meziyet değil mi? Ben, fark eden bakış açısının, başlı başına güzellik olduğunu düşünüyorum, inanıyorum. Yani, fark etme, furkan sahibi olma… Umarım, furkan kelimesi yerli yerine oturmuştur burada: furkan sahibi olmak…
Yoksa, her şey güzeldir, güzel bakalım da güzelleşsin demek, pek de aktif ve sağlıklı bakış açısı değil. Nasıl ki her şey kötüdür, demek de pek sağlıklı değilse… Yani ne karamsar/pesimist, ne de çok iyimser/optimist olmaya elverişli değil hayat. Aslolan, birbirine benzemeyen durumları birbirinden ayırabilme yeteneğine sahip olmak. Ve ruhun dengesini sağlamak böylece: ne kötümser, ne de mutlak iyimser; o şey, nasılsa öyledir, bakışını yakalamak…
Bu anlattıklarımızdan, ortak bir bakış açısı vardır, sonucu çıkmasın. Çünkü şeyler, bizim bakışımıza bağlıdır. Şöyle ki bu bana göre güzeldir de size göre güzel değildir. Size göre topallayan, bana göre, ne güzel de salınarak yürüyordur mesela… İşte tam burada anlatmak istediğimi vurgulamam lazım; ikimiz de yani siz ve ben, görüşlerimizi genelleştiremeyiz. Bu göreli olma halidir ki hayatı yaşanılır kılar.
Derinleşmeye, derinleştirilmeye gayet uygun olan bu konuyu, elden geldiğince yüzeyinden giderek, pek de derinleştirmeden bitirmeye gayret edeceğim. Zira derinleştirdikçe, içinden çıkılmaz hale getirebilirim. Ya da buna gücüm yetmez demeliyim, sağlığım da… Özellikle kafa sağlığım…
Bazen yarısına kadar dolu, bazen de yarısına kadar boş, hatta bazen bomboş olan, o aynı bardak, ruhumuzun hallerini belli eder. Hayatın rüzgârıyla savrulan ruhumuzun hallerini… Keskin ucuyla dokunmuşsa, bir mil sokmuşsa sanki kalbimizin tam üstüne, hayat denen, bardak boştur… Ne zaman ki yara sağalır, mile alışır kalp, yavaş yavaş dolar bardağımız…
Bu arada, gözleriniz yanıltıyor sizi. Bu bardak bomboş…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.