Gülşah Öğretmen
Yıllardır gündemde.. Sürekli olarak toplantılar . önlemler nutuklar devam edip gidiyor.
Ama gün geçmiyor ki bir kadın cinayeti, bir aşk cinayeti işlenmesin Türkiye'de.Güneydoğu'dakiler ise içler acısı. Kadına şiddet eğitim ile engellenir ancak. Milletvekili olabilmiş, Türkiye'yi yönetme vekaleti almış bir bayan milletvekili bile kendisini şiddetten kurtaramıyorsa durup düşünmek gerek . Nerde hata yapılıyor? Ve bu yapılan çalışmalar ne kadar etkili diye. Yüzlerce şiddet önleme merkezi açsanız, binlerce koruma verseniz önleyemezsiniz bu gidişle. Beyinler ve anlayış farklı. Ya benimsi ya toprağın hala yazar bu yazı kamyonların v ve araçların arkasında. Yasak olmasa yüz binlercesinde göreceğiz eminim. Kadına koruma gündemde..Nasıl ne zaman , kimden ? Koruma vermesi gerekenler, koruma talebini değerlendirenler ve yetkisi olanlar ne kadar ciddiye alıyor bu işi. Bakın Van'da öğretmenlik yapan Gülşah Öğretmene...Bir serseri kendisini sahibi sanarak zorla güzellik yaratmaya çalışıyor. Ve kadın reddedince de ta raporlu olarak kendisinden kaçtığı memleketinde öldürüyor Gülşah Öğretmeni. Buraya kadar iç acıtıyor zaten.. Asıl iç acıtan bundan sonrası. Öğretmen Gülşah Aktürk'ün mahkemeye verdiği 'vasiyet gibi' dilekçesindeki suçlamalar çok önemli. Her ne kadar açıklama yapıp gerekenin yapıldığını iddia etseler de Devletin ve yetkililerin olaya nasıl baktığı ve kafaları çok önemli. Gülşen Öğretmen ölmeden önce bir dilekçe yazmış. Kendisini tehditten hakkında dava açılan katili Hakan Başar hakkında Van 4'üncü Asliye Ceza Mahkemesi'ne davaya katılma talebiyle verdiği ve DHA'nın haberiyle ortaya çıkan dilekçe geniş yankı uyandırdı. Valilik açıklamasında gerekenler yapıldı diyor. Ama Gülşah Öğretmen ölmeden yazdığı dilekçesinde gerekenlerin yapılmadığını tüm detaylarıyla anlatmış. Gülşah öğretmenin bu dilekçesinde, 'Vali Yardımcısı en kötü ihtimalle öleceğimi, ölümün hak olduğunu kaçış olmadığını, hiç olmadı istifa edebileceğimi, yanımda biber gazı ile gezmem gerektiğini söyledi', 'Başıma geleceklerden Van Valisi, Milli Eğitimden Sorumlu Vali Yardımcısı ve Milli Eğitim Müdürlüğü'nün sorumlu olacak' ve 'Ölümüm halinde bu kurum ve şahıslara ailem tarafından maddi manevi tazminat davası açılmasını da belirtmek istiyorum' ifadeleri yer almış. Ve Gülşah Öğretmen bu dilekçenin üzerinden çok az zaman geçmesinin ardından öldürüldü. Şimdi , artık yaşamayan bir gencecik kadının yazdığı dilekçeye mi, yoksa durumu ve kendilerini kurtarmak için çırpınan valiliğe mi inanacaksınız.
Eğer gereken yapıldı ve önlem alındıysa Gülşah Öğretmen neden öldü?
Resmiyette işi kılıfına uyduracaklar ve aklayacaklar kendilerini... Ya kamu vicdanında? Daha da önemlisi kendi vicdanlarında...Ölüm hak elbette. Kaçış yok... Öldürülmek mi gerekiyor ölümden kaçış olmadığı için. Ve O makamda halka hizmet etmesi için oturtulan, yetki ve maaş verilen insanların yardım istendiğinde işi Allah'a havale etmeleri mi gerek...Allah'a sığınmak için size ihtiyaç yok sayın vali... Orada neden oturduğunuzu ve maaş aldığınızı merak ediyorum. İşinizi yapmadıktan ve havale ettikten sonra Şimdi vicdanınız sızlıyor mu merak ediyorum. Ölümün sorumluluğunu hissediyor musunuz? O sizin kızınız olsaydı da işi Allah'a havale edip, biber gazı mı tavsiye ederdiniz?Yoksa istifa mı? Devlete , size sığınan bir öğretmenin canını koruyacak önlemleri almak için sıradan gayrı ciddi olarak yasal prosedürleri mi uygulardınız?ve ardından kendiniz kurtarmak için yazdığınız yazı ile mi rahatlamaya çalışırdınız. Ne yaparsanız yapın Gülşah Öğretmen artık geri gelmeyecek. Ama sizin vicdanınızda sizin yakanızı asla bırakmayacağından eminim... Toplum sizi mahkum etti. Ben de... En azından çaba gösterip ciddiye almadığınız için Ya siz, siz kendinizi affediyor ve gece rahat uyuyabiliyor musunuz?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.