İkinci sen!
Kıskançlık yerine göre güzeldir. Bazen de güzel olmayabilir. Kıskanç olmamız gereken hususlar bellidir. Yazmamıza gerek yok aslında. Ancak belirtmek istediğim husus şudur ki, sevdiğimiz insanı yad ellerden kıskanırız. En doğalıda budur. Başkasının zenginliğini, makam mevkisini kıskanmak kişiye göre değişir.
Geçenlerde bir kitap okurken gördüğüm bir cümleyi çok kıskandım. Benim yıllarca ifade etmeye çalıştığım ancak bu kadar basit bir cümleyi nasıl bulamadım diye hayıflandığım cümleyi gördüm. Meşhur Çiçero söylemiş: Dost sanki insanın bir ikinci kendisidir. Çok beğendim. Gıpta ile okudum defalarca. Ne kadar basitçe söylenmiş bir söz gibi görünüyor. Ancak okudukça defalarca okusak değişik anlamlar çıkarabiliyoruz.
Evet, dost ne demek nasıl olmalı ne güzel ifade edilmiş. İnsanın bir ikinci kendisi olmalı. Gerçek dostluk, dostumuzla aynı kişiliğe bürünebilmek demek anlamına geliyor. Çiçero'nun bu sözünü birçok yazımda değişik şekilde ifade etmeye çalışmıştım. Kısmet bu cümleyi de okumak nasipmiş. Diyebilirsiniz ki, bu söylenilen dostluk kaldı mı? Elbette tartışılır. Ancak tartışılması demek bu sözün anlamını kaybettiği anlamına gelmez. Elbette vardır. Yoksa yok diyorsak eğer, neden bu kişi biz olmayalım? Başkalarında böyle bir dostluk arayacağımıza biz böyle dost olmak için gayret sarf edelim. Ne kaybederiz ki
Dostumuzdan beklenen yanlış hareket ettiğimizde yanımızda olmasıdır. Yanlışımıza bile sahip çıkmasıdır. Biz de dost olarak kabul ettiğimiz kişinin yanlışını da doğru olarak kabul etmemiz gerekir. Doğru hareketlerimizde her zaman herkesi yanımızda bulabiliriz. Kıymetli olan dostumuzda, bizde yanlış hareketlerimizde birbirimizin yanında olabilmeliyiz.
Ancak ne yazık ki birçok insanlar dünyaya gelirler dostluğun ne demek olduğunu anlayamadan göçüp giderler. O insanlar için şahsi menfaat her şeyin üzerindedir.
Başkalarının haklarını yemek, insanları kene gibi emmek en büyük özellikleridir. Büyüklük, yücelik duygularını hiç tatmamışlardır. Tadını hiç alamadıklarını bir duygunun olduğunu bile kabul ettiremezsiniz bu insanlara. Mevlana hazretleri ne güzel demiş: Parmaklarımızın ucuyla göz kapaklarımıza basalım hafifçe. Bir şey göremeyiz değil mi? Bizim küçücük parmak uçlarımız dünyayı yok etti bir anda. Aslında dünya yok mudur? Elbette vardır. Ama küçücük parmak uçlarımız kadardır bu insanların beyinleri. İdrakleri parmak uçları kadardır. Sivrisinek bir saman çöpü bulmuş, küçük bir su birikintisinin üzerinde. Oturmuş saman çöpüne ve kendi kendine söylenmiş: Galiba Okyanus dedikleri büyük su burası ve bende okyanusta bir geminin üzerindeyim. Bakış tarzı bu işte. Küçücük sivrisinek beyinli o kadar insanlarla dolu ki dünyamız, gerçek sivrisineklerden çok fazlalar.
Ne anlar bu insanlar dostlardan ve gerçek dostluklardan. Bunların gözünde herkes yolunacak bir kaz olarak görülür. Ama kim bilir belki bir gün nelere şahit olur bu sivrisinek beyinli insan kılıklılar
Devam edeceğim bundan sonraki yazımda sevgili okurlar. Hoşçakalın
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.