HADDİNİ BİLMEK....
Haddini bilmek insan için önemli bir meziyettir, Müslüman için bu meziyet bir gerekliliktir. Her konuda alanının sınırlarını bilmek ve bu sınırlar içinde üzerine düşeni yapmak iyi insan olmanın doğal sunucudur.
Geçmişte büyüklerimiz, imanın şartlarını 6 olarak sayarken, "Adem" olmak için de ek bir şart sayarlar, "Adem" olmak, adam olmaktır, onun ana şartı da "Haddini Bilmek"tir derlermiş. Gerçekten de toplumun önünde olup, hizmete talip olanlardan "Hadsiz" bir istek, tavır, davranış ve yaklaşım görülmezmiş.
Günümüz insanında, bir kimseye şu veya bu nedenle hak etmediği bir pozisyon sunulunca, ayakları yerden kesilip, haddini aşarak, boyundan büyük taleplerde bulunduğu görülmektedir. Bunun örnekleri nedense günümüzde çoktur. Farklı mülahazalarla, farklı pozisyonlara sahip olanların kerameti kendilerinden gördükleri bir vakıadır. "Haddini Bilmek" kişiyi "Âdem" yani adam yapar.
Esas olan, bulunulan yerinin hakkını vermektir. Göreve talip olmak haddini aşmak değil, sorumluluğa talip olduğunu bildirmektir. Haddini aşmak; kendi ortalamasının üstünde, yapamayacağı işe talip olmak, bulunduğu pozisyonun hakkını vermeden daha fazla sorumluluk isteyen pozisyonlara göz dikmektir.
Bunun örneklerini çoğu kere, başta siyaset olmak üzere, idari ve toplumsal pozisyon oluşturacak alanlarda görmekteyiz. Kaybetmenin kendisine zararı olmayan her pozisyonda, kaybedecek insanların sazan gibi atladığına şahit oluruz.
Başkasının şemsiyesi altında, şemsiyenin bir tarafından tutarak ıslanmamaya çalışan biri gibi, haddini bilmeyen kimseler de hakkı olmayanın peşinde koşarlar. Bu bazen öylesine toplumsal bir hâle dönüşür ki, lâyık olanlar ve lâzım olanlar kendi haklarının alanlarını bile, hakkı olmayan hadsiz kimselere bırakmak zorunda kalırlar.
Devletçi idare şeklinde bu sıkça görünen örneklerdendir. Bir kurumun bir biriminde bir veya iki kişi gayretle çalışır ve başarıyı sağlarlarken, aynı birimde bulunan iki katı personel başarılı ve çalışkan olanların gölgesinde yaşarlar, güya çalışırlar. Külfet olunca, hasta ve deli oldukları gerekçesiyle en arkada olanlar, nimet söz konusu olduğunda hizmet yıllarını ve ömrün sınırlarını öne sürerek ilk sıraya atlarlar.
Kendilerini idare etmek için ekstra idarecilere ihtiyacı olanlar, başkalarını idare etmek için ilk sıraya geçerler. Revirlik hayatı olanlar, revire bekçilik yapmaya kalkarlar. Her bir duyarlı ve akıllı insanın çokça karşılaştığı bu örnekleri çoğaltabiliriz. Kuzu gibi zannedilen ve masum gibi görünenlerin, haddini aştıklarında ağızlarındaki tazı dişlerini görmek kolaylaşır.
Vahşeti tanımak ve yanlışı görmek için bedel ödemeyi beklemek gerekmez. Kuzu ile kurdu, tilki ile tavuğu birbirinden ayırma basiretine sahip olamayan Müslüman, derisinin kimin tarafından yüzüldüğünü de bilemez.
Müslümana güven esastır ama kimin Müslüman olduğunu tanımak daha öncelikli esastır. Belirleyici ve yönlendirici olanların, önlerine gelen taleplerle ilgili olarak; haddi, liyakatı ve gerekliliği esas alarak, adaletle değerlendirme yapmaları bulundukları pozisyon açısından bir hakkın teslimidir. Tersi, hakkın ihlali ve emanete ihanettin örneğidir.
Zor zamandan geçen ülkemizin yeniden yapılaşma sürecinde olduğu gününüzde, devlete ve millete yük olacak ne varsa süpürülmelidir. Milletimizin kendini koruma, kurtarma ve ayakta kalma refleksi idareciler tarafından mutlaka doğru okunmalıdır. Kendi hesapları için birbirinin koluna girip, doğruyu yanlış, yanlışı doğru göstermek isteyen "Yanlışların" oyununa gelinmemelidir. Toplumun sesine ve toplumdan gelen yazımıza konu olan milletimizin nefesine kulak verilmelidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.