GEÇMİŞ OLSUN
Gazetelerin internet sitelerinde gezinirken gözüme ilişti. "Başbakan Tayyip Erdoğan dün İstanbul'da ikinci kez ameliyat oldu. Başbakan'ın ameliyatı dün akşam saat 21.00'de Koşuyolu İstanbul Medipol Hastanesi'nde yapıldı. Dünkü operasyonun, ilk ameliyatın devamı niteliğinde olduğu belirtildi. Başbakanlık'tan yapılan açıklamada şöyle denildi: 'Sayın Başbakanımızın 26 Kasım 2011'de gerçekleşen sindirim sistemi operasyonunun ikinci ve son aşaması, yaklaşık 30 dakikalık bir girişimle başarıyla tamamlanmış; başlangıçta planlandığı üzere tedavi bu şekilde nihayete ermiştir. Başbakanımızın sağlığı son derece iyidir. Kendisi, hafta içinde rutin mesaisine başlamayı planlamaktadır. Kamuoyuna saygıyla duyurulur."
Başbakan Erdoğan, 26 Kasım'da 2011'de de yine İstanbul'da ameliyat olmuştu. Ameliyat ilk günlerde kamuoyuna duyurulmamış ancak, söylentilerin artması üzerine 28 Kasım'da Başbakanlık'tan yapılan açıklamayla doğrulanmıştı. Marmara Üniversitesi Hastanesi'nde laparoskopik (kapalı) yöntemle sindirim sistemi ameliyatı geçiren Erdoğan, ortaya atılan kanser iddialarını kesin bir dille yalanlamıştı. Erdoğan'ın ameliyatını gerçekleştiren sağlık ekibinden Prof. Dr. Mehmet Füzün ise şu açıklamada bulunmuştu: "Ameliyat 3 saat sürdü. Çıkartılan polipler iyi huyluydu. Yaptığımız tahliller tertemiz çıktı. Kalın bağırsağın 20-25 santimlik bölümü alındı." diyordu. Başbakana geçmiş olsun dileklerimizi iletelim istedik. Allah sağlık versin. Acil şifalar dileriz..
O HAYATI ÇERÇEVELİYOR!
Öğretmen emeklisi Murat Bayzat. 1972'den beri, yane tam 40 yıldan bu yana kendisini ağaç işlerine adayan bir sanatçı. Bunu da "Benim hücrelerimin ta içinde ağaç vardır. Ağaç tozu vardır" diye anlatıyor. Önceleri hediyelik eşya olarak başlamış işe. Son 15 yıldır da yalnıca çerçeve, tablo galeri işleri ile uğraşıyor Süleymaniye Caddesi'ndeki 'Yonca Çerçeve' cilikte.
Murat Bayzat her işin olduğu gibi kendi yaptığı işlerin de anormal derecede durgun olmasından yakınıyor. Çocukluğunda kendi elleriyle bir keman yaptığını anlatırken şimdi rahmetli olan babasının özene bezene yaptığı kemanı kırmasını anlatırken sesi titriyor. "Sonra çok üzülmüştü rahmetli" diye ekliyor. Hayatı çerçeveye alma sanatının en eski ve en zarif, en usta sanatçısı Murat Bayzat, sanatla uğraşmayı sağlık işi olarak görenlerden. "Benim" diyor, "Boş zaman diye bir lüksüm yoktur. Ya elimde, ya beynimde bir iş mutlaka vardır. Bugün ne yaparım yok bende" diye anlatıyor.
O şimdiki gençliğin bilgisayar başında kendilerini 'Helâk etmeleri'ne üzülüyor. Asla teknoljiye, yeniliklere, bilgiye karşı olmadığının da üstüne basa basa söylüyor bunları. Yaptığı her çerçeve ile evleri ziyaret etmiş olmak, o ev ya da büroların baş köşelerinde, önemli bir yerlerinde yer almak ona büyük bir haz ve keyif veriyor. Kaliteyi ön planda tutmayı ilke edinen Murat Bayzat, hayatının önemli anlarını, belgelerini, sanatsal yapıtlarını çerçeveletmek isteyenler için, Güzel Sanatlar Lisesi resim bölümü öğrencileri için tam isabet bir çerçeve ustası. 65 yıllık ömrünü Samsun'a adayan usta bir fotoğraf sanatçısı da olan Murat Bayzat.
ORGAN NAKLİ
Nefroloji uzmanı Prof. Dr. Tekin Akpolat, uygun böbrek bulamadıkları için yıllar boyu diyalize giren hastalarının sorunlarına çare olan organ bağışına dikkat çekmek amacıyla yazdığı kitabında olayları aktardı.
Ücretsiz edinmek isteyenlerin yazarına [email protected] adresinden ulaşabilecekleri "Organ Bağışı ve Medya" isimli kitapta, Akpolat'ın 15 yıldır topladığı gazete arşivinden haberler, organ bağışıyla ilgili genel bilgiler, kaçırılan veya depremde kaybolan çocukların yanı sıra internette gezinen esrarengiz olaylarla ilişkilendirilen organ mafyası ve bu konudaki "şehir efsaneleri" yer alıyor."Kaynanam öldü, böbreklerini karıma takın"
Bağışlanan organların, hastanın yoğun bakımda tedavi altında bulunması halinde bir başkasına nakledilebileceğinin altını çizen Akpolat, başından geçen şu ilginç anektodlara da yer verdi:* "(Elektronik posta adresine gelen bir mail) Benim bazı bilgilere ihtiyacım var. Sizden bu konuda yardım alabileceğimi umarak yazıyorum.
