GÜNAHIN SONUCU DUANIN KABULÜ
Dünya bir imtihan arenasıdır. İnsanlar kendilerince hesaplar yapar, menfaatler oluşturur, çıkarlarının peşini koşarlar. Herkes kendini en uyanık ve kurnaz sanar. Bazıları gizli kurnazlık, bazıları açıkça görünen kurnazlığı tercih ederler. Kurnazlık duygusu bir enaniyet yansımasıdır. Gizli ilâh tercihidir, bir çeşit gizli şirktir. Takdir ve tayin edenin Allah olduğu düşünülmeyen her tasarruf kişiyi gizli şirk noktasını taşır.
Müslüman için dünya imtihanının en yüksek ahiret getirisi olanı cihattır. Malla yapılanından daha makbül olanı da Allah rızası için canı ortaya koyarak yapılan cihattır. Cihat gerekli ve zorunlu olduğu anda cihattan kaçmak iman zafiyetidir ki sonucu ve bedeli de çok ağırdır. Yapılması halinde getirisi yüksek olan her amel yapılmaması halinde de götürüsü en yüksek olan bir eyleme dönüşür. Tevbe suresinde bu konu özetle Allah c.c. tarafından bildirilmiştir. Tebük savaşı cihadın kodlarını, cihadın getirisi ve götürülü de Tebük savaşının özetini anlatır.
Günahının sonucu da duasının kabulü da ayetle bildirilen sahabe Kab b. Malik'e, günahkâr olduğu bildirilen zamanla günahının affolduğu zaman arasında geçen 50 günde, Medine dar gelmiştir. Peygambere itaat etmediği ve Tebük savaşına mazeretsiz olarak gitmediği için Allah tarafırdan hakkında günühkâr olduğunu anlatan ayet inmiş, Hz. Adem gibi hatasından pişmanlık duyup Rabbına yalvardığı, Resule de yalan söylemediği için günahından elli gün sonra atfedilmiştir. Müslüman için günaha girmenin sonucunu da, pişman olmanın karşılığını da anlatan önemli bir sahabe örneğidir. Bu örnek tablodan alınacak mesaj, çıkartılacak ders vardır. Cezası olmayan günah, kabul olmayan dua söz konusu değildir. Her yanlışın bir bedeli, her doğrunun bir mükafaatı vardır. Kendimizi çek etmek bakımından bu sahabe örneği önemli bir ölçüdür.
Akıldan geçen hissiyatları bilen yüce Allah, kulun bir eylemi neden yapıp yapmadığını bilmektedir. Ameller niyetlere göredir buyuran Peygamberimiz, her işte esas olanın, o işin neden yapıldığı ile ilgili niyettir bilgisini ümmetine sunmuştur. Güzel niyetlerle yapılan ve sonucu faydalı olmayan eylemler de fazilet kazandırır. Ancak esas olanın hem güzel düşünmek hem de yapılanın da güzel sonuçlar vermesidir. Zira, güzel düşünmek de bir meziyet ve fazilettir. Sonucu faydalı olacak şeyleri planlayıp, programlamak da İbadettir.
Kendini kurnaz sayanlar ve hatta bu özellik üzerinden diğer insanları aldatanlar aslında kendilerini aldatmış olurlar. Sahabe örneğinde olduğu gibi, hiç bir mazeret olmadan sırf sıcağın etkisini ve bahçenin hurmasını hesaba katarak Peygamberi daveti terk etmek ayetle uyarılmayı ve günahın tarif edilmesine neden olmuştur. Ama, aynı sahabinin yalan söylemeyerek ve pişmanlık duyarak ortaya koyduğu iradi duruş da ayetle affedildiği bilgisinin muhatabı olmak gibi bir iltifata mazhar olmasını sağlamıştır.
Peygamberimizi öldürmek üzere Darun Nedveden ayrılan Hz. Ömer, yaklaşık 500 mt mesafede bulunan Darul Erkam'da Peygamberimizin huzuruna geldiğinde müsmüman olmuştur. En azılı günahkârken en şerefli müslüman sıfatını kazanmıştır. Günah ile dua arasındaki çizgi bazen Hz. Adem'de olduğu gibi 200 yıldır, bazen Kab b. Malik de olduğu gibi 50 gündür, bazen de Hz. Ömer de olduğu gibi 2 saatlik bir zamandadır. Günah işleyen sonucuna katlanacak, dua eden karşılığını bulacaktır. Günahtan pişmanlık duymak bir dua, mazeretsiz olarak duayı terk etmek de bir günahtır. Günah ile dua iç içedir. Bu nedenle, bilerek veya bilmeyerek işlenen her günahın arkasından dua/tövbe yapılması Peygamberimiz tarafından bildirilmiştir.
Aklını kullanan insan kurnazlık yapıp insanları kandıran değil; zekâsını ve imanını kullanıp Rabbına yalvaran insandır. Hiç kimse diğer kimseyi kandıramaz. Her hâlükârda aldanan ve kanan, aldatmayı ve kandırmayı düşünen kurnaz kılıklı kimse olur. Günahın vebali de duanın kabulü de kişi ile Rabbı arasındaki samimiyetin göstergesidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.