Ben şahsen böbreğimi bağışlamak istiyorum, ama bunu kuruluşlara vs. değil de direkt olarak böbrek yardımı olan kişiye yapmak istiyorum ve bu konuda sizin yardımlarınızı bekliyorum."
* "(Diyaliz tedavisi gören bir hastasının kocası telefonda) Kaynanam biraz önce öldü. Böbrekleri hanımıma takılabilir mi?"* "(Evde vefat eden babasının organlarını bağışlamak isteyen bir kişi telefonda) Babam vefat etti, gelip organlarını alır mısınız?"Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Akpolat, bu gibi olayları aktardığı kitabında, Türkiye'de organ mafyasının faaliyetlerinin sınırlı, ancak haberlerin abartılı olduğunu bildirdi.
GÜNAYDIN..
Bu gün dünyayı istediğin bir renge boya
Rengârenk batan günü al karşına
Bir renk de kendinden kat
Çocuklar gibi saf, temiz ve berrak
Kapat gözlerini bir hikâye yarat
Vazgeçme hissedilir biraz da sıcaklığını kat
Kalbindeki elleri bırakma sıkıca tut
Çünkü varlıktır sevgiye en güzel kanıt
Yalnızlığın saltanatını sür, sür ama
Birikmiş sevginden, herkese bir parça ver
Bir tebrik, bir arama bin umuttur insana
Mutlu yıllar, mutlu yıllar sana
(Can Yücel)
MİTÇİ'LERDEN ÇİLLER'E..
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu TBMM Grubunda kürsüde konuşuyordu.
Bir görevli önüne bir pusula koydu. Kılıçdaroğlu, "Tansu Çiller'e tutuklama kararı çıkmış" notunu okudu, salon buz kesmiş.Kılıçdaroğlu, daha sonra notun yanlış anlaşıldığını belirterek, "MİT'çiler için tutuklama kararı çıkmış" düzeltmesini yaptı. Kılıçdaroğlu'na o notu iletenin CHP İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi olduğu ortaya çıkmış.Çelebi, kendisinin notu doğru ilettiğini, ancak genel başkana ileten kişinin kendisini yanlış anladığını aktardı. Çelebi şunları söylemiş:
"Bana MİT'çilerin savcılıkça yakalama kararıyla ilgili bilgi notu getirdiler. Ancak bilgi notu gürültüden MİT'çiler yerine Çiller diye anlaşılmış. Genel Başkanın önüne giden nottaki hata bizden kaynaklandı. Tamamen bir iş kazası oldu..."
Güler misin, ağlar mı? İşte CHP
İNGİLİZ NEZAKETİ!
Bir İngiliz Lordu karısını genç bir adamla yatakta basar,
onları sevişir halde bulur. Sinirle karısına:
"-Sayın Leydim, bu yaptığınız ahlaka sığmaz, ben size güvenmiştim,
bu güvenin sonsuza kadar süreceğini umuyordum. Bana bunu yapmamalıydınız."
Diye uzun uzun konuşur. Sonunda dayanamaz ve yataktaki gence dönerek:
"-Siz sevgili genç. En azından ben konuşurken durmak nezaketini gösterebilirsiniz."
FADİME'DEN E-POSTA...
Şubat ayının soğuk günlerinde, ikisi de Amerika'nın değişik bölgelerinde,
ayrı ayrı iş gezilerinde olan Dursun'la karısı, Florida'da buluşup yaz
sıcaklarının yaşandığı bu bölgede, bir kaç gün geçirmeye karar verirler.
Eşi, Dursun'dan önce gider Florida'ya ve ertesi gün için Dursun'a da yer
ayırttıktan sonra, ona bir e-posta gönderir. Fakat mesaj, adreste bir harfi
yanlış yazdığı için, Dursun yerine, bir gün önce karısı ölen Temel'e gider.
Yaşı da epeyce ilerlemiş bulunan Temel, bilgisayar ekranında mesajı okuyunca, korkunç bir çığlık atar ve düşüp bayılır. Zaten çok üzgün olan Temel'in bu çığlığı üzerine ev halkı odaya dolar ve herkes yerde yatan Temel'e yardım için koşuşturmaya başlar. Temel, bir süre sonra kendine gelir ve niçin çığlık attığını soranlara, bilgisayar ekranını gösterir:
"Sevgili Kocacığım, Bugün, buraya ulaşır ulaşmaz, önce yarın senin gelişinle ilgili tüm işlemleri tamamladım, sonra da bana ayrılan yerime yerleştim. Burası gerçekten de dedikleri gibi çok sıcak... Seni dört gözle bekliyorum...Karın"
GÜZEL SÖZ
"Hayatı ne önemse, ne de hafife al.
Onursuz birliktelikler yerine, onurlu bir yalnızlık yaşa..."
(Louis Aragon)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.